3. DÜNYA SAVAŞI RİSKİ VE YUMUŞAMA/ NORMALLEŞME SÜRECİNİN ÖNEMİ

Faruk AKTAŞ 27 Haz 2024

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, zaman zaman mevkidaşlarıyladüzenlenen basın toplantılarında dile getirdiği "3. Dünya Savaşı" endişelerini, birkaç gün arayla katıldığı iki televizyon programında da tekrarladı.

Belli ki Türkiye bunu zayıf bir olasılıktan öte ciddi bir risk olarak görüyor ve bu konuda derin bir endişe duyuyor.

Dışişleri Bakanı, her iki programda da bu risklerin neler olduğunu detaylıca anlattı ve bu endişelerin yersiz olmadığının altını çizdi.

Dünyayı böyle bir felakete doğru sürüklemekte olan çok sayıda gerilim noktaları var ancak bunlardan özellikle iki tanesi çok daha yakıcı.

Birincisi İsrail’in Filistin’e yönelik topyekûn başlattığı soykırım girişiminin fütursuzca devam ediyor olması.

Diğeri de yaklaşık 2.5 yıldır devam eden Rusya-Ukrayna savaşı.

İsrail’in başlattığı soykırım girişiminin Lübnan’a sıçraması birinci endişeyi arttıran faktörlerden birisi.

Türkiye’nin ardından ABD Savunma Bakanı Lloyd Auistin ile Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da Hizbullah-İsrail geriliminin bölgesel bir savaşa dönüşme riskinden söz etmeye başladılar. 

Her iki ülkenin uyarıları da önemli olmakla birlikte eksik ve etkisiz. 

Eksik çünkü bölgesel savaşın küresel bir savaşa dönüşme riskini göz ardı ediyorlar.

Etkisiz çünkü söylem dışında hiçbir şey yapmıyorlar.

Maalesef ABD ve onunla birlikte hareket eden Avrupa ülkelerinin bazıları savaşın kontrollü olarak devamını istiyor.

Bazıları ise savaşın sona erdirilmesinden yana olsa bile bunun önlenmesine yönelik herhangi bir irade ortaya koyamıyor.

Ancak tümünün göz ardı ettiği konu, dünyanın farklı alanlarında bu kadar gerilme noktaları oluşmuşken savaşın her an kontrol dışına çıkma ihtimali ve de ayrıca önlenmesi için çaba göstermedikleri savaşın etkilerinin bir şekilde kendilerine de sirayet edecek olması. 

Aynı durum Rusya-Ukrayna savaşı için de geçerli. 

O konuda da ABD zaten kışkırtıcı ve savaşın devam ettirilmesi yönündeki pozisyonunu sürdürüyor. 

İngiltere de ABD ile aynı rotada devam ediyor.

Diğer Avrupa ülkelerinin ise bir kısmı savaşın devam etmesiyle Rusya’nın zayıflamasını umarak gelişmelere seyirci kalmakla yetinirken diğer kısmı ise savaşın bitmesini arzu etmelerine rağmen ABD’nin kuyrukçuluğundan kurtulma iradesini ortaya koyamıyor.

Ancak Sırbistan Cumhurbaşkanı AleksandarVucic’ingeçtiğimiz günlerde, son derece yerinde bir uyarıyla dile getirdiği Ukrayna savaşı üzerinden devam eden Rusya-Batı geriliminin birkaç ay içinde çatışmaya dönüşme riski yadsınamaz.

Böyle bir gelişmenin 3. Dünya Savaşı’nı fiilen başlatma olasılığı da çok yüksek.

Hakan Fidan’ın da sözünü ettiği riskler bunlar zaten.

Kuzeyimizde ve güneyimizde olası bir 3. Dünya Savaşı’na dönüşmeye yol açabilecek yangınlar devam ederken Türkiye’nin, birlik ve beraberliğe ve de her zamankinden daha güçlü olmaya fazlasıyla ihtiyacı var.

O nedenle AK Parti ile CHP arasında başlayan normalleşme/yumuşama sürecinin sekteye uğratılmaması, bu sürecin ilerletilerek özellikle terörle mücadele ve güvenlik konuları ile uluslararası alanda Türkiye’nin ulusal çıkarlarının korunması konusunda ortak hareket edilmesinin sağlandığı bir aşamaya getirilmesi hayati önemde. 

PKK ve FETÖ’cü unsurlar ile onlarla eşgüdüm halinde hareket eden yapıların bu süreci akamete uğratma çabalarını boşa çıkartmak şart.

Bu sürecin hangi partiye daha fazla yarar/zarar getirdiğine bakılmaksızın devam ettirilmesi çok önemli.

Böyle bir sürecin kaybedeni olmaz.

Kaybeden Türkiye’nin düşmanları, kazanan ise bir bütün olarak Türkiye olacaktır.

Ülkemizi, dünyada gerilimlerin bu denli arttığı, 3. Dünya Savaşı’nın artık bir senaryodan öte yakın ihtimal olarak gündeme geldiği bir dönemde, güneyimizin ve kuzeyimizin ateş çemberiyle sarıldığı bir sarmaldan sağ-salim kurtarmanın yegâne yolu da budur.