İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

ONUN ÇOCUKLARI VARMIŞ...

YAYINLAMA:

Geçen hafta gazetelerde yazıldı çizildi.

Rafet El Roman'ın boşanmak üzere olduğu eşi Ceren, mektup yazıyor; “affet beni barışalım” diyor.

Kocasından gidememiş, dönmek istiyor. “Bir şans daha” diyor anlayacağınız.

Adam 50 yaşların başında, kadın 20 yaşların ortasında..

Yani yaş farkları var, yaş farkından bana ne, bize ne diyelim... Onlar birbirlerine gönül vermişler ya tamamdır diyelim.

Yeter ki; bizim kızımız olmasın.

Başkaları ile ilgili ahkam ve anlayış sonsuz.

Neyse…

Ben başka bir şey diyeceğim.

Aralarındaki sorun ÇOCUK meselesiymis. Evlenmeden önce anlaşma yapmışlar, adam “benim çocuklarım var ( 3 tane ) çocuk istemem” diyor. Kadın da “peki tatlım, kabul anlaştık” diyor.

Ve evleniyorlar.

Kadın o kadar genç ki, kim bilir hormonları kim bilir adamın öbür çocuklarını gördükçe, su koyuveriyor. “Çocuk isterim” diyor, anlaşmayı bozuyor. Kadın istese, gafil avlayabilir, hamile kalır, “doğuracam” diye tutturur ve doğurur. Bir bakarsın kucağında 4’üncü çocuk. Kadın dürüst, açıkça söylüyor, “istiyorum arkadaş” diyor.

Ve aralarında problem çıkıyor.

Düşünüyorum.

Artık doğurma ihtimali olmayan, tek çocuklu bir kadın olarak düşünüyorum.

Bu ne bencilce anlaşma. Bu anlaşmayı teklif etmek aynı zamanda günah değil mi..

Evlilikte anlaşma yapılacak en son konu çocuk. Ve bu anlaşmayı kim bozarsa ben onun yanında olurum.

Senin var olan, diğerinin olmayan, ömrün boyunca karşılıksız seveceğin ve hep iyiliğini düşüneceğin tek canlı için, hiç kusura bakma!

Evlilikte kafa tutulacak tek konu belki de çocuk sahibi olma arzusudur.

“Duygusal notere” gidip anlaşma yapıp kadından imza mı aldın?

Genç kadın ile evlenmenin, en güzel bedeli çocuktur..

Bak kadın en sonunda sana ne demiş, sağır vicdanlı..

Umarım uykuların rahattır.

Rafet'e:

İnan bana çok seversin

Ceren'e:

Sakın doğurma.

Funda'ya takılanlar.

.........Bir genç ölmüş, mezardalar.

Arkadaşları mezarlığa, son yolculuğuna eşlik etmek için gelmişler. Mezarda, üzerine toprak atılmadan önce kefen ile fotoğraflayıp, Facebook’a koymuşlar. Sosyal medya paylaşımı yani...

Haftada bir sosyal medyanız, anlayışınız, paylaşımınız batsın diyorum ya, bu defa daha fazlasını dedim… Ama Avni Bey'e ve köşeme ayıp olmasın diye.

Yazamıyorum... Kişilik hakları ölsen bile devam eder, sen sordun mu? İnsan mahremiyetinin bundan sonrası yok ki..

Utanmazlar.

.........01 Ekim cumartesi, Dünya yaşlılar günüymüş. Son 50 yılda yaşam süresi ortalama 20 yıl uzamış.

Bu iyi bir şey..

Türkiye'nin, ekonomik olarak yaşlı ayıbı var, biliyorum. Yaşlıların özel ve genel ihtiyaçlarını karşılamada, yaşlılar için öngörülen hizmette sınıfta kalmışız.

Onun dışında....

Bayram turlarına bakarsan, hınca hınç dolu, kimsenin yaşlı anası babası umurunda değil...

Onun dışında...

Yaşından başından utan, menapozlu teyze, Aaaaaaa yaşlıymış, yaşlısın onu kıskanıyorsun.

Söylemlerine bakınca, kendi annen yaşlı, kendi annen menapozda öyle ise başkalarının analarına ne diyorsun?

Demeyeceğim.

Ahlaken ve saygıda da “otur sıfır” sınıfta kaldın diyeceğim.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *