DİYARBAKIR HAVALİMANI ERMENİ ARAZİSİ MİDİR?
Türk basınında zaman zaman görülen ve ilgiyle okunan bazı haberlerden söz etmek isterim.
Devletin, şahıs mülkiyetindeki arsa veya arazilere bina yapıp, yol
geçirmesinden bahseden haberleri ele almak istiyorum. Arazinin kendine
ait olduğunu ispat eden vatandaş, avukatıyla arsasını dikenli tellerle
çevirip medyaya da haber verip sesini duyurur. Fakat, neden bilinmez
bir kaç gün içinde eyleminden vaz geçer, konu da unutuluverir.
Ya devlet arsanın parasını verir, ya da eşdeğer bir arsayla takas
yaparak vatandaşla sulh olur.
Bu tip haberlerden birinde, kendi arazisine havaalanı pisti yapılan
yaşlı ve köylü bir kadın, o pistin çevresini tellerle çevirip, iniş ve
kalkışı engellemeyi başarmıştı.
1988 yılında Imsık Air adıyla bir hava taksi şirketi kuran Fuat Imsık
adındaki işadamı, ardından Bodrum'da uçaklarının da inip-kalkacağı özel
bir havaalanı yapar.
Imsık, zor durumda kalınca, bin 600 metre uzunluğumda pisti olan
bu havaalanını, Green Air Havayolu şirketinin sahibi olan Fenerbahçe
Kulübü eski Başkanı Ali Şen'e satar. O da, buradan Rus yapımı Antonov
tipi küçük uçaklarla İstanbul'a günlük seferler yapmaya başlar. Bodrumlu
yaşlı kadının "Arazide benim payım var" mücadelesi de bir yandan devam
eder. İşte, tam bu sırada o zamanlar adeta bir çiftlik gibi yönetilen
Türk Hava Yolları, bu tesisi Ali Şen'den iddialara göre tam 3 milyon
dolara alır. Yargı, Bodrumlu köylü kadının haklı olduğuna karar
verince, borçları nedeniyle havaalanı satışa çıkar. Devletin bir
kurumunun 3 milyon dolar verip aldığı, ama faydasını göremediği Imsık
Havaalanı'nı bu kez bir başka devlet kurumu olan, Savunma Sanayi
Müsteşarlığı, sadece 583 Bin TL'ye alır. Bu işi iyi niyetle kuran
Fuat Bey'le THY zarar ederken Ali Şen karlı çıkar, yaşlı kadın da sonunda
hakki olan paraya kavuşur. Tesis şimdilerde askeri amaçla kullanılmaktadır.
Bu konuya nereden geldiğimi de anlatayım. Bazı havalimanlarının
adlarının değişmesi konusunu araştırırken, öteden beri duyup ne anlama
geldiğini çok merak ettiğim Diyarbakır "Kaplaner" Havalimanı
cümlesindeki bu isim konuya girmeme sebep oldu. Bir dönem THY Bilet
Satış ekranı ve Google Arama Motoru'nda hala var olan bu isim, DHMİ ve
Hava Kuvvetleri'nin kurumsal hafıza kayıtlarında yok. 1969 yılında bir
uçak kazasında şehit olan Hava Pilot Yüzbaşı Yalçın Kaplaner'in
hatırasına binaen buraya böyle bir isim verildiği tahmin ediliyor.
Konu, konuyu açar misali ben bu ismi araştırırken, tıpkı Imsık'taki
gibi bir havalimanı arazi davası daha çıktı karşıma. 3 bin 600 metre uzunluğu
olan ve 1952'de yapılan Diyarbakır Havalimanı'yla ilgili olarak, 2012
yılında, Amerika'da yaşayan Ermeni asıllı Zuart Sudjian, havalimanının
yapıldığı arazinin Basmacıyan Ailesi'nin olduğunu ve kendisine miras
kaldığını ileri sürerek avukatı aracılığıyla dava açmış. 1915
Tehciri'nden sonra devletin, 1967'de yerel bir gazeteye verdiği ilanla
kamulaştırıldığı tezini ileri sürer. Dava, 2013'te zaman aşımı
nedeniyle kabul edilmez, fakat Yargıtay bu kararı bozar. Davaya bakan
Avukat Ali Elbeyoğlu'nun bürosu davanın hala Yargıtay'da olduğunu ve
sonucu beklediklerini söylüyor. Amaçlarının araziyi almak değil,
parasını almak olduğu ortadadır. Bunun emsal teşkil edeceğini ve
başka davaların da açılabileceğini söylemek için kahin olmak şart değil.
Ne olur, nasıl bir sonuç çıkar bilinmez. Fakat bu türdeki davalar
tartışmaya çok açıktır. Her şeye rağmen Türk adaletinin adil bir karar
vereceğinden hiç kuşkum yok. Kıbrıslı Rumların açtığı davalar da bu
tür davalara benzemektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye
için hep aleyhte kararlar vermekte, davalara yenileri eklenmektedir.
Bu davalar gerçekten haklılık taşıyorsa, Türk vatandaşlarının
Mısır'daki mirasları için açtığı davaların da haklı olabileceği konusu aklımıza gelmektedir. Eğer,
böyle bir hak arama yolu varsa, Osmanlı'nın hakim olduğu coğrafyanın büyük bir bölümü
bizim mirasımız olamaz mı?
Siyasi amaç güden bu davaların bir benzeri de Osmanlı dönemini
ilgilendiren sigorta şirketlerince açılmak istenmiş, fakat sonuç
alınamamıştır.
Bizim, vatan uğruna şehit olan subayımızın adını verdiğimiz ve 100 yıl
önce bırakıp gittikleri bu toprak için, mirasçı sıfatıyla hak iddia
edenlere de mahkemelere gitmek yerine, tarihi gerçekleri öğrenmeyi
tavsiye ediyoruz.
Mutlu yarınlara Türkiye'm.