İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

SABİHA GÖKÇEN EL DEĞİŞTİRİR Mİ?

YAYINLAMA:

Yıl, 1985. Rize'nin yetiştirdiği ilk başbakan olan Ahmet Mesut Yılmaz ile, memleketinde Ziraat Bahçesi'ndeki sohbetimiz aklıma geliyor.

Yılmaz, o konuşmada, ailesinin kendisini taa ortaokul yıllarından siyasete, kardeşi Turgut Yılmaz'ı da ticari hayata hazırladığını söylerken, ailesinin Demokrat Parti geçmişine ve amcası İzzet Akçal'ın çektiği sıkıntılara atıf yaparak "Siyasete kurban verilecekse, bir aileden bir kişi yeter" demeyi de ihmal etmiyordu.

Aradan yıllar geçer. Mesut Yılmaz ANAP'tan siyasete atılır. Ne garip bir tecellidir ki, Rize'nin ilk başbakanı olmuş, fakat Yüce Divan'a giden ilk başbakan da yine kendisi olmuştur.

Suçu, Türkbank'ı zarara uğratmaktır. Hazır sanık sandalyesine oturmuşken, siyasi muarızları kendisine bir başka suç daha isnat etmekten geri kalmadılar.

O yıllarda Özal'ın kalkınma atakları gereği "Her ile bir havalimanı" sloganı ile yatırımlar yapılıyordu. Bunlardan biri de İstanbul'un Pendik ilçesinde Kurtköy Mevkii'nde Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) tarafından yaptırılan ve Atatürk'ün manevi kızı, ilk kadın savaş pilotu olan Sabiha Gökçen'in adı verilen havalimanıdır. Tesis yapılırken hiç kimsenin sesi çıkmaz, ne zaman ki Mesut Yılmaz yargılanmaya başlanır hemen harekete geçerler. Kurulduğu yerin adından ötürü olsa gerek, "Dağ başına havalimanı mı yapılır" diyerek, devleti zarara uğrattığını söylemeye başlarlar.

Bu havalimanı hakkında herkes konuşuyor, yapımı için siyasi risk alan Mesut Bey, hep susuyor ve dinliyordu. Havalimanı, burada kısa adı İTEP olan İleri Teknoloji Parkı gibi büyük bir yatırımın bir parçasıydı. İş tam bitmeden konuşanlara "bekleyin görün" demeye getiriyordu.

Alan, 2007 yılında ihaleye çıkarıldı. Limak Holding, Hintli GMR ve Malaysia Airports'tan oluşan konsorsiyum, KDV hariç 1milyar 932 milyon Euro (3 milyar 500 milyon USD) karşılığında ihaleyi kazanır.

İlk açıldığında, yani 2001 yılında iç hatta 12 bin, dış hatta 35 bin olmak üzere sadece 47 bin yolcusu olan havalimanı 2015'te 18,5 milyon iç hat, 9.7 milyon dış hat olmak üzere toplam 28 milyonu aşkın yolcu ağırlamış. Krizlere rağmen, 2016'nın Ekim ayına kadar yolcu sayısı 25 milyonu geçmiştir.

Alana önceleri hiç kimse sempatiyle bakmazken, Ali Sabancı'nın şirketi Pegasus, AHL base olmadığı için zorunlu olarak buraya yüklenir. THY'de onun izinden giderken, Avrupalı low cost havayolu şirketleri konma konaklama tarifesi ucuz olan SAW üçlü kodu taşıyan Sabiha Gökçen'i tercih ederek başarıya taşır.

Bu arada Hintli ortak GMR 2014'te hisselerini Limak'a devrederek ortaklıktan çıkar. Limak'ın yüzde 40 hissesine TAV 285 milyon Euro teklif ederse de, yasaya göre öncelik Malezyalılarda olduğu için bu iş gerçekleşemez.

Bu durumda, kısa adı İSG olan İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı Yapım, Yatırım ve İşletim A.Ş'nin tamamı Malaysia Airports Holdings Berhad (MAHB) şirketinin olur. Böylece ilk kez havalimanı gibi önemli ve stratejik bir tesis tümüyle yabancı bir şirketin eline geçer. Bu durum milli menfaatler açısından sıkıntı doğurmamış olacak ki, satışa izin verilir.

Limak, İstanbul Grand Airport (İGA) olarak bilinen üçüncü havalimanının ortağı ve Priştine'deki Adem Yaşari Havalimanı'nın işletmecisi olduğu için Sabiha Gökçen ile yollarını ayırmak zorunda kalır.

Şimdilerde, Malezyalıların bu işten tamamen çekileceği gibi duyumlar geliyor. Bu ne kadar doğrudur bilinmez. Onlar, yeni havalimanının işlerine darbe vuracağını düşünmüş olabilir.

Şayet, kısmen veya tamamen bir devir söz konusu olursa, bence en iştahlı ve şanslı alıcı Fransız ADP ortaklı TAV Havalimanları Holding olabilir.

Sektörün dev oyuncularından Antalya Havalimanı'nın ortağı Alman Fraport bu duruma kayıtsız kalır mı belli olmaz.

Fakat İstanbul'u terk etmek istemeyen TAV, bu konuya ağırlığını koyacaktır. Yurt içinde ve dışında bir çok havalimanı işleten TAV'ın bilgi ve deneyimi, tecrübeli insan kaynağı bu iş için biçilmiş kaftandır.

Tabii tüm bunlar varsayımdır. Henüz ortada kesin bir satış işi yoktur. Bu nedenle konuşmak için erken diyebiliriz.

Son söz olarak diyebiliriz ki, bir zamanlar yapanların tefe konulduğu, "niçin yaptınız" diye hesap sorulduğu bu "Dağ başındaki havalimanı" için artık milyar dolarlar telaffuz ediliyor. Demek ki, peşin hükümlü olmamak, yapılan bu gibi eserlere karşı çıkmamak gerek. Yapan ve yaptıranların eline sağlık. Ülke onların sayesinde büyük bir eser kazanmıştır.
İyi uçuşlar Türkiye'm...

NOT: Ben bu yazıyı yazdıktan sonra, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık
bir açıklama yaptı. Bakan, açıklamasında Sabiha Gökçen Havalimanı'nın
özelleştirileceğini açıkladı. Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nın mal
sahibi olduğu alanın meydan otoritesi yine kendi şirketi olan HEAŞ
tarafından verilmektedir. Bu özelleştirme ayrı bir konu, işletmecinin
konumu ayrı bir konudur. Bilgilerinize.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *