İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

​YARDIMCI DOÇENTLİK MESELESİ!

YAYINLAMA:

Akademik dünyada konuşulan ancak bir türlü kamuoyu gündemine gelmeyen yardımcı doçentlik meselesi Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın, İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, “Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir? Şunu bir gözden geçirin. Bizim hocalara ihtiyacımız var. Yardımcı doçentlikle ön kesiyoruz. Dünyanın kaç yerinde acaba yardımcı doçentlik var? Ben araştırdığım yerlerde doğrusu böyle bir mekanizma pek görmüyorum. Bunu birileri birilerini oyalamak için yapmışlar. Bu, gerçekten ilmiye sınıfına bir paravan, engel oluşturuyor. Bunu aşmamız lazım ve aşacağımıza inanıyorum” demiştir.

Cumhurbaşkanımızın bu açıklaması üzerine YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, “Çok yakın bir süre içinde konuyu zamana yaymadan somut bir önerinin oluşacağını söylemek isterim. Buradaki öncelik yardımcı doçentliğin, mevcut sistemdekilere hiçbir şekilde olumsuz etkisinin olmaması, bu yönde atılacak adımın yükseköğretim sistemine yeni bir soluk getirmesidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu husustaki sözleri yeni bir heyecan yeni bir soluk getirilmesi yönünde çok olumlu bir yönlendirmedir” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de Devlet ve Vakıf Üniversitelerinde toplam 22 bin 416 Profesör, 15 bin 23 doçent ve 35 bin 301 Yardımcı Doçent bulunmaktadır. Toplam öğretim üyelerinin yaklaşık yarısını teşkil eden yardımcı doçentlerin meselesi çözülmelidir? YÖK Kanununa göre, öğretim üyesi sınıfında olan yardımcı doçentler, profesör ve doçentler gibi daimi kadroda değil, sözleşmeli kadrosunda olup göstergeleri de düşüktür. Maaşları asistanlar seviyesinde ve hatta bazı memurlar düzeyindedir. Yardımcı doçentler eğitim-öğretim ile bilimsel araştırma yükünün önemli bir bölümünü üslenmektedir. Yardımcı doçentler dil engeline takıldığı için de doçent olamamaktadırlar.

Yabancı dil konusunda en fazla zorlanan akademisyenlerin (yardımcı doçentleri kastediyorum) hemen-hemen tamamı, orta veya ortanın altındaki sosyal sınıfa giren ailelerdendir. Adı geçen tabaka, yüksek gelir düzeyindeki ailelerin çocukları gibi yabancı dilde eğitim veren kolejlerden değil düz liselerden ya da meslek liselerinden mezun olmuşlar, ancak, çalışkanlık ve gayretleriyle akademik kariyere intisap etmeyi başarmışlardır. Ne var ki, YÖK’ün doçentliğe yükselmede bilimin yanında yabancı dili de esas alması toplumumuzun orta veya alt sınıflarından yükselen bu insanlarımızın önünün kesilmesi ve bunun sonucunda da üniversitelerde bir tür aristokratlaşmanın yolunun açılmasına da sebep olmuştur. Tatbikî bu durumdan sadece bugünkü YÖK yönetimini sorumlu tutmak ve suçlamak doğru değildir. Yardımcı doçentlik meselesi 12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte akademik gündeme girmiş bir meseledir.

35 binden fazla bir sayıya sahip yardımcı doçentlerin, doçentliğe atanabilmeleri için öncelikli olarak yabancı dil şartı kaldırılmalı, yabancı dil şartı yüksek lisans ve doktora ile sınırlandırılmalıdır. Yeterli bilimsel yayını olan yardımcı doçentler, doçent kadrosuna atanmalıdır. Doçentlik kadrosuna atanmak için bilimsel yayınlar dışında herhangi bir şart aranmamalıdır. Doçentlik şartında sözlü sınav olan mülakat da kaldırılmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanımız, “Yükseköğretimde ki yardımcı doçent garabetine son verin ve oluşan mağduriyetleri giderin” mesajını açık ve net bir şekilde vermiştir. Yardımcı doçentlik meselesinin çözüm bulmasıyla üniversitelerde yeni bir ses, yeni bir nefes ve yeni bir heyecan gelecektir. Yardımcı doçentler doçent olduktan sonra Batı’da olduğu gibi doktorasını bitiren asistan doktorlar işe koyulacaklardır. Böylece yardımcı doçentlerin boşalttığı yerlerde yeni istihdam alanı açılmış olacaktır. Bu işin çözümü de YÖK Başkanı Sayın Saraç’a nasip olacak ve tarihe geçecektir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *