KILIÇDAROĞLU: BAYKAL SAHAYA İNECEK
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, aralarında YeniBirlik’in de olduğu gazetelerin Ankara Temsilcileri ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları, AK Parti’nin cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği teklifi konusunda TBMM Anayasa Komisyonu’nda yaşanan gerginliğin, önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu görüşmelerinde ve Meclis’te referandum aralığında kabul edilmesi halinde referandum sürecinde de devam edeceğinin sinyallerini verdi. Kılıçdaroğlu, bu süreçte Deniz Baykal’ın sahaya ineceğini açıkladı. CHP Genel Başkanı, Türkiye için 2017’de huzurlu, daha güçlü ve daha sağlıklı işleyen bir demokrasi dileğinde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, dış politikadan terörle mücadeleye, anayasa değişikliğinden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yaşadığı polemiğe kadar gündeme dair değerlendirmeleri şöyle:
TOPLUMSAL UZLAŞMA YOK
“Daha önce yapılan anayasa değişiklikleri de bir dayatma kültürünün eseriydi bu da bir dayatma kültürünün eseri. Daha önce referandum yapıldı. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu'ndan tutun Ekonomik Sosyal Konsey’e kadar pek çok madde ya değiştirildi veya yeni kurumlar oluşturuldu. Deniyordu ki bu anayasa paketi kabul edilirse Türkiye'de her şey güllük gülistanlık olacak. Oldu mu? Hayır. Gerçekleşti mi beklentiler? Hayır. Şimdi aynısının başka bir versiyonuna tanık oluyoruz. Bir anayasa değişikliği geliyor, amacı ne? Demokrasi ise demokrasiyi getirmiyor. Kuvvetler ayrılığı ilkesini güçlendirmek ise o yok zaten. 14 yıldır "ya biz şunu yapamadık" dedikleri bir düzenleme var mı? Her şeyi çıkarttılar. Bir kişinin arzusu üzerine anayasa değişmez. Anayasaya ‘toplumsal uzlaşma belgesidir’ diyoruz. Var mı o toplumsal uzlaşma? Hayır, yok. İki partinin mutfağında hazırlandı, parlamentoya geldi. Daha ayıp olanı ise metni hiç görmeden anayasa değişikliğini imzalayan bir parlamento grubu var. Bundan daha büyük bir demokrasi ayıbı olamaz. Sadece anayasayı değiştirerek Türkiye'de demokrasi güçlenmiyor. Yasaları da darbe hukukundan arındıracaksınız ki Türkiye'de sağlıklı işleyen bir demokrasi olsun. Ülkeye demokrasiyi getirecek mi? Hayır. Daha karanlık bir tablonun içine Türkiye çekilecek.”
REFERANDUMA SİLAHLAR EŞİT KOŞULLARDA GİDİLMEYECEK
“Referanduma silahlar eşit koşullarda giriyor muyuz? Yani, özgürce anayasa değişikliği tartışılıyor mu? 12 Eylül dönemi ve şimdiki dönem arasında hiçbir fark yok. 12 Eylül döneminde anayasa değişikliklerine karşı çıkmak yasaktı. Kimse korkudan bir şey diyemiyordu. 100 küsur üniversitemiz var, birisi lütfedip anayasa değişikliği konusunda görüş dahi bildiremiyor. Halkın üzerinde büyük bir baskı var. Devlet, bütün kurumlarıyla sahaya inecek. Ondan sonra eşit koşullarda biz referandum yapacağız. Referandum eşit koşullarda olmuyor ki. Vatandaşa, ‘tarafsız cumhurbaşkanı istiyor musunuz istemiyor musunuz?’ diye sorulsa, ben adım gibi biliyorum, toplumun büyük bir kesimi cumhurbaşkanının tarafsız olmasını ister. Sayın Cumhurbaşkanı bizimle beraber seçim meydanlarına çıkacak. Doğal olarak, siyasetin doğasında olan bir şey, bizim aleyhimize bir sürü şey söyleyecek, biz de onun aleyhine söyleyeceğiz. Sonra, gelecek parlamentoda tarafsızlık üzerine yemin edecek. Kargalar bile buna güler. Zaten bu sistemde, işin doğasında tarafsız olmamak yatıyor. Seçim meydanlarına çıkıp ‘şu partiye oy vermeyin, bizim partiye oy verin’ diyecek. O zaman cumhurbaşkanlığı adı tartışmalı oluyor. Cumhurun başkanı değil, bir partinin başkanı. Cumhurun başkanı olamaz. Devletin sigortası yok oluyor. Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır. Devletin uyum içerisinde çalışmasını sağlayan sigortadır. Yani, sorunun çözüm anahtarıdır. Sorunun çözüm anahtarı olmaktan çıkıp da bir partinin genel başkanı olduğu zaman sorunun çözüm anahtarı olamaz.”
MECLİS’İ FESHETME YETKİSİ…
“Eğer bu Meclis, ‘Ben gazi Meclisim’ diyorsa, ‘Ben ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yöneten bir Meclisim’ diyorsa, "Ben Mustafa Kemal Atatürk'e bile Meclisi feshetme yetkisi vermedim’ diyorsa, eğer bu Meclis kendi saygınlığını korumak istiyorsa, ‘Ben milleti temsil ediyorum’ diyorsa bunu vermez. 15 Temmuz'u yaşamış ve darbe girişimini püskürtmüş bir Meclis ise bunu vermez. Parlamentoda milletvekillerinin sağduyulu hareket edeceklerini ve kabul etmeyeceklerini düşünüyorum.”
DEMOKRASİYE İHANET
“Anayasa değişikliklerini bir veya iki partinin tekeline alıp, parlamentoda oy çokluğuyla rejimi değiştirme girişiminde bulunmak demokrasiye ihanettir. Rejim değişikliği, sıradan bir değişiklik değildir. Biz, hilafetten cumhuriyete geçerken ağır bedeller ödemiş bir toplumuz. Şimdi, el kaldırıp indirerek rejimi değiştirme çabası içine girdik. Çoğunluğu olanlar her istediklerini yapamazlar.”
KUVVETLER AYRILIĞI YOKSA ANAYASA YOKTUR
“Bu, rejim değişikliği. Başbakan olacak mı? Olmayacak. O zaman cumhuriyet kurulmuş şimdi de cumhuriyet...İran'da da cumhuriyet var. Kuzey Kore'de de cumhuriyet var. Biz hangi cumhuriyetten söz ediyoruz? Adı cumhuriyet oldu diye rejim değişmiyor mu yani? 1789 Fransız İhtilâli'nin 16. maddede koyduğu kural, bir ülkede kuvvetler ayrılığı ilkesi yoksa o ülkenin anayasası yoktur. ‘Yazılı olsa dahi anayasa yoktur’ diyor. Biz kuvvetler ayrılığı ilkesinden vazgeçiyoruz. Kuvvetler birliği esasını getiriyoruz.”
OHAL’İN OLMAMASI GEREKİR
“Olağan hal üstü koşulların olduğu bir ülkede sağlıklı bir anayasa yapılmaz. Eğer, anayasa belgesi toplumsal uzlaşma belgesine dönüşecek ise OHAL'in olmaması ve her insanın kendi düşüncelerini özgürce dile getirmesi gerekir. Böyle bir ortam yok zaten. 12 Eylül koşullarından daha ağır koşullarla karşı karşıyayız.”
BAHÇELİ’Yİ ANLAMIŞ DEĞİLİM
“(Bahçeli’yi) Ben anlamış değilim. Fiili durumu uyduralım, kişi niye anayasaya uymuyor da anayasayı kişiye uyduruyoruz? Bu hukuka inanmamak demektir. Sayın Bahçeli'nin hangi gerekçe ile böyle bir karara vardığını ben şahsen bilmiyorum. Hangi gerekçe ile yaptığını bilen varsa, açıklarsa çok da memnun olurum. Hangi gerekçeyle destek verdiğini ben anlamış değilim. Kaldı ki Türkiye'nin gündeminde başkanlık da yoktu zaten. Birden bire ortaya atıldı, hangi gerekçe ile ne için atıldı, onu da bilmiyorum. MHP tabanının da bundan rahatsız olduğunu gayet iyi biliyorum.”
DEMOKRASİ OYLANMAZ
“Bu ülkenin demokratları, milliyetçileri, samimi Müslümanları, aydınları, bu ülkenin demokrasiden yana olan bütün güçlerinin ortak hareket etmesi lazım. Bu CHP’nin sorunu değil ki. Hepimizin ortak sorunu. Demokrasiyi bu ülkeye getirirken, bedel ödedik mi? Ödedik. Demokrasi giderken bedeller ödemeyecek miyiz? Gerekirse bedeller ödenecektir. Hep birlikte mücadele etmek zorundayız. O nedenle bu parti kampanyası değil, demokrasiden yana olanlarla demokrasiye karşı olanların mücadelesidir. Aslında bir ülkede, demokrasi oylanmaz. Demokrasi olsun mu olmasın mı, oylanmaz. Demokrasiden yana olanların, düşünce özgürlüğünden yana olanların, güçler ayrılığı ilkesinden yana olanların birlik olması lazım. Bu benim değil, hepimizin ortak sorunuysa birlikte mücadele etmeliyiz. Aksi halde bunun bedeli ağır olacaktır. Türkiye karanlık bir sürecin içine girmiş olacak. Bütün yetkiler bir kişide toplanacak. Padişaha verilmeyen yetkiler bir kişiye verilecek. “
CHP ADINA BAYKAL KONUŞACAK
“Anayasa değişikliği Genel Kurul’a indiği zaman partimiz adına Deniz Bey konuşacak. Kendisiyle konuştum. Kabul etti. Parlamentoda en deneyimli siyasetçi, parlamentoyu açan siyasetçi. Onun, demokrasiye olan bağlılığı konusunda eminim kimsenin en ufak endişesi de yoktur. Kendisi umuyorum, güzel bir konuşma yapar. Bu anayasa, demokrasiyi yok eden bir anayasa. Dolayısıyla, sadece CHP değil, Deniz Bey de çalışacak, ben de çalışacağım, arkadaşlarımız, STK’lar çalışacak, üniversiteler, diğer siyasi partiler, hep birlikte çalışılması lazım. Deniz Bey, bir televizyon programına katılacak, genel merkezde olmasını istedik. Deniz Bey’in siyasete olan katkısı çok fazla. Onun birikimlerinden yararlanmak isteriz. Aynı zamanda kendisi, anayasa konusunda da engin bir deneyime sahip. Dolayısıyla her türlü birikimden yararlanmak gerekiyor.”
CHP’DEN KİMSE “EVET” DEMEZ
“(Anayasa değişikliği oylamasında CHP fire verir mi?) Gizli oylama oluyor zaten, şimdiden CHP’den evet diyecekler filan, CHP’den kimse “evet” demez. Demokrasiyi savunan bir partinin, milletvekillerinin, kaldı ki sadece CHP için söylemiyorum, diğer siyasal partilerden de büyük ölçüde hayır çıkacağı kanaatindeyim. Umarım teklifi geri çekerler, çekmesi lazım. Bir ülkenin parlamentosunda, demokrasiden vazgeçilen bir anayasa oylanmaz. Bütün dünya bize gülüyor zaten. Demokrasiden geri adım atıyoruz. Neyle? Oy çokluğuyla. Bunlar olmamalı. Doğru değil.”
HALKLAR UZUN VADELİ DÜŞÜNMEZ
“Dünyanın her ülkesinde, halklar uzun vadeli düşünmezler. Bu işin doğasında vardır. 50 yıl sonra ne olacak, Türkiye ne olacak diye, düşünen aydınlardır ve devletin bürokrasisidir. Halklar plan yapmazlar, planı bürokrasi yapar.”
FETÖ SORUŞTURMASININ SİYASİ AYAĞINI BEKLİYORUZ
(FETÖ Soruşturması çerçevesinde akademik görevlerinden alınan iki ismin CHP Parti Meclisi’nden ayrılıp ayrılmayacağı) FETÖ soruşturmasının siyasi ayağı daha ortaya çıkmadı. Siyasi ayağını bekliyoruz. Bu darbe birden bire, akşam uçağa bindik, uçaktan indik, darbe oldu diye, o kadar sıradan bir olay değil. Bunun siyasi ayağının kesinlikle ortaya çıkması lazım. Bunlar devletin içine nasıl yerleşti? Kim yerleştirdi bunları devletin içine? Ben Sayın Başbakan'a beni ziyarete geldiğinde üç ismi verdim, ikisi Parti Meclisi üyesi, ‘bunları gazeteler yazıyor, Fetullah Gülen Örgütü'ne üye oldukları söyleniyor’ diye, bizim istihbarat örgütümüz yok, kendisi de notunu aldı. Varsa bir şey bize açıklayabilir şu nedenle oldu diye, biz de alırız notumuzu. Ben nereden bileyim? Alnında mı yazıyor FETÖ'cü olduğu? Ben bilemem. Devletin istihbarat kuruluşları var. Bilgisi var, birikimi var. Olayları gözlemiştir, bakmıştır vesaire. Bir hukuk devletinde yaşıyoruz, mahkeme kararı olmadan ben bir insanı nasıl suçlayacağım? "Kararname var" diyeceksiniz, evet, daha önce kararnamelerde görevlerine son verilenlerin bir kısmı görevlerine iade edildi. Şimdi görevine son verildiği gün FETÖ'cü, görevine iade edildiği gün FETÖ'cü değil. Versinler mahkemeye, mahkemeden ‘bunlar FETÖ'cüdür’ diye karar çıkarsa, zaten bizim bir şey yapmamıza da gerek yok, görevlerinden kendileri istifa ederler, ayrılırlar.”
GÜLEN’LE GÖRÜŞMEYEN TEK LİDER BENİM
“Fethullah Gülen'le herhalde görüşmeyen tek lider benim. Fetullah Gülen'e telefon edip, geçmiş olsun diyenlerin uzun bir listesi vardı, mesela orada benim adım yok. Bizim öteden beri en büyük kavgamız bu örgütle değil miydi? Önergeler verdik, araştırma önergeleri verdik, "yapmayın, etmeyin" dedik. "Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu'na bunu yapmayın" dedik, "Yargıtay'a 160 militan atadınız" dedik. Bunları ben söyledim. Bunları yapan insanların hesap vermesi gerekirken, başkalarına hesap soruyor. Fetullah Gülen Örgütü'nün mağduru olan kişi bizde milletvekili. Bu milletvekilleri hapse atılırken, gidip ziyaret eden kim? Benim. Silivri'deki duruşmaları, İkinci Dünya Harbi'ndeki toplama kamplarına benzeten benim. Ankara'ya gelmeden önce hakkında fezleke düzenlenen de benim. Bizim iklimimiz, FETÖ'nün yeşereceği bir iklim değildir, bir yer değildir. O iklimi başka yerde buldular ve yeşerdiler, büyüdüler. Şimdi o yeşertenlerin hesap vermesi lazım.”
TÜRKİYE’NİN ÇIKMASI EN ERKEN 9-10 YIL
“Ülkemin güvenliği için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Bunda hiçbir tereddütümüz yok. Sınır güvenliğimizi sağlayalım, belli bir derinliğe kadar inelim. Yok Rakka imiş başka bir yer imiş...Türkiye şu anda Ortadoğu bataklığın içerisinde, şu anda Türkiye'nin bu bataklıktan çıkmasının süresi en erken 9-10 yıldır. Suriye demek Rusya demektir, Amerika demektir. Eğer destek alabilirseniz az kayıp verirsiniz veya hiç kayıp vermezsiniz. ‘Hayır, hiç desteğe ihtiyacım yok oraya gideceğiz’ derseniz, her gün şehitler gelir. Bu terör sadece Türkiye'nin sorunu değil, terör dünyanın sorunudur. Dünyanın bütün devletleri bu örgütleri terör örgütü kabul ediyorlarsa hep birlikte mücadele edilir. İşin garip tarafı, Türkiye'yi girdikten sonra yalnız bırakıyorlar. El Bab'a giriyor, Türkiye'yi yalnız bırakıyorlar. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğüne taahhütte bulundu. Önümüzdeki süreçte Suriye ile de oturacak masaya Türkiye. Rusya’nın gözetiminde, Esed ile oturup pazarlık yapacaklar, tokalaşacaklar. Türkiye, bütün tezleri çöken ülke olarak, Moskova’da anlaşmanın altına imza attı. Kazakistan’daki anlaşmanın altına da imza atacak. Bu bölgede söz sahibi Rusya olacak, ‘bu bölgede kuş uçarsa benim haberim oluyor’ diyor, bizler de altına imza atarak kabul ediyoruz.”