Çocuk, okul ve başarı!
2017-2018 eğitim ve öğretim yılı bugün
başlıyor ve yaklaşık üniversite öğrencileriyle birlikte 20 milyon öğrenci
eğitim ve öğretime merhaba diyecek.
Uzun bir tatilin ardından ya da
yeni başlayacağı okulda kendisini hangi sosyal ilişkilerin beklediğini
kestiremeyen bazı çocuklar okulların açılacağı gün tedirgin olmaya başlar ve
bunu tavırlarıyla belli ederler. Kimi daha bir heyecanlı olur, kimi içine
kapanır, karnı ağrır, hastalanır, bir şekilde oluşan fobiye karşı bir savunma
üretir. Bunu ailelerin iyi tespit edip çocuğunun öz güvenini çok kırmadan bu
durumdan çıkarmanın yollarını aramalı, gerekirse uzmanlardan yardım almalıdır.
Aile, çocukla iyi bir iletişim kurmalı ve desteğini esirgememelidir.
Yeryüzünde çocuklar doğdukları an
birbirlerine çok benzer. Onları farklı kılan, içinde bulundukları iklim ve
şartlardır. Çocukların okula ve derslerine karşı isteksizliği, kötü notlar
alması gibi durumların altında yatan nedenler araştırılıp gerekli çözüm yolları
ortaya konmalıdır. İlkokul döneminde bu olumsuz durumların önüne geçilmelidir, aksi
takdirde çocuğun okuldaki başarısızlığı bütün yaşamı boyunca onun arkasından
gelir ve kişilik gelişimini baltalar.
Çocuk ve içinde bulunduğu durum
tanınmalı, dönem dönem ruhsal gelişimi izlenerek çocuğun başarısını etkileyen
olumlu ve olumsuz faktörlerin farkında olunmalıdır. Çocuğun okul başarısını
etkileyen faktörlerin başında ailesi gelir. Aile çocuğa neler sağlar? Beslenme,
barınma, bakılma, korunma, sevgi, rehberlik ve kuralları öğreterek davranışlarına
yön verir. Gerektiğinde denetler, sınırlandırır ve iyi alışkanlıklar
kazanmasını sağlar. Bu gibi durumlar, çocuğun eğitim hayatı için atılan
tohumlardır.
Çocuğun kişiliği değil, yanlış
davranışları eleştirilmelidir. Kimi anne babalar dayak atmazlar yada dayaktan
kaçınmaya çalışırlar, ancak sözleriyle çocuklarını döverler. Mesela ‘Sen adam olmazsın, sen delisin ben
uslandıramam, senden de ancak bu beklenirdi, çalışma derslerine çalışsan da bir
şey olmaz zaten.’ gibi sözler çocuğa karşı büyük suçlamalar içerir. Çocuk ‘Ne
yapsam yararsız, öyleyse çalışmak boşuna.’ gibi düşünceleri benimseyerek, olumsuz
durumlara karşı koymaya çalışmaz. Ancak eleştiri ‘Sen aptalın tekisin, çalışsaydın
da ancak bu kadar olurdu, senden ne beklenir ki!’ yerine ‘Bu durumu sana hiç
yakıştıramadım, senden bunu beklemezdim, hayal kırıklığına uğradım.’ denilirse
çocuk sorumluluklarını hatırlar.
Anne ve baba çocuğuna önce özdenetim
kazandırmalıdır. Ders çalışmaya zorlamak ve zorla ders çalıştırmak çözüm
değildir. Ona, ana baba doğruyla yanlışı öğretmeli, ders çalışmasının gereğini
anlatmalıdır. Yalnız çocuk bunu öğrendikten sonra da davranışlarını buna göre
ayarlaması zaman alır. Bu nedenle bir dönem ana babanın denetimi kaçınılmaz
olmaktadır. Belli bir zaman sonra çocuk en etkili disiplin olan özdenetimini
kazanacaktır ve ders çalışmayı bir alışkanlık haline getirecektir. İşte bu
noktandan sonra ders çalışmak onu başarıya götürür.
Aile aşıladığı taktirde çocuk
disiplinli, çalışmayı seven, zamanını iyi kullanan, düşünebilen, mantıklı bir
çocuk olur ve bunlar okul başarısını etkileyen en önemli faktörlerdir. Bir
araştırmada otoriter tutum içinde olan ailelerin çocuklarının yüzde 18’i
başarısız bulunmuştur. Yine aynı araştırmada gevşek ve ilgisiz tutum içinde
olan, ailelerin çocuklarının yüzde 13’ü, başarılı iken yüzde 31’nin başarısız
olduğu tespit edilmiştir. Aile çocuklarına göstereceği ilgiyi iyi
ayarlamalıdır.
Çocuğun başarısını etkileyen
önemli bir faktörde ilkokul öğretmenidir. Çocuğun dış dünyaya açılan ilk kapısı
okuldur. Çocuk öğretmenin eline verilmiş bir mücevherdir, onu en iyi şekilde
işlemek öğretmenin görevidir. Ancak okula başlamakla, ana babanın eğitici
görevini tümden öğretmene aktardığını düşünmek yanlış olur. Genel anlamda
eğitim, evde ve okulda ortaklaşa yürütülür.
