İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

​DİYARBAKIR HAVALİMANI ERMENİ ARAZİSİ MİDİR?

YAYINLAMA:

Türk basınında zaman zaman görülen ve ilgiyle okunan bazı haberlerden söz etmek isterim.

Devletin, şahıs mülkiyetindeki arsa veya arazilere bina yapıp, yol

geçirmesinden bahseden haberleri ele almak istiyorum. Arazinin kendine

ait olduğunu ispat eden vatandaş, avukatıyla arsasını dikenli tellerle

çevirip medyaya da haber verip sesini duyurur. Fakat, neden bilinmez

bir kaç gün içinde eyleminden vaz geçer, konu da unutuluverir.

Ya devlet arsanın parasını verir, ya da eşdeğer bir arsayla takas

yaparak vatandaşla sulh olur.

Bu tip haberlerden birinde, kendi arazisine havaalanı pisti yapılan

yaşlı ve köylü bir kadın, o pistin çevresini tellerle çevirip, iniş ve

kalkışı engellemeyi başarmıştı.

1988 yılında Imsık Air adıyla bir hava taksi şirketi kuran Fuat Imsık

adındaki işadamı, ardından Bodrum'da uçaklarının da inip-kalkacağı özel

bir havaalanı yapar.

Imsık, zor durumda kalınca, bin 600 metre uzunluğumda pisti olan

bu havaalanını, Green Air Havayolu şirketinin sahibi olan Fenerbahçe

Kulübü eski Başkanı Ali Şen'e satar. O da, buradan Rus yapımı Antonov

tipi küçük uçaklarla İstanbul'a günlük seferler yapmaya başlar. Bodrumlu

yaşlı kadının "Arazide benim payım var" mücadelesi de bir yandan devam

eder. İşte, tam bu sırada o zamanlar adeta bir çiftlik gibi yönetilen

Türk Hava Yolları, bu tesisi Ali Şen'den iddialara göre tam 3 milyon

dolara alır. Yargı, Bodrumlu köylü kadının haklı olduğuna karar

verince, borçları nedeniyle havaalanı satışa çıkar. Devletin bir

kurumunun 3 milyon dolar verip aldığı, ama faydasını göremediği Imsık

Havaalanı'nı bu kez bir başka devlet kurumu olan, Savunma Sanayi

Müsteşarlığı, sadece 583 Bin TL'ye alır. Bu işi iyi niyetle kuran

Fuat Bey'le THY zarar ederken Ali Şen karlı çıkar, yaşlı kadın da sonunda

hakki olan paraya kavuşur. Tesis şimdilerde askeri amaçla kullanılmaktadır.

Bu konuya nereden geldiğimi de anlatayım. Bazı havalimanlarının

adlarının değişmesi konusunu araştırırken, öteden beri duyup ne anlama

geldiğini çok merak ettiğim Diyarbakır "Kaplaner" Havalimanı

cümlesindeki bu isim konuya girmeme sebep oldu. Bir dönem THY Bilet

Satış ekranı ve Google Arama Motoru'nda hala var olan bu isim, DHMİ ve

Hava Kuvvetleri'nin kurumsal hafıza kayıtlarında yok. 1969 yılında bir

uçak kazasında şehit olan Hava Pilot Yüzbaşı Yalçın Kaplaner'in

hatırasına binaen buraya böyle bir isim verildiği tahmin ediliyor.

Konu, konuyu açar misali ben bu ismi araştırırken, tıpkı Imsık'taki

gibi bir havalimanı arazi davası daha çıktı karşıma. 3 bin 600 metre uzunluğu

olan ve 1952'de yapılan Diyarbakır Havalimanı'yla ilgili olarak, 2012

yılında, Amerika'da yaşayan Ermeni asıllı Zuart Sudjian, havalimanının

yapıldığı arazinin Basmacıyan Ailesi'nin olduğunu ve kendisine miras

kaldığını ileri sürerek avukatı aracılığıyla dava açmış. 1915

Tehciri'nden sonra devletin, 1967'de yerel bir gazeteye verdiği ilanla

kamulaştırıldığı tezini ileri sürer. Dava, 2013'te zaman aşımı

nedeniyle kabul edilmez, fakat Yargıtay bu kararı bozar. Davaya bakan

Avukat Ali Elbeyoğlu'nun bürosu davanın hala Yargıtay'da olduğunu ve

sonucu beklediklerini söylüyor. Amaçlarının araziyi almak değil,

parasını almak olduğu ortadadır. Bunun emsal teşkil edeceğini ve

başka davaların da açılabileceğini söylemek için kahin olmak şart değil.

Ne olur, nasıl bir sonuç çıkar bilinmez. Fakat bu türdeki davalar

tartışmaya çok açıktır. Her şeye rağmen Türk adaletinin adil bir karar

vereceğinden hiç kuşkum yok. Kıbrıslı Rumların açtığı davalar da bu

tür davalara benzemektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye

için hep aleyhte kararlar vermekte, davalara yenileri eklenmektedir.

Bu davalar gerçekten haklılık taşıyorsa, Türk vatandaşlarının

Mısır'daki mirasları için açtığı davaların da haklı olabileceği konusu aklımıza gelmektedir. Eğer,

böyle bir hak arama yolu varsa, Osmanlı'nın hakim olduğu coğrafyanın büyük bir bölümü

bizim mirasımız olamaz mı?

Siyasi amaç güden bu davaların bir benzeri de Osmanlı dönemini

ilgilendiren sigorta şirketlerince açılmak istenmiş, fakat sonuç

alınamamıştır.

Bizim, vatan uğruna şehit olan subayımızın adını verdiğimiz ve 100 yıl

önce bırakıp gittikleri bu toprak için, mirasçı sıfatıyla hak iddia

edenlere de mahkemelere gitmek yerine, tarihi gerçekleri öğrenmeyi

tavsiye ediyoruz.

Mutlu yarınlara Türkiye'm.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *