PARTİLİ TARAFSIZ OLUNMUYORSA, BELEDİYE BAŞKANLARI DA PARTİSİZ OLSUN
CHP’nin başını çektiği ve teknik olarak Avrupa’dan beslenen “Hayır Cephesi”, 16 Nisan’a üç-beş gün kala, henüz ciddî ve mantıklı bir sebep üretmiş değil. Bundan sonra da mümkün gözükmüyor.
Nelere karşı çıktıklarını alt alta koyduğumuzda, 3. Köprünün ismi gibi mızıkçı çocuk itirazları hâriç, ciddîye alınacak olanlar pek de uzun bir liste ortaya çıkarmıyor. Listenin başında “tek adamlık” var. 15 yıldır “padişah” olmakla itham ettikleri, Gezi Parkı olayları sırasında The Economist dergisinin III. Selim’e benzettiği ve kendine “saray” yaptırdığını iddia ettikleri Cumhurbaşkanımız Erdoğan, onların “tek adamlık” fantezilerini bir türlü gerçekleştirmiyor. Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığından itibâren attıkları iftirâların hiçbiri tutmadı. İBB başkanı olarak sevmedikleri Recep Tayyip Erdoğan’ı, başbakan ve cumhurbaşkanı olarak da sevmediler. Sevmeyecekler de. Sayın Cumhurbaşkanımız’ın çok da umurunda değil.
“18 Yaş” meselesi ise verilen bir hak değil, bir engelin ortadan kaldırılmasıdır. Ayrıca 18 yaşına geldiğimizde yapabileceklerimizin kaç tânesini yapabiliyoruz?
Ama şu “Partili Cumhurbaşkanlığı” hakkında söylenenler ise kandırmacanın daniskası, câhilliğin katmerlisidir. Cumhurbaşkanı partili olursa tarafsızlığını yitireceğini ve yürütmenin başı olarak tarafsız davranması için bir partiye üye olmaması gerektiğini söylüyorlar. Şimdi ise partili olmamasına rağmen “diktatör” diyorlar. Tarafsızlık bir istifa dilekçesi ise kazanılıyorsa ne âlâ. Atatürk, İnönü ve Bayar’ın partili cumhurbaşkanı olduğu gerçeği ise nedense hiç önemsenmiyor.
Gelin meseleye şöyle bakalım. Yürütmenin başının başbakan olduğu yıllar boyunca hiç kimse, “Başbakan herkesin başbakanıdır ve tarafsız olmalıdır. Bu yüzden partisinden istifa etsin” demedi. Başbakanın yürütmenin başı olarak tarafsız bir icraat yapmasına partisinin genel başkanı olması engel olmuyorsa, aynı şartlar cumhurbaşkanı için neden mesele yapılıyor?!
Daha da ileri götürelim. Adâlet bakanı, eğitim bakanı ve bütün bakanların da tarafsız olması gerekmiyor mu? Gerekiyor ve tüm vatandaşların bakanlığını yapıyorlar. Neden onların da partisiz olması istenmiyor?!
Sâdece bakanlarla bitmiyor. İl ve ilçe belediye başkanlarının da il ve ilçelerdeki halka tarafsız hizmet etmek gibi bir sorumlulukları yok mu? Elbette var. Neden il ve ilçe belediye başkanlarının seçildikten sonra partilerinden istifa etmeleri istenmiyor?!
16 Nisan’dan sonra kalkacak olan başbakanlık makamı bir yana, bakanlıklar, il ve ilçe belediye başkanlıkları partili olurken, cumhurbaşkanlığı makamındaki kişinin sâdece partili olduğu için tarafsız olamayacağını iddia etmek, iyi çalışılmamış bir ders sonrasında kalkılan sözlü sınavda kafadan atılan cevap gibi komiktir.
“Evet-Hayır” yerine A veya B paketlerinde tercih yapabilseydik
CHP, 16 Nisan Referandumu’nda dersine iyi çalışmadı. Konuyu, çarptırmalar ve yalanlarla idâre etmeye çalıştı. Şaşırmadık; zâten çalışmak, icraat yapmak, derde devâ olmak, siyâset üretmek gibi bir alışkanlıkları yok. Keşke olsaydı da kendi anayasa değişiklik tekliflerini ortaya koyabilselerdi. Biz de 16 Nisan’da “Evet-Hayır” arasında seçim yapmak yerine “A Paketi-B Paketi” arasında seçim yapabilseydik. Hatta CHP kendi paketlerinde onsekiz değil de altmış madde teklif etseydi ve “Biz daha çok değişiklik istiyoruz” diyebilseydi. Başka sefere inşallah.