İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

ŞENTOP: VESAYETÇİ SİSTEMİN ANAYASAL ZEMİNİNİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ

YAYINLAMA:

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “fiili durumun hukuki hale getirilmesi” açılımının ardından, iki partinin yaptığı görüşmeler sonuçlandırıldı. AK Parti yıllardır üzerinde tartışılan anayasa değişikliği teklifini TBMM Başkanlığı’na sundu. Türkiye’de hükümet sistemini “cumhurbaşkanlığı sistemi” olarak değiştirecek düzenlemeleri TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop ile konuştuk:

140 YILLIK TARİH PARLAMENTER SİSTEMİN YERLEŞTİĞİNİ DEĞİL, YERLEŞEMEDİĞİNİ GÖSTERİYOR

*Bu anayasa değişikliği ile Türkiye’nin 140 yıllık parlamenter sistem geleneği lağvedilmek mi isteniyor?

Bazı CHP’li arkadaşların yaptığı açıklamalara bakıyoruz, Türkiye’de 140 yıllık bir parlamenter sistem geleneğinden filan bahsediyorlar, bunlar masaldan ibaret, gerçekliği yok. Başlangıç olarak 1876’yı, Kanun-i Esasi’yi kastediyorlar. O zaman Türkiye’de cumhuriyet değil, saltanat var, 140 yılın 46 yılı saltanat dönemidir, Bu dönemin 45 yılında parlamenter sistem yok. 1924'ten 1950'ye kadar da tek parti yönetiminde parlamento var ama parlamenter sistem yok. 26 yıl... Yine 1961 -1965 arası, 1971-73 arası, 1980-89 arası askeri darbe dönemleri, parlamenter sistemin gerçekte olmadığı dönemler. O 140 yılın içinde, 40 yıl bile parlamenter sistemin uygulandığı dönem yok. 140 yıllık tarih bize Türkiye’de parlamenter sistemin yerleştiğini değil, yerleşemediğini gösteriyor. Bu nedenle Türkiye’de yaklaşık 50 yıldır hükümet sistemi arayışları var.

VESAYETÇİ ANLAYIŞIN ANAYASAL ZEMİNİNİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ

*27 Mayıs darbesi ile başlayan darbeler döneminin kapatılmasının anayasaya derç edilmesi mi öngörülüyor?

> Klasik parlamenter sistem 1961’de getirilmiş Türkiye’ye. O hükümet sistemi millet iradesine güvensizliği esas alan bir sistem. Milletin seçtiği iktidarı zayıflatan, bölen, dağıtan bir sistem. Yasama organı bölünmüş, Cumhuriyet Senatosu, Büyük Millet Meclisi diye. Çift başlılığı güçlendiren bir hükümet sistemi anlayışı ile bugünlere kadar gelmişiz. Parlamentonun çalışmasını zayıflatmak, parlamentonun içinden çıkan hükümeti de güçsüzleştirmek, siyaset dışı aktörlerin etkinlik alanını genişletmek üzerine kurulu. Biz şimdi asli fonksiyonlarına döndürmek suretiyle parlamentoyu güçlendiriyoruz. Hükümeti de doğrudan halk tarafından seçilen bir hükümet haline getirerek, belirliliği ve istikrarı garanti ediyoruz. Öbür taraftan da güçlü, vesayete, dışarıdan müdahaleye imkân vermeyen bir hükümet sistemini getirmiş oluyoruz. 61 Anayasası ile beraber anayasal zemine kavuşturulan vesayetçi anlayışı bu düzenleme ile tasfiye edeceğiz, onun anayasal zeminini ortadan kaldıracağız. Vesayetin anayasal temellerini bütünüyle ortadan kaldıracak bir düzenleme bu.

DARBECİLERİN GASPETTİĞİ MİLLET HAKLARININ ONLARDAN NİHAİ OLARAK GERİ ALINMASI

*Bu anayasa değişikliği, 27 Mayıs’la yıllar sonra gelen bir hesaplaşma mı?

Bu hükümet sistemi, vesayetçi anlayışın Türkiye’de kökünü kazıyacak bir sistem. Türkiye’de darbeler döneminin başlangıcı olan 27 Mayıs darbesi ile beraber darbelerin ve darbecilerin gaspettiği millet haklarının, onlardan nihai ve kesin olarak geri alınması hamlesi. Milletin gasp edilmiş haklarının geri alınması.

CUMHURBAŞKANLIĞINDA BİRLEŞTİRİLİYOR

*Mevcut cumhurbaşkanı ile önerdiğiniz cumhurbaşkanlığı sistemi arasındaki en önemli fark nedir?

Her ikisinin de ismi cumhurbaşkanı olmakla beraber, şu anki mevcut sistemdeki cumhurbaşkanı ile bizim önerdiğimiz sistemdeki cumhurbaşkanı aynı değil. Bugünkü cumhurbaşkanı çift taraflı yürütmenin bir tarafı, diğer tarafta yürütmenin asıl fonksiyonlarını üstlenen başbakan ve bakanlar kurulu var. Cumhurbaşkanı sınırlı bazı yetkilere sahip, dolayısıyla sorumsuz. Önerdiğimiz değişiklikte ise bakanlar kurulu, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı birleştiriliyor, tek bir makam haline getiriliyor. Dolayısıyla yeni sistemdeki cumhurbaşkanı, hükümetin bütün sorumluluğunu tek başına üstleniyor.

*Değişiklik teklifine göre cumhurbaşkanı ile yardımcısı birlikte seçilmeyecek.

Seçimden önce cumhurbaşkanı yardımcısı belirlenmeyecek, seçimden sonra belirlenecek. Cumhurbaşkanlığının boşalması halinde, bu teklifte başkan yardımcısı seçim öncesinde ilan edilmediği için, 45 gün kadar, geçici vekalet öngörüyoruz.

“DOĞUŞTAN TÜRK VATANDAŞI OLMA” İLKESİNİ BİZZAT BAŞBAKAN ÖNERDİ

*Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için Türk vatandaşı doğmuş olma şartının getirilmesi MHP’nin talebi miydi?

Bu öneri, bizzat Başbakanımızın önerisidir. Bununla ilgili çalışma yapılırken kendisi bu şekilde bir prensibin konulmasını önerdi, bizzat kendisi önerdi.

CUMHURBAŞKANI’NIN GÖREV SÜRESİ 3 AY UZUYOR

*Teklifte, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinin 3 Kasım 2019’da yapılması düzenlenirken, Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 3 ay civarında uzatılmış mı oluyor?

Bunun sebebi, Cumhurbaşkanlığı ile Meclis seçimlerin birlikte yapılması ilkesi. Ağustos ayında, Meclis seçimlerini Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birleştirmek gerekecekti, Ağustos ayı seçim için uygun bir ay değil, seçime katılımı olumsuz etkiliyor. Okulların açılmasını gözetmek gerekir.

*Neden birlikte yapılması öneriliyor?

ABD’de sistem krizleriyle, yasama ile yürütme arasındaki dengelerle ilgili önerilen bir formül. Fransa’da da uzun süre tartışıldı, Fransa’da 2000’lerin başında yapılan bir değişiklikle buna benzer bir model benimsendi. Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor, arkasından kısa süre sonra Meclis seçimi yapılıyor. Böylece, seçmen iradesinin, konjonktürel, kısa süreli dalgalanmaların etkisinden korunması hedefleniyor.

MECLİS KARAR ALIRSA DAHA ÖNCE DE SEÇİME GİDİLEBİLİR

*Bu tarihten önce Meclis seçim kararı alırsa, 3 Kasım 2019’dan önce de seçimlere gidilebilir.

3 Kasım 2019 düşünülmüş, şu anda daha önce bir tarih arzu edilmiyor, beklenmiyor, düşünülmüyor ama birtakım durumlar o tarihten daha önce seçim yapmayı gerektirebilir. Anayasaya bir seçim tarihi yazıldığında, bunun Meclis kararı ile değiştirilmesi mümkün olmaz ancak bir anayasa değişikliği ile değiştirilmesi mümkün olabilir. O sebeple, bir zaruret ortaya çıktığı zaman bunun bir anayasa değişikliği gerektirmemesi için, böyle bir imkânın sağlanması düşünüldü. Muhtemel değil ama mümkün olan bütün durumları kapsaması için böyle bir düzenleme yapıldı.

YASAK KALKTIKTAN SONRA CUMHURBAŞKANI PARTİ ÜYELİĞİNİN VERDİĞİ BÜTÜN HAKLARI KULLANIR

*Cumhurbaşkanı partisiyle ilişiği değişiklik gerçekleşir gerçekleşmez kurulabilecek mi?

O bir garabetti. İncelediğimiz anayasalarda, sadece başkanlık sisteminde değil, parlamenter sistemlerde de cumhurbaşkanının partisiyle ilişiğinin kesilmesi gibi garip bir hüküm yoktu. Cumhurbaşkanının tarafsızlığını siyasi parti üyeliğine indirgeyen bir yaklaşım başka ülkede yok. Bunun zaten değişmesi gerekiyordu. Artık doğrudan halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının bir siyasi aktör olduğu tartışmasız. Böyle bir siyasi aktöre kağıt üzerinde “Ama senin siyasi partiyle ilgin olmasın” diye bir hüküm getirmek, tamamen kağıt üzerinde kalmaya mahkum olur, yanlıştı. Bunun düzetilmesi gerekiyordu, düzeltiliyor.

*Değişiklik yürürlüğe girince Cumhurbaşkanı partisine dönebilir değil mi?

Şüphesiz. Bir çok ülkenin anayasasında tarafsızlık var, tarafsızlıkla siyasi parti üyeliğini birbirine karıştırmamak lazım. Türkiye’de bazı çevreler tarafsızlıktan siyasi parti üye olmamasını savunuyordu, halbuki Türkiye siyasi partisi olmasa da belli bir siyasi ideolojinin taraftarı olan Cumhurbaşkanları gördü. Tarafsızlık siyasi parti üyeliği ile alakalı değil, hukuki tarafsızlıktır. Yaptığı iş ve işlemlerde kendi siyasi partisini kayırmamasıdır. Tarafsızlıkla siyasi parti üyeliği arasında doğrudan bir bağlantı yoktur, bu Türkiye’de darbecilerin uydurduğu, Cumhurbaşkanlığı makamına siyasetçilerin oturmaması için buldukları bir formüldür. Rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile bu kurgu bozulmuştur. Yasak kalktıktan sonra Cumhurbaşkanının parti üyesi olması mümkündür, parti üyeliğinin vermiş olduğu bütün hakları da kullanır.

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ KANUNUN ALTINDA

*Cumhurbaşkanına verilen kararname yetkisi ile Meclis saf dışı mı bırakılıyor?

Genellikle cumhurbaşkanlığı sistemini tartışırken bir çok siyasetçi uzay boşluğunda bir nesne tartışır gibi tartışıyor. Böyle bir tartışma olmaz. Önerdiğimiz sistemdeki cumhurbaşkanı, mevcut sistemdeki cumhurbaşkanının, başbakanın ve hükümetin sahip olduğu yetkilerin tümüne sahip. Bugün, yürütmenin, olağan dönemlerde Meclis’ten yetki alarak kanun hükmünde kararname yetkisi var, olağanüstü hal dönemlerinde de Meclis’ten yetki kanunu almadan Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu kanun hükmünde kararname çıkarabilir, ayrıca Bakanlar Kurulu’nun kanun altı bir düzenleme olarak tüzük çıkarma yetkisi var. Önerdiğimiz sistemde, cumhurbaşkanı kararname yetkisi bütün bu yetkilerin karşılığı olarak düşünüldü. Cumhurbaşkanına, cumhurbaşkanlığı kararnamesi dışında başka bir yetki verilmiyor. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, normlar hiyerarşisinde kanunaltı bir norm, kanundan sonra geliyor. Çok açık yazdık, “kanunla düzenlenen bir alanda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılamaz” dedik. “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılmış bir alanda kanun çıkartılırsa, cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir” demişiz. Kanunla cumhurbaşkanlığı kararnamesi arasında bir çelişki olması halinde kanunun uygulanacağını da düzenledik. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kanunla kıyaslandığında kanun gücünde değil. Bu bakımdan, hükümetin bugünkü yetkilerine bakıldığında biraz daha azaltılmış bir yetki. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi Anayasa Mahkemesi denetimine de tabi olacak ayrıca.

YÜCE DİVAN’DA YARGI YOLU AÇILIYOR

*Cumhurbaşkanının Yüce Divan’da yargılanmasına ilişkin bir düzenleme getiriliyor.

Cumhurbaşkanı, bugünkü sistemde sadece vatana ihanetle suçlanabiliyor, Meclis’te üçte bir milletvekilinin imzası ile suçlanabiliyor, dörtte üçle yargılama kararı alınabiliyor. Yeni önerdiğimiz cumhurbaşkanı sisteminde, cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunu düzenledik. Cumhurbaşkanı bütün suçlar bakımından yargılanabilecek. Bu yargılamanın, anayasada belirtilen bir usulü var. Meclis tam sayısının salt çoğunluğu ile bunun önerilmesi, görüşüldükten sonra Meclis tam sayısının beşte üçü ile soruşturma açılması kararı alınabilecek, soruşturma açıldıktan sonra üçte iki ile Yüce Divan’a gönderme kararı alınabiliyor. Bir taraftan Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunu getiriyoruz bir taraftan da bunun suistimal edilmesini engelleyecek bir usul belirliyoruz.

ARA SEÇİM KALDIRILIYOR

*Yedek milletvekilliği getiriliyor, partisinden istifa eden milletvekilinin yerine yedek milletvekili geçecek mi?

> Yedek milletvekilliği her milletvekilinin yediği olması anlamına gelmiyor, Avrupa’da 20 ülkede benimsenen uygulama. Almanya’da, Belçika’da, Hollanda’da, Fransa’da, Finlandiya’da, Bulgaristan’da yedek milletvekilliği var. Herhangi bir şekilde milletvekilliğinde bir boşalma olduğu taktirde, belli bir orana ulaşırsa, bizde 28 kişiye ulaşırsa ara seçim yapma mecburiyeti var. Ara seçimi kaldırmak için düşünülmüş bir formül. Ara seçim yapma mecburiyetine ulaşmayacak sayılarda boşalma olursa, mesela bir partiden 2-3 milletvekilliği boşalınca, parlamentonun seçim sonrası oluşan dengelerinin bozulması sonucunu doğuruyor. Yedek milletvekilliği ile bu durum bertaraf ediliyor. Diyelim ki, bir seçim bölgesi 5 milletvekili çıkartıyor, bir parti üç milletvekili çıkarmış, birisi boşaldığında, o partinin dördüncü sıradaki adayı yedek milletvekilidir. Eksilme olduğu ana kadar yedek milletvekilinin hiçbir hukuki statüsü yok ancak bir boşalma olduğu taktirde milletvekilliği imkanına sahip olacak.

BAKAN OLANA GERİ DÖNÜŞ YOK

*Bir milletvekili bakan olursa milletvekilliği düşüyor ama 5 yıl bakanlık yapacağının bir garantisi yok, bakanlıktan ayrılması halinde milletvekilliğine geri dönüş yolunun olması gerekmez mi?

Geri dönüş yok. Milletvekilliği düşen kişilerin yerine yedek milletvekilleri gelecek, geri dönmesi mümkün değil. O kadar fedakârlık olsun.

*Sistemin bütününe bakıldığında dışarıdan bakan atanması mı esas alınmış olunuyor?

Bu sistemin temel özelliği, bağdaşmazlık ilkesi dediğimiz bir ilkeye dayanması. Yasama ve yürütme arasında kesin bir ayırım var. Her ikisinde de aynı anda görev almak mümkün değil.

GENSORU VERİLEMEYECEK

*Bakanlar ve hükümet hakkında gensoru verilemeyecek, hükümete güvenoyu da kalkıyor.

Gensoru, bu sistemde yok, sistemin mantığına aykırı. Gensoru, güvenoyu ile birlikte değerlendirilmeli. Parlamenter sistemde, hükümet parlamentonun içinden çıkıyor, parlamentonun güveni ile göreve başlıyor. Parlamento güvenoyu veriyor, gensoru ise parlamentoda güvenin sona erdirilmesi demek. Parlamentonun güvenini kaybettiği zaman bir bakan veya hükümet düşüyor. Bunun sebebi, hükümetin parlamentonun içinden çıkması ve parlamentonun güvenine dayanmasıdır. Önerdiğimiz sistemde, hükümet parlamentonun içinden çıkmıyor, aynen parlamento gibi doğrudan halk tarafından seçiliyor. O sebeple, güvenoyunun olmadığı bir sistemde gensorunun olması mümkün değil.

HSYK’NIN İSMİ DEĞİŞİYOR, YÜKSEK KURUL OLMAYACAK

*Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile ilgili düzenleme ile HSYK üyelerini Cumhurbaşkanı ve Meclis seçecek.

12 Eylül 2010’da bir değişiklik yapmıştık, hâkimler ve savcılar HSYK üyelerini seçiyor, HSYK da hâkimleri ve savcıları seçiyor. Kurulun ismini değiştiriyoruz, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu idi, Hâkimler Savcılar Kurulu yapıyoruz. “Yüksek” gibi ifadelerin kullanılmasını doğru bulmuyoruz. Hâkim ve savcıları atayan böyle bir idari kurulun, demokratik meşruiyete, millet iradesine dayandırılması gerekir. Üyelerin beşini Cumhurbaşkanının, geri kalan altısını da Meclisin seçmesi ile Hâkimler Savcılar Kurulu da milletle irtibatlandırılmış olacak.

HERKESE SÖZ HAKKI

*Anayasa değişikliğini görüşmek üzere Anayasa Komisyonu’nu ne zaman toplantıya çağıracaksınız, ne kadar sürede tamamlanmasını öngörüyorsunuz?

Henüz çok erken, bir takvim planlaması yapmadık ama en kısa zamanda çağıracağız. Komisyon üyelerinin birkaç gün teklifi incelemelerinin, çalışmalarının, değerlendirmelerinin ardından toplantıyı yaparız. Herkesin söylemek istediği her şeyi söylemesi ancak suistimalin de önlenmesi, komisyon çalışmalarının engellenmemesi gerekir. Hukuk, bir hakkın suistimalini himaye etmez. Bu dengeyi korumak lazım. Fikir vermesi için söyleyeyim, 12 Eylül 2010 referandumu öncesinde, 27 maddelik anayasa değişikliği teklifi komisyonda 3 gün görüşülmüş.

SEÇİM SİSTEMİNİN DE DEĞİŞMESİ GEREKİYOR

*Referandumda değişikliğin kabul edilmesi halinde, Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Kanunu’nda değişiklik yapılması gerekmiyor mu?

Bunları konuşacağız. Yeni hükümet sistemine göre seçim sistemini de değiştirmek lazım.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *