HAVAALANI OLMAZSA UÇAKLAR DENİZE İNER!
Ülkemizde, havacılık sektöründe yeterli uçak ve havaalanı var mı diye sormadan önce, asıl soru "Uçağa binebilecek yolcu sayısı acaba ne kadardır?" olmalıdır.
Elbette insanımız da iyi şeylere layıktır. Geniş bir coğrafyaya sahip ülkemizde, 25 saat süren karayolu yolculuklarının karda-kışta tam bir eziyete dönüştüğü bu günlerde daha iyi görülüyor.
Ülkemizin nüfusu 80 milyona yaklaşmaktadır. Haliyle uçaklar için gerekli olan yolcuyu bulmak hiç de zor değil. Yeter ki, uçak olsun. Yeter ki, havalimanı olsun. Uçağa binemeyen milyonlarca insan, hala otobüs yolculuğuna mahkumdur. Bunun iki nedeni vardır. Ya insanlarımızın uçağa binecek parası yoktur, ya da bulunduğu yerde havalimanı bulunmuyordur. Ekonomik gücü olmayanların uçağa binebilmesi devlet politikasıdır. 2003 yılında uçak bilet fiyatlarını almış başını giderken, zamanın denizcilikten gelme, az konuşup icraat yapan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, uçak yakıtı Jet A-1'deki ÖTV'yi kaldırıp bir gecede havacılıktaki devrimi hayata geçirdi. Uçak sayısı arttı, bilet fiyatları ise ucuzladı. Sektör, havacıların deyimi ile "take-off "yaptı.
Fakat aradan 13 yıl geçti ve bazı şeyler değişti. Her ne kadar uçak bilet fiyatları ucuz denilse de bu görece bir durumdur. Bu durum farklı iyileştirme ve bazı sübvansiyonlarla mümkündür.
Bulunduğu yerde havaalanı olmayan insanların da uçakla tanışması mümkündür. "Her ile bir havalimanı yapacağız" demek kolaydır, ama bunu başarmak çok zordur. Deniz üstüne havalimanı yaparsınız, ama öyle yerler var ki bir futbol sahası kadar düz arazi bulamayabilirsiniz. İşte burada insan zekası teknolojiyi devreye sokar. Denizleri taşla doldurup, havaalanı yapmak yerine, uçağı denize indirmeyi gerçekleştirir. Turboprop motorlu amfibik, yani hem karaya, hem de su üstüne inebilen uçaklar devreye girer. Üç tarafı denizle çevrili, gölleri, nehirleri olan ülkemizde bu tip hava araçları çok da uygundur. Yüzen uçak veya uçan bot diye iki tip deniz uçağı kullanımdadır. 1924'te bir İtalyan şirketi bu tip uçaklarla İstanbul-Büyükdere Limanı'ndan Atina ve Brindisi'ye 1936 yılına kadar uçuş yapmış. Aradan 65 yıl geçtikten sonra, ABD'de havacılık sektöründe çalışan Kürşat Arusan adındaki girişimci Seabird (Denizkuşu) adlı deniz havayolu şirketini kurar. Bu şirket Kanada yapımı çift motor Twin Otter marka amfibik uçak getirir ve 2012'de İstanbul'dan (Haliç) Alaçatı'ya ilk seferi yapar. Zamanın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da törene katılarak bu işe destek verir. On uçakla, denize kıyısı olan 13 ayrı il ve ilçeye sefer yapma kararı alan şirketin ömrü ne yazık ki, çok da uzun olamadı. Şirket, maddi sıkıntılar nedeniyle işleri paydos etti. Bu girişimin başarı şansı yoktu, çünkü birincisi Türk halkı, THY'nın Dash 7'lerine ve Borajet'in ATR'lerine alışamadı. Kaldı ki denize inen bu uçaklara hiç alışamayacaktı. İkincisi ise, şirketin bilet fiyatı çok yüksekti. İstanbul-Alaçatı tek yön 577 TL herkesin bütçesine çok gelmişti. Bu şirketle işbirliği yapan Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin yan kuruluşu Burulaş, denize uçak indirme işini şimdi tek başına yapmaya başlıyor. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nden gerekli izinleri alan Burulaş, Yunuseli Havaalanı'nın kullanım hakkını da Hava Kuvvetleri'nden alarak kendi uçaklarıyla Gemlik-Haliç arası seferlerine şubat itibariyle başlayacak. Bursa Belediyesi deniz ve hava ulaşımında önemli işler yaparak, deyim yerindeyse elini taşın altına koyuyor. Takdir etmemek elde değil. Havaalanı yan hizmet ve lojistik destek işi yapanlarla canlanacak, bölgeye ekonomik katkı sağlayacak. Sadece 25 dakikalık yolculukla Haliç'e gelecek yolcu, 5 dakika sonra Taksim'de olabilecektir. Bursa, bu girişimle iki havaalanı sahibi olurken, buradan Anadolu kentlerine de seferler yapılacak. Bu örnek alınacak bir girişimdir ve denize kıyısı olan il ve ilçeler tarafından benimsenmelidir. Belediyeler, ticaret odaları ve de yerel dinamikler her şeyi devlet babadan beklemeyip, bu işlere el atmalıdır. Kamu desteğini de alan bu gibi şirketler daha ucuz bilet satıp, halkı bu tip uçaklara alıştırabilirler. Halkın ekonomik fiyatlarla binerek tanıyacağı ve alışacağı, alıştıkça da seveceği bu işi gerçek bölgesel havacılık olarak görmeye başlayabiliriz.
İyi ve mutlu uçuşlar Türkiye'm..