Öğretmen çocuklara “Kafasız, aptal, sen adam olmazsın”
gibi aşağılayıcı sözlerden kaçınmalıdır. Aksi taktirde çocuk mutsuz olur ve
umutsuzluğa kapılır, özgüvenini yitirir. Bu durum direkt olarak okul başarısını
olumsuz etkiler. Sınıfta bir iki gözde öğrenci seçip, onları diğer öğrencilerin
erişemeyeceği bir örnek olarak göstermemelidir. Başarısız öğrencileri de
desteklemeli ve başarıya ulaşmalarını sağlamalıdır. Öğretmen yergi kadar övgüyü
de belirli bir sınırda yapmalıdır. Aksi durumda övgü de çocuğa zarar verebilir.
Başarısızlık utanç verici bir
durum olarak algılanmamalı, üstesinden gelinip bu başarısızlık durum aşılmalıdır.
Çocuğa yapılabilecek en büyük yardım ilgi ve yetenekleri doğrultusunda onu
yönlendirmek ve ihtiyacı olan desteği ona sağlamaktır. Öğretmenler ve aileler
çocuklara büyük sorumluluklar yükleyip, onları üstesinden gelemeyecekleri
şeyler altında ezmemelidirler. Öğretmen her çocuğu ayrı ayrı tanımalı ve ona
göre beklenti geliştirmeli. Öğretmen çocuğu gözetmeli, velilerle iş birliği kurmalı,
başarı için gereken ortamı öğrenciye sağlamalı.
Bir aile çocuğun okul başarısından
memnun değilse, önce kendini sorgulamalıdır. Çocuk eğitimini, alışkanlıklarını,
iyi ve kötü huyları önce aileden alır. İstenmeyen durum karşısında aile ‘Bu
çocuk nasıl böyle oldu?’ dememelidir. Çünkü çocuğun içinde bulunduğu durum fark
etmeseler bile onların birer yansımasıdır.
Unutulmamalıdır ki; eğer anne ve baba işten geldikten sonra bütün akşam televizyon izlemek ve çocuklarına ‘Git odana ders çalış’ demek yerine, onlarla iletişim kurmayı ve onlarda görmek istediği davranışları önce kendinde uygulamayı denese, akşamları televizyona kilitlenmek yerine sanattan, kitaptan ve başarıdan bahsedilse çocukta bu yönde adımlar atacaktır. Er yada geç başarıyı yakalayacaktır. Okul çocuğun sosyal, bedensel ve ruhsal gelişimine önemli katkı sağlayan yerlerdir. O nedenle çocuk için okul ihmale gelmez!
Uzun bir tatilin ardından ya da yeni başlayacağı okulda kendisini hangi sosyal ilişkilerin beklediğini kestiremeyen bazı çocuklar okulların açılacağı gün tedirgin olmaya başlar ve bunu tavırlarıyla belli ederler. Kimi daha bir heyecanlı olur, kimi içine kapanır, karnı ağrır, hastalanır, bir şekilde oluşan fobiye karşı bir savunma üretir. Bunu ailelerin iyi tespit edip çocuğunun öz güvenini çok kırmadan bu durumdan çıkarmanın yollarını aramalı, gerekirse uzmanlardan yardım almalıdır. Aile, çocukla iyi bir iletişim kurmalı ve desteğini esirgememelidir.
Yeryüzünde çocuklar doğdukları an birbirlerine çok benzer. Onları farklı kılan, içinde bulundukları iklim ve şartlardır. Çocukların okula ve derslerine karşı isteksizliği, kötü notlar alması gibi durumların altında yatan nedenler araştırılıp gerekli çözüm yolları ortaya konmalıdır. İlkokul döneminde bu olumsuz durumların önüne geçilmelidir, aksi takdirde çocuğun okuldaki başarısızlığı bütün yaşamı boyunca onun arkasından gelir ve kişilik gelişimini baltalar.
Çocuk ve içinde bulunduğu durum tanınmalı, dönem dönem ruhsal gelişimi izlenerek çocuğun başarısını etkileyen olumlu ve olumsuz faktörlerin farkında olunmalıdır. Çocuğun okul başarısını etkileyen faktörlerin başında ailesi gelir. Aile çocuğa neler sağlar? Beslenme, barınma, bakılma, korunma, sevgi, rehberlik ve kuralları öğreterek davranışlarına yön verir. Gerektiğinde denetler, sınırlandırır ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlar. Bu gibi durumlar, çocuğun eğitim hayatı için atılan tohumlardır.
Çocuğun kişiliği değil, yanlış davranışları eleştirilmelidir. Kimi anne babalar dayak atmazlar yada dayaktan kaçınmaya çalışırlar, ancak sözleriyle çocuklarını döverler. Mesela ‘Sen adam olmazsın, sen delisin ben uslandıramam, senden de ancak bu beklenirdi, çalışma derslerine çalışsan da bir şey olmaz zaten.’ gibi sözler çocuğa karşı büyük suçlamalar içerir. Çocuk ‘Ne yapsam yararsız, öyleyse çalışmak boşuna.’ gibi düşünceleri benimseyerek, olumsuz durumlara karşı koymaya çalışmaz. Ancak eleştiri ‘Sen aptalın tekisin, çalışsaydın da ancak bu kadar olurdu, senden ne beklenir ki!’ yerine ‘Bu durumu sana hiç yakıştıramadım, senden bunu beklemezdim, hayal kırıklığına uğradım.’ denilirse çocuk sorumluluklarını hatırlar.
Anne ve baba çocuğuna önce özdenetim kazandırmalıdır. Ders çalışmaya zorlamak ve zorla ders çalıştırmak çözüm değildir. Ona, ana baba doğruyla yanlışı öğretmeli, ders çalışmasının gereğini anlatmalıdır. Yalnız çocuk bunu öğrendikten sonra da davranışlarını buna göre ayarlaması zaman alır. Bu nedenle bir dönem ana babanın denetimi kaçınılmaz olmaktadır. Belli bir zaman sonra çocuk en etkili disiplin olan özdenetimini kazanacaktır ve ders çalışmayı bir alışkanlık haline getirecektir. İşte bu noktandan sonra ders çalışmak onu başarıya götürür.
Aile aşıladığı taktirde çocuk disiplinli, çalışmayı seven, zamanını iyi kullanan, düşünebilen, mantıklı bir çocuk olur ve bunlar okul başarısını etkileyen en önemli faktörlerdir. Bir araştırmada otoriter tutum içinde olan ailelerin çocuklarının yüzde 18’i başarısız bulunmuştur. Yine aynı araştırmada gevşek ve ilgisiz tutum içinde olan, ailelerin çocuklarının yüzde 13’ü, başarılı iken yüzde 31’nin başarısız olduğu tespit edilmiştir. Aile çocuklarına göstereceği ilgiyi iyi ayarlamalıdır.
Çocuğun başarısını etkileyen önemli bir faktörde ilkokul öğretmenidir. Çocuğun dış dünyaya açılan ilk kapısı okuldur. Çocuk öğretmenin eline verilmiş bir mücevherdir, onu en iyi şekilde işlemek öğretmenin görevidir. Ancak okula başlamakla, ana babanın eğitici görevini tümden öğretmene aktardığını düşünmek yanlış olur. Genel anlamda eğitim, evde ve okulda ortaklaşa yürütülür.
Öğretmen çocuklara “Kafasız, aptal, sen adam olmazsın” gibi aşağılayıcı sözlerden kaçınmalıdır. Aksi taktirde çocuk mutsuz olur ve umutsuzluğa kapılır, özgüvenini yitirir. Bu durum direkt olarak okul başarısını olumsuz etkiler. Sınıfta bir iki gözde öğrenci seçip, onları diğer öğrencilerin erişemeyeceği bir örnek olarak göstermemelidir. Başarısız öğrencileri de desteklemeli ve başarıya ulaşmalarını sağlamalıdır. Öğretmen yergi kadar övgüyü de belirli bir sınırda yapmalıdır. Aksi durumda övgü de çocuğa zarar verebilir.
Başarısızlık utanç verici bir durum olarak algılanmamalı, üstesinden gelinip bu başarısızlık durum aşılmalıdır. Çocuğa yapılabilecek en büyük yardım ilgi ve yetenekleri doğrultusunda onu yönlendirmek ve ihtiyacı olan desteği ona sağlamaktır. Öğretmenler ve aileler çocuklara büyük sorumluluklar yükleyip, onları üstesinden gelemeyecekleri şeyler altında ezmemelidirler. Öğretmen her çocuğu ayrı ayrı tanımalı ve ona göre beklenti geliştirmeli. Öğretmen çocuğu gözetmeli, velilerle iş birliği kurmalı, başarı için gereken ortamı öğrenciye sağlamalı.
Bir aile çocuğun okul başarısından memnun değilse, önce kendini sorgulamalıdır. Çocuk eğitimini, alışkanlıklarını, iyi ve kötü huyları önce aileden alır. İstenmeyen durum karşısında aile ‘Bu çocuk nasıl böyle oldu?’ dememelidir. Çünkü çocuğun içinde bulunduğu durum fark etmeseler bile onların birer yansımasıdır.
Unutulmamalıdır ki; eğer anne ve baba işten geldikten sonra bütün akşam televizyon izlemek ve çocuklarına ‘Git odana ders çalış’ demek yerine, onlarla iletişim kurmayı ve onlarda görmek istediği davranışları önce kendinde uygulamayı denese, akşamları televizyona kilitlenmek yerine sanattan, kitaptan ve başarıdan bahsedilse çocukta bu yönde adımlar atacaktır. Er yada geç başarıyı yakalayacaktır. Okul çocuğun sosyal, bedensel ve ruhsal gelişimine önemli katkı sağlayan yerlerdir. O nedenle çocuk için okul ihmale gelmez!