HAVAYOLU BU FİYATLA HALKIN YOLU OLAMAZ
Çok büyük gayret ve özveriyle havacılıkta bir devrime imzasını atan,
geçmişin Ulaştırma Bakanı şimdinin Başbakanı olan Binali Yıldırım'ın
"Havayolu halkın yolu olacak" sözünün üzerinden çok yıllar geçti.
Bir dönem, uçak yakıtında ÖTV denen verginin kaldırılmasıyla,
Anadolu'nun taşra şehirlerinde, kasabalarda, köylerde adeta bir
heyecan fırtınası esti. O güne kadar, uçağa binmesi mümkün olamayan
şalvarlı, kasketli ve de poşulu halk uçağa binmiş, hava yolu da gerçekten ucuz oluşuyla, halkın yolu olmuştur.
İnsanları, önce ucuz fiyatla uçağa alıştıran, sonra fiyatları da
uçuran havayolu şirketleri, bu güzel alışkanlığın yerini hüsrana
bırakmasına neden olmuştur.
Kim istemez uçağa binmeyi, kim istemez gideceği yere çok hızlı
ulaşmayı. Elbette herkes ister, ama bu artık kolay olamıyor. Her ne kadar şu anda ramazan olduğu için uçak bilet fiyatlarının ucuzluğuna bakmayın. Gerçek bu değil.
Çünkü, ülkemizde uçak biletleri dünyaya göre ucuz, bu halkın bütçesine
göre ise pahalıdır. Peki, hiç merak ettik mi biletler özellikle yazın
neden bu kadar pahalı.
Uçak bilet fiyatlarına etki eden faktörler nelerdir? Uçuş maliyeti
denen kalem neleri kapsıyor? Öncelikle, bir havayolu şirketinin en
önemli harcama kalemlerine bakmak lazım. Petrolün varil fiyatının
150 dolara yaklaştığı yıllarda yakıt, haliyle en büyük harcama kalemiydi.
Petrol şimdilerde 50 dolar civarında seyretmesine rağmen, yakıt hala
maliyetlere etki eden önemli girdilerdendir.
İkinci sırayı personel giderleri almaktadır. Uçak başına en az 40
personel çalıştırmak zorunda olan şirketlerin bazılarında bu sayı 60'a
kadar çıkmaktadır. Yarı kamu şirketi olan THY'deki gibi.
Personelin en kalabalık kesimini uçucular, yani kokpit ve kabin
ekipleri oluşturmaktadır. Pilotlar şirketlerde en yüksek maaşları alan
kesimdir. Özel şirketlere baktığımızda, bir kaptan pilotun maaşı 15
kabin memurunun maaşına eşittir. Bu şirketlerde ne yazık ki işin çoğunu yapan
kabin memurları, ucuz iş gücünü de oluşturmaktadır.
THY'de işe yeni başlayan bir kabin memuru, özeldeki meslektaşının üç katı
kadar maaşla işe başlar.
Uçak mühendisleri, lisanslı uçak teknisyenleri, dispeçler, ekip
tahsis/planlama, ticaret, ikram, ticaret ve muhasebe gibi farklı
departmanlarda çalışanların da maaşları bir çok iş kolundan çok daha
iyi düzeydedir diyebiliriz.
Yabancı dil bilenler ve deneyimliler çok maaş alanlar kategorisindedir.
Firmaların diğer giderleri arasına uçak kiraları, SGK primleri,
vergiler, konma konaklamalar, ikram, bakım, onarım giderleri,
pilotların özel sağlık sigortası ve üst geçiş ücretleri de eklenir.
Tüm bu giderleri topladığımızda çok önemli bir yekün tuttuğunu görebiliriz.
İşte bu girdiler uçuş maliyetinin artmasına, artan maliyetler de bilet fiyatlarına yansımaktadır.
Düşük sezon denilen kış ayları bilet fiyatlarının en ucuz olduğu zaman
dilimidir. Turizm sezonu nisanda açılıp, kasımda bitene değin, bilet
fiyatları tavan yapar.
Özellikle, tatil yöresi olan Kıbrıs, Antalya, Bodrum'a gidecekler tek
yön için 500 TL'yi de aşan paralar ödemektedir. Bu fiyata kim bilet
alır, parayı kim ödüyor demeyin. Alan var, ödeyen var. Bu arz talep,
veya talebe göre arz ve fiyat belirleme sürecidir.
Geniş halk kesimleri bu fiyatlara el sürememekte, haliyle uçağa da
binmekten geri kalmaktadır.
Siz, 49TL'den 59TL'den diyerek yapılan reklamlara aldanmayın. Çünkü,
bir uçakta bu fiyata 8-10 koltuk satışa arz edilir. Satılan bu koltuklardan sonra fiyatlar da artarak gider. Uçakta satılan en pahalı koltuk, en son satılandır.
Yani, uçuşa en yakın zamanda alınan bilet de en pahalı bilettir.
Türk halkı uçağı çok benimsedi ve sevdi. Konfora, hızlı seyahate
alıştı. Fakat, gelin görün ki, bilet fiyatlarının pahalı oluşu onların
halkın yolu denilen havayolunu kullanmasını engelliyor. Çözüm olarak,
yıllar öncesi Ulaştırma Bakanlığı tavan fiyat uygulaması başlattı.
Fakat bu da "Padişah yasağı, üç gün sürer" sözündeki gibi çok da uzun
ömürlü olmadı. Emirle, demirle fiyat belirleme olmuyor, bu işler gerçekle
örtüşmüyor. Devlet baba, babalık yapıp da halkın uçağa daha çok binmesini
istiyorsa, fedakarlık yapacak. Vergi rekortmeni olan DHMİ, topladığı paraları harcayacak yer
bulamayan SHGM adlı iki kurumunun tarifelerini revize edecek, SGK
primlerini ve de envai çeşit vergileri iyice gözden geçirip uygun hale
getirecek ki, şirketler biraz rahatlayıversin ve de bilet
fiyatlarını da aşağı çeksin. Bunlar yapılmadığı sürece, ucuz bilet, uçma sevdası ve halkın yolu gibi sözler hayal olacaktır.
DHMİ mayıs ayında iç hatlarda 9 milyon 319 bin, dış hatlarda ise 7
milyon 389 bin kişinin uçtuğu bilgisini paylaştı. Bu rakamlar sizi
yanıltmasın. Bu rakamlara temel teşkil eden yolcuların yarısı uçağa
her zaman binen aynı kişilerdir. Sözde İstanbul'da yaşayıp da denizi
hiç görmeden ölenler gibi, uçağa hiç binmeden ölen yüzbinlerce
insanımız var. Türk halkını "Uçağa hiç bir zaman binemeyenler ve hep
uçağa binenler" diye ikiye ayırmak hiç yanlış olmayacaktır diyorum.
Sosyal devlet, vatandaşlarının refah düzeyini artırmayı gaye edinen ve
gerçekleştiren devlettir. Eğri oturup, doğruyu yazarsak, sayıları 12 milyon olan SGK ve Bağ-Kur emeklileri, işçiler, dar gelirliler aldıkları bu maaşlarla uçağa nasıl ve ne kadar binebilir ki?
Devlet baba, bu üvey evlatlarına hiç değilse yılda bir kaç kez de olsa
ucuz uçma hakkı verebilse iyi olmaz mı? Hem onlar mutlu olur, hem de
"Uçan Türkiye" diye kurduğumuz hayal gerçek olur.
Herkesin uçtuğu bir Türkiye dileğiyle.