DÜNYA MİRASI LİSTESİ'NE TÜRKİYE'DEN 10 ADAY
Büyülü Anadolu coğrafyası adeta dünyanın ‘kültürel’ merkezi konumundadır. Bir yan Asya, diğer yan Avrupa. Kuzeyimizde soğuk topraklar, güneyimizde Akdeniz’in ötesi Afrika’nın sıcak toprakları. Tüm bunların orta yerinde Anadolu coğrafyası bulunuyor. Köprü mü desek ülkemiz için, yoksa tüm nehirler göllere akar mı? Ne desek anlatamayız Anadolu’yu. Belki de bu gizem içerisinde kalmalı sonsuza dek. Biz ne kadar kıymetini biliyoruz? Cevabı vereyim küçük bir azınlık dışında pek kıymet bilenimiz yok ama bu dünyada yalnız değiliz. Kıymet bilen kişiler ve bu kişilerin oluşturmuş olduğu kurumlar var UNESCO gibi…
UNESCO’nun Dünya Miras Listeleri’ni duymayan yoktur sanırım. Bu listeler iki başlık altında toplanıyor. Bu başlıklar ‘Doğal’ ve ‘Kültürel.’ Türkiye’den bu listeye şimdiye kadar 15 doğal ve kültürel varlık kabul edilmiş durumda. Bu 10 yeni alan ile ‘Geçici Liste’ye de 70 alan kaydettirmeyi başardık. Türkiye, bu 70 alanla dünyada ‘Geçici Liste’de en fazla doğal ve kültürel miras alanı olan ülke konumunda bulunuyor. ‘Doğal’ ve ‘Kültüre’ miras alanlarının ‘Geçici Liste’ye alınmadan, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne önerilmesi mümkün olmuyor. Bu ay içerisinde (Eylül 2016) UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi’ne kaydedilen Türkiye’nin ‘Doğal’ ve ‘Kültürel’ alanları şunlar:
- Van Kalesi (Van)
- Malabadi Köprüsü (Diyarbakır)
- Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti (Samsun)
- Hacı Bayram Camii ve Çevresindeki Tarihi Alanlar (Ankara)
- Sivrihisar Ulu Camii (Eskişehir)
- Kibyra Antik Kenti (Burdur)
- Yivli Minare Camii (Antalya)
- Bodrum Kalesi (Muğla)
- Nuru Osmaniye Külliyesi (İstanbul)
- II. Bayezid Külliyesi (Edirne)
Van Kalesi
Tanıtıma önce ülkemizin en doğusundan başlayalım. Van Kalesi’nin aday listeye alınması çok yerinde bir karar. Böylelikle bu adaylık sürecinde korunacağını umuyorum. Kale, Urartu Kralı I. Sarduri tarafından MÖ 840-825 tarihleri arasında, krallığın başkenti Tuşpa’yı kuş bakışı gören bir konumda inşa edilmiş. Van Gölü kıyısında bulunan kale, Van şehir merkezine 5 km mesafede bulunmakta. Kalenin Van Gölü’nü gören batı yönünde, 47 m uzunluğunda, 13 m genişliğinde dikdörtgen planlı Madır Burcu bulunmakta. Bu burcun köşesinde; Asurca yazılmış olan Urartu Krallığı’nın ilk yazılı belge bulunmakta. Dünyanın sayılı eski yapılardan biri olan kale, tüm ihtişamı ile hala ayakta durmaktadır.
Diyarbakır Malabadi Köprüsü Diyarbakır’dan doğuya doğru buğday tarlaları arasında yapılacak bir yolculuk, birçok kişiyi çocukluğuna götürebilir. Hatta yolun ucunda Malabadi gibi bir şaheserin olması, yolculuk yapan kişiyi çok daha eskilere götürebilir. Bu yoldan ve köprüden nice kervanlar ve insanlar geçti kim bilir? Diyarbakır ile Batman il sınırında, Batman Çayı üzerinde buluna köprüyü, üzerindeki kitabeden anlaşıldığı üzere; 1147-1148 tarihleri arasında Artukoğulları’ndan Timurtaş tarafından yaptırılmış. Bu mimari şaheser sadece bir köprü değil aynı zamanda bu yol üzerinde seyahat eden yolcuların dinlenebilecekleri ve konaklayabilecekleri bir yapıdır. Köprünün kuzeyinde devasa bir baraj bulunmakta. Köprü, farklı uzunluklarda, kırık hatlar halinde, üstü eğimli, merkezi tek açıklıklı konumda üç bölümden oluşuyor. Sarı kalker taştan yapılan köprü, görüntüsü ile hayranlık uyandırıyor.
