YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞU

Bora YARGIÇ 14 Haz 2024

Bora YARGIÇ
Tüm Yazıları
Yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları, bir şirketin yönetimi ve denetimi ile ilgili birçok önemli yükümlülüğü içerir. Bu sorumluluklar, genellikle hukuki, mali, yönetsel ve etik olmak üzere dört ana kategoriye ayrılabilir. Bugünkü yazımda yönetim kurulu üyeliğinin sorumluluklarını değerlendireceğim.

1) Anonim şirket ortaklarının sorumluluğu

Anonim şirketin, borcu nedeniyle üçüncü kişilere karşı sorumluluğu malvarlığı ile sınırlıdır. Anonim şirkette ortakların sorumluluğu ise şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır. Ortaklar, şirketin borçlarından dolayı taahhüt ettikleri sermaye miktarına kadar bütün malvarlığı ile sorumludurlar. Taahhüt edilen sermaye paylarının tamamının ödenmiş olması halinde ise herhangi bir sorumluluğa maruz kalmazlar. Kamuya olan borçlarda dahil olmak üzere sorumlu olunacak miktar, fiilen ödenen sermaye veya taahhüt edilip henüz ödenmemiş sermaye kadar olacaktır.

2) Kamuya olan borçlarda yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu

Vergi Usul Kanunu’nun 10. ve 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. Maddeleri gereğince, Kanuni Temsilcilerin ödenmemiş kamu alacaklarından dolayı birlikte ve tek tek kusursuz sorumlulukları vardır. Şirketin tüzel kişiliğinin takibi sonucunda Amme alacağı tahsil edilmez veya tahsil edilmeyeceği anlaşılırsa bunların kanuni temsilcilerin her birinin şahsi mal varlığından tahsili cihetine gidilebilecektir.

Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesine göre, tüzel kişilerin vergi yükümlülükleri temsilcileri tarafından yerine getirilir. Temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler. Diğer bir deyişle, eğer bu vergi yükümlülüğü yerine getirilmez ve vergi, yükümlüsünün (şirket) malvarlığından da alınamazsa, şirket adına imza atarak onu temsil etme yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi/üyelerinin şahsi malvarlığından alınır. Tüzel kişilik hakkındaki tüm takip yolları tükenmedikçe kanuni temsilciye dönülemez. 6183 sayılı Kanunun 75. maddesinde “yapılan takip sonunda, borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların satış bedeli borcunu karşılamadığı takdirde borçlu aciz halinde sayılır. Yapılan takip safhalarıyla bakiye borç miktarı bir aciz fişinde gösterilerek aciz hali tespit olunur” ifadesi yer aldığından bu imkansızlık söz konusu hüküm uyarınca borçlu şirket düzenlenecek bir “aciz fişi” ile saptanacaktır. Bu durum saptandıktan sonra anonim şirketlerin vergi ceza ve borcuyla ilgili kanuni temsilcinin ekonomik varlıklarına ihtiyati haciz uygulanabilir.

6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. Maddesinde de benzer hükümlere yer verilmiş olup, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanunî temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından aynı Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği ve Temsilcilerin, teşekkülü idare edenler veya mümessillerin, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilecekleri belirtilmiştir. Danıştay Dördüncü Dairenin verdiği K:4296 E:2409 no’lu kararda kanuni temsilcinin takibi için tüzel kişi hakkındaki tüm takip yollarının tüketilmiş olması gerektiğine karar verilmiştir. Yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, anonim şirketin kuruma olan prim borçlarından dolayı ikinci derecede yani prim alacağının şirket varlıklarından tahsil edilememesi koşuluyla kişisel mal varlıkları ile sorumludurlar (AATUHK GT 390).

6183 sayılı Kanun 387 no’lu genel tebliğe göre amme alacağının, amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği kanaatinin oluşması üzerine kanuni temsilciler adına aynı kanunun 55. maddesine göre tanzim edilecek ödeme emri tebliği ile takip muamelesine başlanacaktır.

3)Yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulamama halleri

Vergi Usul Kanunun 10’ uncu maddesinin 2. fıkrasında 3505 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, fıkradan, “…kasıt ve ihmalleriyle…” ibaresi çıkarılmıştır. Kanunda yapılan bu değişiklik, yönetim kurulunun sorumluluğunun niteliğinin belirlenmesinde farklı görüşlerin doğmasına yol açmıştır.

Bir görüşe göre yönetim kurulu üyeleri kasıt ve ihmal aranmaksızın ikinci derecede kusursuz, müteselsil ve şahsi malvarlıklarıyla sınırsız olarak sorumlu tutulabilmektedir.

Ancak kanaatimizce kanuni ödev ve yükümlülüklerini tam olarak yerine getiren Yönetim Kurulu Üyesinin sorumlu tutulması hukuka tamamıyla aykırı bir yaklaşımdır. Örnek vermek gerekirse kurumun kazancını doğru bir şekilde beyan eden kanuni temsilcinin tüm yükümlülük ve ödevlerini yerine getirmiş olması koşuluyla, bu verginin ödenmesi sürecinde şirketin ekonomik kriz nedeniyle vergiyi ödeyemez hale gelmesinden tüm malvarlığınca sorumlu tutulması kanaatimizce hukuka ve insan haklarına aykırıdır. Danıştay Üçüncü Dairesi de E.1987/5627, K.1988/2558 no’lu  verdiği kararda kasıt ve ihmali görülmeyen kanuni temsilcinin vergisel yükümlülüklerden sorumlu tutulamayacağını belirtmiştir. Kanun koyucunun yukarıda açıklanan değişikliği yaparak, kanuni temsilcinin kasıt ve ihmalinin var olması koşulunu hükümden çıkarmasının sebebi olarak, alacaklı tahsil dairesini ispat külfetinden kurtarma olduğu savunulmaktadır. (Turgut Candan, Kanuni Temsilcinin Vergi ve diğer Kamu Alacaklarından Sorumluluğu, Tüze Yayıncılık, Ankara 1998, s. 104)

