VAH CHPCİK VAH!
İnsan, oy versin ya da vermesin ülkesindeki siyâsî partiler için bir sâhiplenme hissi beslemek istiyor. Oy verdiği parti dışındaki partileri ciddiye almak istiyor. Bu partilerin programlarını eleştirebilmek istiyor. Tabi ki bunu yapabilmek için de bu partilerin ciddî bir tavra sâhip olmaları gerekiyor. Muhalefet partilerinin ülke seçmenine iktidârın alternatifi olarak güven vermesi gerekir. Seçmen oy tercihini değiştirmek istediğinde önünde siyâsî alternatiflerin olmasını ister. Tek bir partiye mecbur olmak ve âdeta bir mahkûmiyet içinde yaşamak istemez.
Her demokratik ülkenin vatandaşları gibi biz de çok partili ortamda gerçek anlamda en az bir tâne muhalefet partisi istiyoruz. Hele hele bu istediğimizi yerine getirme durumunda olan parti, kendini Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve kurucu kadronun tek mirasçısı olarak kabul etme gibi ağır bir rol üstlenmişse, seçmenler olarak bizler de bu rolün gerektirdiği davranışları bu partiden bekleriz.
Maalesef bu beklentisi karşılanan bir kişi bile yok. CHP’ye oy verenler bile, iktidar partisine “mahkum olmayı” bertaraf etmesi beklenen CHP’ye mecbûren oy veriyor.
Gül’ün CHP’den adaylığı
Anamuhalefet partisi olarak CHP’nin âcizliğinin birçok örneği verilebilir. 16 Nisan Referandumu propaganda sürecindeki “tek adamlık” iddiası üstüne inşâ edilen “Erdoğan’dan sonra ne olacak?” söylemi, “O yoksa biz varız” diyememenin sonucudur.
16 Nisan’daki sonuçların ardından 2019 seçimleri siyâsî târihimizde çok önemli bir yer elde etmiştir. AK Parti, 2019’un hazırlıklarına şimdiden başladı ya da daha önceden yapılan plânları devreye sokuyor. Ancak CHP çâresizlik rüzgârının önünde savrulmaya devam ediyor. 1922’de kurulan CHP, “Benim payam var amca” diyen Ömercik kadar bile olamıyor. “Benim de öz be öz kendi kadrolarımdan bir adayım var” diyemiyor. Bunun yerine 2007’de cumhurbaşkanı olmaması için mitinglerin yapıldığı, e-muhtıraların verildiği, ordunun “göreve” çağrıldığı, ama Recep Tayyip Erdoğan’ın o zaman “kardeşim” deyip aday gösterdiği Abdullah Gül, CHP’nin kurtarıcısı olarak görülebiliyor. %48.5’i kendi oyu zanneden CHP, Abdullah Gül’ü %48.5’in adayı olarak düşünebiliyor.
Yazık ki ne yazık! Süheyl Batum’un TSK için kullandığı “kâğıttan kaplan” benzetmesi asıl CHP’ye yakışıyor. Karşımızda asırlık bir çınar gibi CHP değil, tıfıl bir CHPcik var. O CHPcik, Ekmelettin İhsanoğlu’nun adaylığından ders almamış. O CHPcik ki, 2019 seçimleriyle ilgili beyânatı mevcut genel başkan değil, kaset kumpası kurbanı eski genel başkan veriyor.
CHP, kendini hem komik hem de âciz gösteren bu durumdan çıkabilmek için, “CHPli olsun çamurdan olsun” denecek kadar kendi kadrosundan bir isim üzerinde çalışmalıdır. Kılıçdaroğlu, eğer 2019’a kadar o koltukta kalabilirse, parti içindeki hizipleri en azından milletvekili ve hükûmet üyesi adayları olarak yönlendirip krizden avantaj çıkartabilir.
Önümüzde iki yıldan uzun bir süre var. Partili cumhurbaşkanlığının ilk günlerini yaşadığımız bu günlerden bakınca sâdece önümüzde yaz değil, iki kış mevsiminin bile çok sıcak geçeceğini görmek çok da zor değil.