RAKKA: Fırat Taşkınlarının Bereketli Topraklarından Kanlı
Havzaya...
Akarsu taşkınlarının geride bıraktığı bereketli ve düz arazilere Arapça’da RAKKA deniyor. Fırat’ın
bereketiyle özdeşleşen Rakka’ya dair bu betimleme artık çok uzaklarda kaldı. Suriye İç Savaşında önce muhaliflerin eline geçen, en son DAAŞ’ın elinde kalan Rakka, kanla, baskıyla,
radikalizmle, cihatçılıkla, ‘sözde’ cihat adına aldığı göçlerle, kadınların ve çocukların satıldığı köle pazarlarıyla ünlenen bir beldeye dönüştü. Bir diğer tarafıyla da Tekfiri Terörün Suriye’deki Başkenti olarak anıldı. Radikalizmin ve
tekfirciliğin başkentliğine soyunmasıyla da sembol bir alana, dolayısıyla DAAŞ’a müdahale edenleri de tahrik ve cezbeden
nihai bir hedefe dönüştü.
Artık Rakka, kim tarafından düşürülürse düşürülsün, düşürenin egemenliğine, ilham ve ideolojisine, varlık ve meşruiyetine, ürettiği sembollerine, beka ve amaçlarına hizmet
edecek.
DAAŞ’ın Irak’taki en büyük merkezi Musul’a operasyonun başlamasının hemen ardından ABD düğmeye bastı ve DSG üzerinden başlayacak Rakka operasyonunun ilanı yapıldı.
Böylece ‘zamanla yarışan’ dizaynda da yeni bir evre başladı.
ABD öncülüğündeki koalisyonun Rakka operasyonda kullanacağı aparat gücün adı DSG. Yani omurgasını YPG
üzerinden KCK-PKK’nın oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri.
Kaynaklar, Suriye’de ABD’nin oluşturduğu bu aparat gücün sayısı hakkında net bir rakam veremese de, bu
sayının 80 bine ulaştığı öngörülüyor. DSG’ye yakın kaynaklar bunun % 70-80’inin YPG’den
oluştuğunu ifade ve iddia ediyor. Aynı kaynaklar, diğer % 20-30’luk oranın büyük kısmıyla Sünni
Araplardan, geri kalanıyla da bölgede yaşayan diğer etnik-dini-mezhebi ve meşrebi bileşenlerden oluştuğunu söylüyorlar.
Bu ifade ve iddianın DSG-YPG-PKK’ya yakın
kaynaklardan geldiğinin altını çizelim.
Tam bu noktada bir de DSG adı altında Rakka
operasyonuna katılacağı ifade edilen güçlerin kimler olduğuna ve sahadan haber veren diğer kaynaklarının bunlarla ilgili ürettiği rakam ve oranlara bakalım:
1- YPG (PKK ve PKK’nın PKK’lılaştırdığı Suriye Kürtleri)
2- YPJ (PKK’nın Suriye’deki silahlı
kadın kolu)
3- Liva Şukur el Rakka, (Rakka Şahinleri Tugayı- Sünni Arap orijinli-Yeni
kuruldu, sayısı bilinmiyor)
4- Liva el Tahrir, (Kurtuluş Tugayı- Sünni Arap orijinli-300 silahlı)
5- Liva Şuheda el Rakka, (Rakka Şehitleri Tugayı-Sünni Arap orijinli-200
silahlı)
6- Liva Suvar el Tel Abyat, (Tel Abyat
Devrimcileri Tugayı-Sünni Arap orijinli-300 silahlı)
7- Liva Ahrar el Rakka, (Rakka Özgürlük
Tugayı-Sünni Arap orijinli-150 silahlı)
8- Süryani Askeri Meclisi, (Süryani,
40-60 silahlı)
9- Türkmen Hemmam Şehitleri Taburu, (Adını Rakka’nın kuzeyi Tel
Abyat’ın güneyindeki Türkmen Hemman bölgesinden alıyor. Tamamına yakını Sünni
Araplardan oluşuyor. Bununla birlikte ‘dışlanma-yöresel baskı ve gelecek korkusu-para gibi saiklerle’
yapıya dahil olmuş 20-25 Türkmen bulunuyor.
Not: Türkmen Hemmam Şehitleri grubu, DAAŞ bölgede hakim olduğunda DAAŞ’la işbirliği yaptı. Konuyla yakından ilgili Selçuklu Tugayı ise 14 Şubat 2014’te Rai’nin (Çobanbey) DAAŞ’ın eline geçmesiyle fesh oldu. Selçuklu
Tugayı o döneme kadar STM çatısı altında faaliyet gösterdi. Çobanbeyli Albay
Talal Silo Selçuklu Tugayının son komutanı. Çobanbey’in düşmesiyle Talal Silo ile birlikte geriye kalan
60 kişi Gaziantep’e geldiler.
Ardından STM tarafından maaşları kesildi. Bunun üzerine ‘kızgın’ Talal Silo ile
beraberindeki 3-4 kişi Suriye’ye geçerek ilk önce YPG çatısı altındaki Ceyş ül Suvar’a katıldılar. Talal Silo, DSG’nin
kurulmasıyla YPG saflarında ‘Türkmen Sözcü’ olarak boy gösterdi. YPG-PKK ‘İçimizde Türkmenler de var’ demek için Türkmen
Hemmam Şehitleri Taburu adını ve
Talal Silo’nun Türkmen kimliğini kullanmak için bu fırsatı kaçırmadı.)
Yukarıda ifade edilen DSG-YPG-PKK karşıtı saha kaynaklarının ifade ve iddialarını
göz ardı etsek bile, DSG-YPG-PKK yanlısı saha kaynaklarını dikkate aldığımızda da DSG’nin büyük oranda PKK ve PKK’nın
PKK’lılaştırdığı Suriye Kürtlerinden oluştuğunu apaçık görülüyor.
Bütün bu yandaş verilere rağmen ABD, ambalajlanmış PKK’yı: Kürt-Arap-Türkmen-Çerkez ve
Süryanilerden oluşan karma bir güç olarak lanse etmeye devam ediyor.
YPG, YPJ, Liva Şukur el Rakka, Liva el Tahrir, Liva Şuheda el Rakka, Liva Suvar el Tel Abyat, Liva
Ahrar el Rakka, Süryani Askeri Meclisi, Türkmen Hemmam Şehitleri Taburu isimleriyle DSG-PKK çatısı
altında Rakka operasyonuna katılacak ABD aparatı bu gücün 30 bin civarında olacağı ifade ediliyor. DSG’ye yakın kaynaklarda
bile bu yapının 6-9.000’i, diğer etnik ve dini güçlerden oluşuyor. Diğer görüş ise YPG-PKK haricinde, iddialı tugay - tabur isimleriyle anılan
bu yapıların 40-60-150-200-300 civarında kuvvetlerden oluştuğunu... Toplamda da 1.000 ila en fazla 2.000 civarında diğer etnik ve dini güç barındırdığı söylüyor. Sonuçta YPG’ye çeşni bu güçlerin tamamı Rakka operasyonuna
katılsa bile, operasyona katılacağı ifade edilen 30 binlik DSG’nin % 3 - % 30 oranını bu diğer gruplar oluşturacaklar. Ana omurga % 70-97 oranında yine
PKK’lılar ve PKK’nın PKK’lılaştırdığı Suriyeli Kürtler olacak. Bu rakamlar 80 binlik ana güce
oranlandığında, % 1 - % 12 gibi çok
daha çarpıcı rakamlar ortaya çıkıyor.
Bütün bu rakamlar ise gelecek adına çok daha
büyük tehlikelere işaret ediyor.
Ve bu, bu haliyle bile yine yeni etnik
kırılmalar demek. DAAŞ sonrası Rakka başta bütün coğrafyanın bir başka türlü türlü kasılması ve karışması demek. Yeni yeni kanların şimdiye saçılması, düşmanlıkların geleceğe ekilmesi demek.
Öte yandan ABD’nin hava desteğinde PKK’nın kazandığı yeni bir zafer, aldığı bu destek fonlama ve himaye üzerinden terör
geleceğini, meşum meşruiyetini pekiştirmesi, etki ve tehdidinin katlanarak Irak-Suriye-İran ve Türkiye’ye karşı ortalığa dikilmesi demek.
Türkiye özeli için ise, onlarca Kandil,
yüzlerce Sinath-Haftanin-Zap-Hakurk benzeri terör bölgesi, yeni yeni meskun
mahal çatışmaları, sözde isyan
denemeleri, koskoca bir beka problemi demek.
SURİYE’DE TOPRAK KAZANMA YARIŞI:
Suriye İç Savaşı’nın geldiği son nokta da (Kasım 2016) sahadaki alan kazanımlarının nasıl
olduğuna bakılmasında fayda
var:
185.180 km2’lik Suriye’de:
Esat rejiminin elinde : % 29 (yakl: 53.000
km2-genelde batı)
DAAŞ’ın elinde : % 32 (yakl: 60.000 km2-genelde doğu)
PKK-YPG-DSG elinde : % 28 (yakl: 52.000 km2
genelde kuzey)
Muhalifler elinde : % 11 (yakl: 20.000 km2
genelde kuzey, kuzey batı ve batı – çok parçalı, çok alanlı)
Not: Muhalifler: Nusra (Şam’ın Fethi Cephesi), Ahrar-u Şam, İslami Ordu ve ÖSO dahil farklı angajman, destek, fonlama,
ideoloji ve görüşler üzerinden çok farklı ve çok başlı Sünni yapı)
Başlayan Musul ve Rakka operasyonları ise bu oran ve alanların değişmesiyle doğrudan ilişkili...
ABD, bir yandan Irak’ta önünden kaçan DAAŞ’ı, Suriye merkezi hükümeti ve Rusya’yı domine
etmek (baskılamak) için kullanmak isterken, DSG-YPG-PKK üzerinden Rakka
operasyonu ile DAAŞ’tan toprak kaparak Suriye’deki nüfuz ve etki alanını geliştirmek istiyor. Yeri geldiğinde de kendisine angaje muhalifler ve
yönetebildiği-yönlendirebildiği diğer muhalif hareketleri üzerinden bu etkiyi - alanı geliştirmek ve dengelemek hesabında.
Rusya ve güdümündeki Suriye merkezi hükümeti, Şebbiha ve İran güdümlü diğer Şii milisler ise bu alanlarda etki ve paylarını arttırmak gibi
temel bir kazanımın peşine düşmüş durumdalar.
Böylece Musul operasyonun neden olduğu DAAŞ hareketliliği Suriye’de tam bir zamanla yarışa dönüşmüş durumda.
Merkezi Suriye güçlerinin Palmira hattından
Rakka ve Deyrezzur’a doğru alan genişletme çabalarına karşı takviyeli DAAŞ’ın direnç noktalarında boy göstermesi ile Halep başta olmak üzere muhaliflerin diğer alanlarda üreteceği etkiler hiç de şaşırtıcı olmayacak.
Ayar veren ve ‘Pardon’la sonuçlanan Deyrezzuz
benzeri yanlış bombardımanlar ise, farklı ve benzer metot ve etkilerle
gelecekte de kendini sıkça gösterecek gibi.