İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

​KILIÇDAROĞLU'NUN CANTERBURY HİKÂYELERİ

YAYINLAMA:

Oxford Üniversitesi’nden aldığım bir araştırma projesi dâveti sebebiyle bir süre Oxford’ta olacağım. Türkiye’nin Avrupa’dan ve özellikle İngiltere’den nasıl göründüğüyle ilgili yazılar yazacağım.

Otuz seneyi aşkın bir süredir, şu ya da bu şekilde temasta olduğum İngilizce ve İngiliz kültürünün merkezlerinden biri olan Oxford’a geldiğimde, yazacağım yazıların konusunu düşünürken, şu anda Türkiye’nin gündeminde olan “Yürüyüş” ile İngiliz edebiyatını birleştirmek gibi bir fikir geldi aklıma. Konu bir tarafta yürüyüş, bir tarafta da İngiliz edebiyatı olunca da, İngiliz edebiyatının en büyük isimlerinden Geoffery Chaucer tarafından 14. yüzyılda kaleme alınan “Canterbury Hikâyeleri”ne gönderme yapmamak olmazdı.

Canterbury Hikâyeleri Neyi Anlatır?

Canterbury hikâyeleri bir hac yolculuğunda Hristiyan hacı adayları arasında geçen olaylar üzerine kurulmuştur. İngiltere’nin “başkenti” Londra’dan yaklaşık 120 km uzaklıkta, Manş Denizi kıyısında bulunan Canterbury katedralindeki Saint Thomas Becket’in mezarına yapılan bir yolculuktur. İngiliz edebiyatının babası olarak bilinen Chaucer, şâir-yazar, gezgin, asker, ve siyâsetçi kimliği ile de tanınır. Fransızca ve İtalyanca bilmenin verdiği avantajla bu dillerdeki halk hikâyelerini öğrenmiş ve İngiliz edebiyatındaki Rönesans’ın temellerini atmıştır. İngiliz edebiyatının “hiciv ustasıdır”.

Chaucer, Canterbury Hikâyeleri’nde 120 hikaye yazmayı plânlamıştı, ama sâdece 20 hikayeyi tamamlayabilmiştir. Canterbury yolundaki hacı adayları arasında eski şövalyeler, değirmenciler, dul kadınlar, rahipler ve rahibeler, bildiği iki kelime Latince ile hava atan çulsuzlar, avukatlar, tüccarlar, gemiciler, aşçılar, çobanlar gibi hikâyelere renk katan birçok karakter vardır. Ama bu karakterlerin arasında en dikkat çekicilerinden biri, rahibe olmasına rağmen kendisinden hiç beklenmeyecek şeyler yapan kadındır. Edebiyatta önemli bir sembol olan “kırmızı ayakkabıları” ile dikkat çeker. Rahibe, yapması gereken hiçbir şeyi yapmaz ve etrâfındakileri hayal kırıklığına uğratır. Aristokrat bir hayat yaşamak ister. Zevk ve sefa içinde bir hayat hayal eder.

Canterbury Hikâyeleri, hâlâ dikkatle okunur ve ilgi çeker. O kadar ki, 2003 yılında İngiliz televizyonlarında dizisi bile yapılmıştır.

“Yürüyüş” ve Canterbury Hacıları

Her ne kadar Canterbury Hikâyeleri, hac yolculuğunda yaşanan şeyleri anlatmak için yazılsa da, bizdeki “Hac” yolculuğuna hiçbir şekilde benzemez. Hristiyanlar için bir hac merkezi olan Canterbury’nin adından başka “hac” ile ilgisi olmayan Canterbury Hikâyeleri ne kadar “hac yolculuğu” ise, Kılıçdaroğlu’nun “adâlet yürüyüşü”nün de (büyük A ile yazılan) Adâlet ile o kadar alâkası vardır.

Kılıçdaroğlu’nun “yürüyüşü”ne verilmeye çalışılan görüntüde güya, toplumun her kesimi katkı vermektedir. Ya da Kılıçdaroğlu kendisine yapılan el kol hareketlerini öyle zannetmektedir. Kılıçdaroğlu yürüyüşe Türkiye’nin “başkenti” Ankara’dan başladı. “Yürüyüş”ün amacı, Maltepe’ye ulaşmak. Yâni Kılıçdaroğlu’nun Canterbury’si Maltepe. “Yürüyüş”ün sona ereceği târihin de kendisinin sokma akılla yaptığı yakışıksız benzetme ile “kontrollü darbe”nin birinci yıl olması da, amacın Adâlet için yürümek olmadığını gösteriyor. Tıpkı Chaucer’in anlattığı hikâyelerin Hristiyanlıktaki hac ibâdetiyle ilgili olmadığı gibi.

Canterbury Hikâyeleri ile Kılıçdaroğlu’nun bu yapmacık eyleminin diğer bir benzer tarafı daha var. Bu hikayeler yedi yüzyıla yakın bir zaman sonra bile hâlâ ilgi görüyor. Üzerine tezler yazılıyor, filmler çekiliyor, diziler yapılıyor; yeni yorumları sahneleniyor. Kılıçdaroğlu da kaset kumpası ile CHP başkanı olduğundan beri, belki de ilk defa ülkede gündem olabiliyor. Her haber bülteninde birinci ya da ikinci sırada görüntüleri paylaşılıyor. Ancak yürüyüş başladıktan üç-beş gün sonra(!) satışa çıkıp CHPli belediyeler tarafından desteklenen kitap gündemden ne kadar kalır Allah bilir. Ama bu yürüyüşün seneye hatırlanacağını hiç sanmıyorum.

Benden tavsiye, Kılıçdaroğlu yürümeye ara verip dinlenirken Canterbury Hikâyeleri’nin Türkçe çevirisini okusun. Prof. Dr. Burçin Erol’un çevirisini tavsiye ederim. Ankara’dan Maltepe kadar yol boyunca etrâfına gidip gelen tiplerin, yolda yürüyüşe katılanların, medyada bu eyleme destek verme ayaklarına yatıp fotoğraf karesine girenlerin Canterbury’nin kahramanlarından hangisine benzediğini görüp belki Türkiye’de muhalefet açığına az da olsa kapatacak adımlar atabilir.

Oxford’tan muhabbetlerimle..


Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *