İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

BAŞLARKEN…

YAYINLAMA:

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, gelecek yüz yılını şekillendirecek bir ateş çemberinin içinden geçiyor. Bu çember içinden, büyüyerek olmuyorsa hiç değilse küçülmeden, dağılmadan, bölünmeden “bir millet” olarak çıkmak ana gayemiz. Gaspıralı İsmail, büyük kırılmaların yaşandığı, yeni düzenlerin kurulduğu bir dönemde “Dilde, işte, fikirde birlik” mottosu ile çok geniş bir coğrafyaya yayılmış Türk halklarına, “birlik ve dayanışma” yolunu göstermiş. Etnik köken, mezhep ayırımı yapmadan “birlikte yaşama iradesi”, ekonomik faaliyet gösterme hürriyeti etrafında “bir”leşebilen bir milletin formülünü vermiş. Yolumuz “Birlik”te, “Yeni Birlik”te kesişti. “Birlik”te yeni yüzyılın bir parantezine tanıklık edecek, bir gazetecinin yüz yıl önce bize miras bıraktıklarının rehberliğinde, elimizden geldiğince Ankara’dan, olanla olacak olan arasında köprü olmaya çalışacağız.’

BAŞBAKAN UYARMIŞ!

Anayasa Mahkemesi’nin yeniden düzenlenmesi için iptal ettiği Türk Ceza Kanunu’daki "Çocukların cinsel istismarı" başlıklı 103. Maddesi’nin birinci ve ikinci fıkrasına ilişkin, TBMM Genel Kurulu’nda, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı görüşülürken, AK Partili milletvekilleri bir önerge verdi. Önergede, Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) eklenen geçici maddeyle, “16 Kasım 2016’dan önce ‘cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın’ işlenen cinsel istismar suçlarında mağdurla evlenen mahkûm ve sanıkların cezaları CMK’nın 231. maddesindeki koşullara bakılmaksızın ertelenecek. Hükümlülerin ise cezaları infaz edilmeyecek” düzenlemesi öngörülüyordu. Önerge, “bazı cinsel istismar suçlarına af getirdiği” gerekçesiyle kamuoyundan ve muhalefet partilerinden büyük tepki aldı. “Bu önerge nasıl verildi?” sorusunun peşine düştüm. Karşıma aslında siyaseten inanılması pek de mümkün olmayan bir manzara çıktı.

Meğer, bu önergede ifade edilen düzenleme, ilgili tasarı Bakanlar Kurulu’nda görüşülürken de gündeme getirilmiş. Başbakan Binali Yıldırım, böyle bir düzenlemenin muhalefet partileri ile görüşülmeden yapılmasının doğru olmayacağını, tepki çekebileceğini, tasarı metninde yer almaması gerektiğini Bakanlar Kurulu toplantısında ifade etmiş. O toplantıda, “Muhalefet partileriyle görüşün” talimatı vermiş. Bu sebeple de düzenleme tasarı metnine konulmamış. Yani, böyle bir düzenlemenin çekeceği tepkiyi ilk fark eden ve önergenin içeriğinde yer alan ifadelerin tasarı metnine konulmasını engelleyen kişi de Başbakan Binali Yıldırım. Velhasıl başına gelecekleri aslında öngörmüş.

Başbakan’ın “muhalefetle görüşün” diyerek kabul etmediği metin, gece TBMM Genel Kurulu’nda önerge ile gündeme getirildi. Sonrası malum. Muhalefet önergeyi Erdoğan’la ilişkilendirmek istese de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gece yaptığı açıklama ile aldığı tavır açık. Öncesinde de kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın yönetiminde bulunduğu KADEM’in görüşü de ortada. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a böyle bir önerge hakkında önceden bir bilgi verilmediği anlaşılıyor.

Tartışmaların ardından tasarının komisyona çekilmesi üzerine Adalet Komisyonu’nda tasarıya önerge ile eklenen düzenleme metinden çıkarıldı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da komisyonda, “Konu kapanmıştır” dedi. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat devreye girerek durduğu, Başbakan’ın ta en başından muhalefetle görüşülmeden tasarı metnine konulmasına karşı çıktığı, AK Parti milletvekillerinin bile “ayağımıza kurşun sıkıyoruz” diyerek eleştirdiği “konunun”, o gece TBMM Genel Kurulu’nda nasıl açıldığı sorusu akıllarda kaldı.

15 TEMMUZ GECESİ BAŞBAKANLIK İLE MHP ARASINDA KURULAN İLK KÖPRÜ

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 15 Temmuz gecesi bir işgal girişimi ile karşı karşıya kaldı. Darbe teşebbüsünün ilk saatlerinde, artık Başbakanlık’ın kullanımına tahsis edilen Çankaya Köşkü’ne ilk gelen isimlerden Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş. Görev alanlarından birisi de “Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiye kararlarının ve görüşlerinin değerlendirilmek üzere Bakanlar Kurulu’na sunulması ve Bakanlar Kurulu’nda kabulü halinde bu tavsiye kararlarının uygulanmasının koordinasyonu ve izlenmesi” şeklinde. Kalkışmaya karışanların hiç birisinin “ben yaptım” dememesi sebebiyle, bu girişimi “yüzsüz bir girişim” olarak tarif etmişti. O gece, devletin zirvesinde, hiç bilmediğimiz bir telefon trafiği yürütülmüş.

Türkeş, Çankaya Köşkü’ne ulaşır ulaşmaz, telefonla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi aramış. O gece ilk görüştüğü isimlerden Bahçeli. Devlet Bey, o dakikalarda henüz Başbakan Binali Yıldırım ile görüşmemiş, Başbakan’ı aradığını ve mesaj bıraktığını, böyle bir girişimi kabul etmelerinin mümkün olmadığını, bu girişime karşı duracaklarını net ifadelerle aktarmış Tuğrul Bey’e. Tuğrul Bey, Devlet Bey’in tavrından müsterih bir şekilde kapatmış telefonu. Türkeş, bu görüşmenin hemen ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu aramış. Kılıçdaroğlu’ndan da bizzat “CHP’nin bu girişime karşı olduğunu” duymuş. Bu iki görüşme, iktidar ile muhalefet partileri arasında kurulan ilk temas.

Devlet Bey de günler sonra, Türkeş ile yaptıkları telefon görüşmesi hakkında ilk kez konuştu: “Eski partilimiz, dava arkadaşımız aradı beni. Düşüncemizi almak istiyor. Beraberce aynı partide bulunmanın ötesinde, bir dava insanı olarak ‘Siz ne yapıyorsunuz?’ diyerek, bizi merak etmiştir. Bizim kendisini merak ettiğimiz gibi o da bizi merak etmiştir. Farklı siyasi alanlarda olmak, dostlukları eritiyor ama bitirmiyor.”

15 Temmuz gecesi Çankaya Köşkü ile MHP Genel Merkezi’nde kurulan hat hâlâ açık ve darbenin akamete uğratılmasında kurulan en önemli hatlardan birisi olma niteliği taşıyor.

REFERANDUMDAN SONRA UFUKTA AK PARTİ KONGRESİ GÖZÜKÜYOR

AK Parti ile MHP arasındaki “cumhurbaşkanlığı sistemi”ni düzenleyen anayasa değişikliği görüşmelerinde sonuca ulaşmaya birkaç “merdiven” kaldı. Anayasanın 12 maddesinde değişiklik yapılması öngörülüyor. Bunlardan birisi de “Cumhurbaşkanı’nın nitelikleri ve tarafsızlığı” başlığı ile düzenlenen anayasanın 101. Maddesi. Bu maddede yer alan “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer” fıkrasının değiştirilmesi ve cumhurbaşkanının partisiyle ilişiğinin kesilmesi hükmünün çıkarılması, cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisini sürdürmesinin önünün açılması öngörülüyor. Anayasa değişikliği teklifinin Meclis’te 330 ile 367 oy aralığında kabul edilmesi halinde bahar aylarında referanduma gidileceği görüşü kulislerde ağırlıkla dillendiriliyor. Değişikliklerin bütünüyle 2019’da yürürlüğe gireceğini Başbakan Yıldırım da ifade etti ancak bazı maddelerin geçiş hükümleri düzenlenerek 2019 yılının beklenmeden yürürlüğe girmesi söz konusu. Cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisi açısından da 2019 yılının beklenmesine gerek olmadığı belirtiliyor. Bu durumda, değişikliklerin referandumda kabul edilmesinden sonra 2017 yılı içinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapılacak AK Parti kongresi ile AK Parti’ye döneceği beklentisi özellikle AK Parti içinde hâkim olmaya başladı. Bununla birlikte 2019’dan sonra sistemin bütünüyle yürürlüğe girmesi ile birlikte kabineye dışarıdan atanması öngörülen bakanların partiyle ilişiklerinin kesilip kesilmeyeceği konusunun nasıl düzenleneceği de tartışılmaya başlandı.

AB BAKANI’NIN SALONDAKİ BUZ GİBİ HAVAYI DAĞITAN ESPRİSİ

Sabah erken saatlerde Adana’da düzenlenen terör saldırısında, 2 kamu görevlisinin şehit, çok sayıda yaralı olduğu haberi gelmişti. AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, büyük bir hızla Adana’ya gitmiş, yaralıları ziyaret etmişti. Ardından, Avrupa Parlamentosu (AP), Türkiye'nin Avrupa Birliği(AB) ile sürdürdüğü müzakerelerin geçici süreliğine dondurulmasını tavsiye eden ve hukuki bağlayıcılığı olmayan tasarıyı kabul etmişti. Çelik, Adana’da düzenlediği basın toplantısında bu kararı değerlendirmişti. Adana’dan Ankara’ya dönmesi gerekiyordu çünkü bu defa da TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda bakanlığının bütçe görüşmelerine katılacaktı. Akşam 20:00’de oradaydı. Günün gergin havası salona tüm haşmetiyle çökmüştü. Sunuş konuşmasını yaptı, ardından bakanlık bürokratları kendilerini tanıttılar. CHP İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil araya girerek, bakanlık üst düzey bürokratları arasında kadınların bulunmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Aslında çok yoğun ve hayli stresli bir gün geçiren AB Bakanı Çelik’in siyasi refleksi ve zekâsı, Tamaylıgil’in sözleri üzerine hemen devreye girdi, “Bakanlığımda görev yapan personelin yüzde 55’i kadın, geri kalan yüzde 45 ise feminist” esprisini patlattı. CHP milletvekilleri, yükselen kahkahalar ve alkışlarla Çelik’e karşılık verdi. Çelik, böylece salondaki buz gibi havayı bir anda dağıttı, adeta görüşmelerin de seyrini değiştirdi. AB ile ilişkilerin enine boyuna tartışıldığı toplantının sonunda ise Çelik, Nazım Hikmet’in “Umuda bin kurşun sıksa da ölüm / Unutma umuda kurşun işlemez gülüm” dizeleriyle, hem terörle mücadelede ve hem de AB konusunda karamsarlık yerine umudu işaret etti.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *