HAVALİMANLARINDA ANTİ TAKSİ DEVRİMİ
Türkiye gibi ülkelerde kanunların gevşetilmesi ve çıkar çevrelerini
memnun eder hale getirilmesi olağan bir durumdur.
Devlet, kanunla yasakladığı bazı konularda geri adım atarken, çoğu
kez, yeni bir düzenleme yapmadan işi oluruna bırakıp, yöneticilerin
keyfine göre de hareket etme yoluna da gider.
Kanunda, tabelada, duvarda nerede ne yazılırsa yazılsın halk fırsat
buldukça kendi bildiğini okur. Kanunu çiğnemenin veya ihlal etmenin
suç olmadığına inanır.
Bir de bazı çıkar guruplarının yazılı olmayan, kanun gibi uygulamaları
vardır ki, bunlara dokunan yanar dersek yeridir.
Örneğin, Türkiye'deki tüm havaalanı ve havalimanlarında görünmez, ama
çok iyi bilinen bir güç, kendilerine para kazandıran uygulamalar
yapar, kimse de buna dur diyemez.
Havalimanlarıyla kent merkezleri arasında yolcu taşımacılığı hep
birilerinin tekelindedir.
Bir havayolu şirketi yolcusunu daha ucuz taşımak isterse, orda
yerleşik güçler ve ağababaları tarafından kendi lisanlarıyla bir uyarı
alırlar. Sonuç alamadıkları anda fiziksel şiddete yönelirler.
Bir yerde argo tabiriyle "mama" varsa, orada "dayılar", "babalar" ve
"ağır abiler" de hep vardır. Ne acıdır ki, bunlara zabıta, polis ve
belediyeci gibi devletin küçük abileri destek verip, nemalanma yoluna
gidince işler onların istek ve talepleri doğrultusunda gider.
Son gelen haber doğrusu beni çok şaşırttı. Atatürk Havalimanı en fazla
yolcu sirkülasyonu olan bir yerdir. Milyonlarca iç ve dış hat yolcusu,
buradan bir yere gitmek için, evinden, otelinden istediği şekilde
alana gelirler. Buna kimse müdahale edemez, araç girişine de engel
olunmaz.
Fakat, bir yerden İstanbul'a gelen ve özel aracı olmayan tüm yolcular,
oradaki taksilerden başkasına asla binemez. Bu durum bir çok
havalimanında yıllardır böyledir. Tren, metro, otobüs ve metrobüse
binebilir, ama taksi de asla seçme hakkı yoktur. Bu uygulamaya, devletin
hiç bir yetkilisi de, siz ne hakla vatandaşın seyahat hürriyetini
engelliyorsunuz diyemezdi.
AHL'de bir kooperatife bağlı 700 kadar taksi var. Son zamanlara kadar,
gelen yolcu bunlardan başka bir taksiye bindirilmezdi.
Ne oldu, nasıl olduysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Ulaşım
Koordinasyon Merkezi (UKOME) bu kooperatifin saçma uygulamasını aniden
kaldırdı. Eziyete dur diyen UKOME ve onay veren Başkan Kadir Topbaş
artık teşekkürü hak etmişlerdir.
Her gün bin ile bin 500 arası uçağın inip kalktığı bu limanda,
uçaklardan aynı anda yüzlerce yolcu çıkmaktadır. İç hatlardaki o
daracık ve sıkışık yerde, insanlar egzoz dumanları arasında dakikalarca yorgun
argın ve ayakta taksi kuyruğunda beklemektedirler. Yaşlı, hasta ,
kadın ve çocuk kim olursa olsun, durum değişmiyor, dış hatlarda da
aynı curcuna yaşanıyor. Kazara dışardan gelen bir taksi yolcu alacak
olsa buradaki tekelci taksiciler tarafından bazen şiddete de
maruz kalmaktaydılar.