Ayrıca TK.m.319 ve 321 uyarınca, ana sözleşmeye konulacak bir hüküm ile şirketi temsil yetkisinin üyeler arasında paylaştırılması ve usulü gösterilebilir. Aynı zamanda, ana sözleşmede yetki verilmesi durumunda da temsil yetkisi şirket genel kurulu veya yönetim kurulu tarafından üyelerden bir kısmına veya bir başka kişiye ya da organa bırakılabilir. Vergi borcunu ödeme görevi murahhas üyelere bırakılmışsa, diğer üyelerin sorumluluğu söz konusu edilemeyecektir. Konuyla ilgili Dördüncü Dairenin verdiği bir karara göre “Şirketin vergi borcu nedeniyle yönetim kurulu üyesinin takip edilebilmesi için, bu kişinin görevde bulunduğu sırada vergi borcunu tüzel kişi adına ödeme ödev ve iktidarında olması gerekir. Yönetim kurulunda olan anonim şirket temsil yetkisinin üyelerinden biri veya birkaçına devredilmesi halinde bu yetkiye sahip olmayan yönetim kurulu üyesi takip edilemez. (Dördüncü Daire, 5.10.1995 tarih, E. 1995/2057, K. 1995/3807 sayılı karar).

4) Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun kişisel olup olmadığı

Yukarıda da belirtildiği üzere yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulu üyeleri anonim şirketin kuruma olan prim borçlarından dolayı ikinci derecede yani prim alacağının şirket varlıklarından tahsil edilememesi koşuluyla kişisel malvarlıkları ile sorumludurlar.

Öte yandan, Yönetim kurulu başkan ve üyelerinin malvarlığının satışı AATUHK’nun 30. maddesinde açıklanmış olup tahsile imkan bırakmamak maksadıyla yapılan tasarrufların hükümsüz olduğu belirtilmektedir. Söz konusu maddeye göre “Borçlunun malı bulunmadığı veya borca yetmediği takdirde amme alacağının bir kısmının veya tamamının tahsiline imkan bırakmamak maksadıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselerle yapılan bütün muameleler tarihleri ne olursa olsun hükümsüzdür”.

Aynı kanunun 31. maddesine göre sözü edilen tasarruf ve muamelelerden faydalananların elde ettiklerini, elden çıkarmış olmaları durumunda takdir edilecek bedelini vermeye mecbur oldukları belirtilmektedir.

Yapılan bağışlar açısından değerlendirilecek olursa AATUHK’nun 27. ve 28. maddesinde bu işlemlerin de hükümsüz olacağı belirtilmiştir.

Sonuç olarak ortada yukarıda kapsamı çizilen muvazaalı bir işlem olmadığı müddetçe şirket varlıklarından tahsil imkanı kalmayan kamu alacaklarına istinaden kanuni temsilcilik yetkisine haiz yönetim kurulu üyelerinin yakınlarına başvurulamaz. Ancak burada mal rejimine göre borçlunun eşine gidilip gidilmeyeceğine dair kesin bir hükme varılamamaktadır.

5) Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk süresi

Yönetim kurulu üyesinin temsil ettiği kurumun varlığından kısmen veya tamamen alınamayan vergi borcundan dolayı sorumluluğu, yönetim kurulu üyesi sıfatının kazanıldığı tarih ile yitirildiği tarih arasında kalan vergilendirme dönemlerini kapsar. Bu vergilendirme dönemleri için 5 yıllık zamanaşımı süresi dolana kadar sorumluluk devam eder.

Örneğin, Nisan/2024 dönemi muhtasar beyannamesine dahil edilmesi gereken bir kazancın beyannameye dahil edilmemesi suretiyle eksik vergi ödendiğinin vergi incelemesi sırasında tespiti halinde, salınacak vergi ve cezadan Nisan/2024 döneminde görevde bulunan yönetim kurulu üyeleri sorumlu olacaktır. Nisan/2024 vergilendirme dönemi için tahakkuk zamanaşımı süresi 31.12.2029’de sona ereceğinden, bu tarihten sonra ise sorumluluk söz konusu olmayacaktır.

6) Yönetim kurulu üyelerine ödeme emriyle gidilmesi durumu

6183 sayılı Kanun 387 numaralı genel tebliğe göre amme alacağının, amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği kanaatinin oluşması üzerine kanuni temsilciler adına aynı kanunun 55. maddesine göre tanzim edilecek ödeme emri tebliği ile takip muamelesine başlanacaktır.
Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açma hakkına sahiptir. Dava açma ödemeyi durdurmamakla birlikte, bu durumda genel uygulamanın Vergi Dairesince tahsile yönelik bir şey yapılmadığı yönünde olduğunu belirtmek isteriz..

Kasıt ve ihmali bulunmayan Yönetim Kurulu Üyesi sorumlu tutulamayacağı için böyle bir borcu olmadığına ilişkin dava açabilir.

Ödeme emrine istinaden Yönetim Kurulu Üyesince ödemenin yerine getirilmesi durumunda Yönetim Kurulu Üyesinin asıl amme borçlusuna rücu etme veya dava açma hakkı saklıdır.