HERKES KENDİ YALANININ ÜSTÜNE BASIP GEÇİYOR

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları

Uzun araba yolundayım. 

Düşüne düşüne direksiyon sallıyorum.

Hava sıcak, arabada fazla geliyor, henüz klimaya da hazır değilim. 

Yaz geldi.

Haziran ayı hoşgeldin diyelim.

Yolda ara ara duruyorum, benzin istasyonları marketleri inanılmaz pahalı 

Şuursuz ve kontrolsüz fiyatlar koymuşlar, yol restoranlarına ne diyelim, onlar da inanılmaz pahalı. 

Kocaman restoranda, sadece bir masa yemek yiyor, masalar bomboş. 

Yalandan outlet denilen yerlerin fiyatlarına ne diyeceğiz,  

İstanbul'da fiyatı ne ise, buralarda da ürünlerin fiyatları aynı.

Ekonomi berbat. 

İnsan ilişkileri berbat.

Tanınmış kişilerin, günlük rezalet kotaları dolmuş.

Kızı anasını dövmüş, anası kızını dövmüş, herkese hayat anlatan adam coin bilmem ne kara para nedeniyle tutuklanmış.  

Astrolog kadın, içmiş, iğrenç bir şekilde alkollü canlı yayın açmış.

Herkes bir olay olsun da içinde yer alayım, o kaotik hikayenin, tek satırda olsa parçası olayım diye çabalıyor.

O hayatlarını anlatan insanların yalanları sök at, bak bakalım geriye hayatından, ne kalacak? 

Yine, çuvalla yalanlar kalacak emin olun.

Kendi yalanlarını taşıyacak küfeleri dolduğu için, başkaları taşısın diye anlatıyorlar. 

Hepsi yalandan, ama olsun varsın, hem bedava, hem meraklı taşıyıcılar var.

Ve.

Herkesin plastik kelimeleri var, anlamsız, yak ucunu yapıştır birbirine.

Uzun, anlamsız plastik cümlen olsun senin de.

Hiç kimsenin kendi hikayesini sevdiği hayat hikayesi yok mu acaba.

İlla başkalarının, çöp misali hikayelerini merak et otur.

Belki o çöplükte pili bitmediği için hala ağlayan bir oyuncak bebek görürsünüz.

Daha sahici inanın.

Bence, onu kucağınıza alın ve ona merhamet edin 

Ne çok sırtlan varmış ve sırtlarının teselli yalan bükücüleri.  

Atla, parçala, seyret ve kavga et hepsi ile.

Sizde bir bakın kendinize, bir haftada neleri gördünüz, duydunuz ve şahit oldunuz. 

Neden her şeyi öğreniyoruz? 

Neden her şeyi biliyoruz? 

Ben şahsen bilmek, duymak ve görmek istemiyorum, ama zorla maruz kalıyorum.  

Herkes, nasıl olsa kendi yalanının üstüne basıp geçiyor. 

Tabiata bakmak istiyorum 

Tabiatı seyretmek istiyorum 

Tabiatın, ağaçların, çiçeklerin, otların şahidi olmak istiyorum. 

Oh be, bak etrafa ağaçlar yemyeşil, o ne dışarıdan çiçek kokuları mı geliyor. 

Aman be! 

Boş ver Funda'cım. 

Nasıl olsa;  

Hayatta her şey, bir diğeri ile lekeleniyor. 

 

 

Funda'nın aklındakiler…

 

... Senelerce önce, bir kafede görmüştüm.

Yanında, bembeyaz tenli, porselen gibi cildi, çok güzel, hatta kendinden daha uzun genç bir kadın vardı.

Flört ediyorlardı, çok tatlılardı.

Aradan seneler geçti, 2 defa evlendi, ayrıldı ve son eşinden bebeği var. 

Şimdilerde Bahar dizisinde oynuyor.

Naif, romantik şeker bir doktor rolü var, çok da başarılı.

Oyuncu Buğra Gürsoy'dan bahsediyorum.

Youtube’da, bir talk showa katılıyor.

Soruları cevaplıyor, aşk nedir? Aşık oluyor musun falan gibi? 

Aşık olmuyorum diyor.

O aşk dediğimiz şey elde etme, kimyasal bir şey falan diyor.

Öncelikli olan birini tanımak, sevmek diyor 

Enerjisel, çekimsel falan gibi bir şeyler diyor.

Aşk.

Yaşayan bilir, ben bilmiyorum ama diyor.

Bugüne kadar hiç aşık olmadım diyor.

Anladım ki.

Aşktan hayal kırıklığı olmuş, aşk diye anladığı hiçbir şey aşk olmamış.

Kadınlara olan duygusu, enerjiden, çekimsel falan oralarda sabitlenmiş. 

Hiç aşık olmadı diye bir adamı suçlayacak halimiz yok.

Kimin ne hakkı var ki.  

Ayrıca.

Beraber olduğu kadınlar da hiç alınmasın.

Hepsi kendine aşık olduğunu sanarak, yalandan teselli bulsun.