İstanbul'da duraklı veya serbest çalışan 18 bin taksi var. Bunun içine
korsan taksiler dahil değil. Gündüz nüfusu 20 milyon olan bu mega kent
için bu sayı fazla değil. Yani daha çok taksiye ihtiyaç var
diyebiliriz. Bu nedenle AHL'ye yolcu getiren bir taksinin dönüşte
yolcu alması kadar mantıklı bir şey olamaz. Hem boş dönmeyecek, boşa
yakıt tüketmeyecek, hem de halkın kuyruklarda per perişan olmasının
önüne geçeceklerdir.
Havalimanı'ndaki taksici esnafı hep korunmuş ve kollanmıştır. Devletin
zirvesi buralardan gelip geçtiği için, her zaman onlara ulaşıp, yalvar
yakar olurlar. Bir dönem, AHL Mülki İdare Amiri Başkanlığı'daki en üst
yönetim organı olan Güvenlik Komisyonu Üyesi olarak görev yaptığım
için oradaki işleyişi ve çarkı bilirim. Doğrusu, onlar şımartılmış ve ayrıcalıklı bir
avuç taksici olarak, binlerce taksicinin ekmeğiyle oynama imtiyazını
fiili olarak ele almış, kimseler de buna dur dememiş.
Müşteriye kafa tutan, yakın yere gitmem diyen bu imtiyazlı ve
ayrıcalıklı gurup, iyi niyetle çok gayretli çalışan mülki amirleri,
emniyet müdürlerini de zor duruma sokmaktadırlar. UKOME kararından
sonra, hemen lobi ve kulis faaliyetine başlayan bu gurubun protesto
gösterileri de yakındır. Resmi karara rağmen, fiili durumla, gelen
taksicilere göz dağı verebilirler. Devlet büyüklerinin önünü kesip,
çok mağdur olduk edebiyatı yapıp tekrar saltanat sürme yoluna
gidebilirler. AHL Mülki İdare Amiri ve İstanbul Vali Yardımcısı Sayın
Mehmet Ali Ulutaş gibi adil ve sevilen bir devlet adamı çoğunluğun
sesini dinleyecek basirete ve tecrübeye sahiptir.
Demir perde ülkelerindeki gibi, halkı sıraya dizip, emri vakiye tabi
tutan bu zihniyete karşı sivil toplum tavır koyabilmelidir. Diyebilmelidir ki, "Sen kim
oluyorsun da, benim hangi araca bineceğime karar veriyor, seyahat
hürriyetimi engellemeye çalışıyorsun."
AHL'nin patronu DHMİ ve işletmecisi TAV da bu konuda halkın
yanında olmalıdır.
Halkın iradesini hiçe sayıp, hak ve hukukunu çiğnemeye bu gibi
odakların gücü yetmeyecektir. Tüm bunları bir yana bırakıp, bu guruba
bu yetkiyi kim ve neden vermiş bunu da araştırmalıyız.
Ülkemizin önemli sorunu olan trafik konusunun sorumluluğu İçişleri
Bakanlığı'nın Trafik Daire Başkanlığı'na ait gibi görünse de,
Karayolları Genel Müdürlüğü ve belediyelerin de ilgi alanındadır.
Karışanı çok olduğu için sorunun çözümü de zordur. Uygulamanın ve
denetlemenin, polisten alınıp belediyelere verilmesi kulağa hoş
gelse de, pratikte hiç de öyle olmayacaktır. Belediyeler siyasi
kurumlar olduğu için, baskılara polis kadar mukavemet edemez.
Bu bedenle bu haliyle devamını daha yararlı görenlerdenim.
Sonuç olarak, çok az bilinen UKOME gibi bir birimin aldığı karar,
sektör için bir devrimdir.
Toplum olarak alınan bu doğru kararı sonuna kadar destekleyip sahip
çıkmalıyız. Çıkmalıyız ki, bu kararı alanlar, gelebilecek her türlü
baskıya rağmen geri adım atmasınlar. Biz, kamu kurumları üzerinde
demokratik baskıları hayata geçirip, halkın yararına olan kararların
ve uygulamaların çıkmasını pekala sağlayabiliriz.
Mutlu yarınlar Türkiye'm...