Samsun Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti Kızılırmak, Sivas’tan doğup, yay çizerek akıp, Karadeniz’e dökülmeden önce Türkiye’nin en büyük deltalarından birini oluşturmuş. Kızılırmak Kuş Cenneti, Samsun’un Ondokuzmayıs, Bafra ve Alaçam ilçeleri sınırlarında, 56 bin hektarlık alanıyla Karadeniz’in kıyısında bulunan tek sulakalandır. Bu sulakalanın 22 bin hektarı 1998 yılında Ramsar alanı, 5174 hektarı da yaban hayatı geliştirme sahası ilan edilmiş. Kızılırmak Deltası’nda, Türkiye’de bulunan 420 kuş türünden, 340 kuş türü burada görülmüş ve bu türlerin 140 tanesi bu alanda üremektedir. Tüm dünyada ise nesli tehlike altında olan 24 kuş türünden, 15 tanesi burada tespit edilmiş. Bunlardan Büyük Deniz Düdükçünü, Kuzey İncikuşu, Küçük Kirazkuşu ve Ak Kirazkuşu son 20 yıldır sadece Kızılırmak Deltası’nda görülmüştür. Uygun iklim koşulları ve besin maddelerinin çokluğu biyoçeşitliliği zenginleştirmiştir. Kuş cenneti olarak adlandırılan delta alanında; deniz, göl, nehir, bataklık, sazlık, orman, kumul, çayır, mera ve tarım alanı habitatları bir arada bulunur.
Ankara Hacı Bayram Cami Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan Hacı Bayram Cami, Anakara Ulus’ta bulunmaktadır. Cami, 1427-1428 yıllarında inşa edilmiş, 18. yüzyılda büyük bir onarım geçirmiştir. Bölge, MÖ 8. yüzyıldan itibaren Ankara’nın akropolü görevini görmüştür. Günümüzde hala Ankara’nın en önemli camilerinden olan bu eser, İmparator Augustus Tapınağı’nın yanı sıra, bu bölgede Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerini kapsayan geleneksel yapılar ile birlikte bir merkez konumundadır. Hacı Bayramı Veli, kökü Orta Asya’ya, Hoca Ahmet Yesevi’ye dayanan bir Anadolu erenidir. Anadolu veliler diyarıdır ve ‘Geçici Liste’ye alınan bu camiye bir mimari bir eser olarak değil, bir ruh olarak bakmak gerekli.
Eskişehir Sivrihisar Ulu Camii Sivrihisar Ulu Cami, Selçuklu Dönemi’nden günümüze ulaşan Anadolu’nun en büyük ahşap direkli camilerin nadir örneklerinden biridir. 1231-1232 yıllarında Sivrihisarlı kadı Leşker Emir Celâleddin Ali Bey tarafından yaptırılan cami, bugünkü görünümüne 1274 tarihinde Mikail bin Abdullah tarafından kavuşmuştur. Eskişehir’in Sivrihisar İlçesi’nde inşa edilen Sivrihisar Ulu Camii, Fatih Sultan Mehmet Dönemi kadılarından, İstanbul’un ilk Kadısı Hızır Bey ise bu camiyi 1440 yılında tamir ettirmiştir. Yapının çatısını 67 adet ahşap direk taşımakta olup, bu direklerin 19 tanesinin üzerinde mermer sütün başlığı vardır. Direklerden altı tanesinin üst bölümleri rozet, palmet, geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiştir. Direkler üzerinde Bizans Dönemi’ne ait başlıklar da kullanılmıştır. Kalın direklerden dört tanesi zamanın özgün ağaç oymacılığı ile işlenmiş olup, bu direklerin alt ve üst tarafında mermerden oyma işçiliği uygulanmış sütun başlıkları vardır. Minberi ise bir sanat şaheseridir. El işçiliği Horasanlı İbn-i Mehmet tarafından, geçme yöntemiyle ceviz ağacından yapılmıştır. Minber, 1924 yılında yanan Kılıç Mescit Camii’nden getirtilmiştir. Anadolu Selçuklularının en dikkate değer minberlerindendir.
Burdur Kibyra Antik Kenti Kibyra Antik Kenti, Burdur’un Gölhisar İlçesi sınırlarında Miliaslı kolonistlerce MÖ 300’lerde dönemin Pisidia-Karya-Frigya ve Likya arasında kurulmuş bir antik kenttir. Köklü bir devlet geleneğine sahip Kibyra Antik Kenti’nin, stadyumu, meclis binası, agorası ile dünyanın en önemli antik kentlerinden biri olarak gösteriliyor. MÖ I. yüzyıldan itibaren stadyumunda gladyatörlere gösteri yaptırılan antik kentteki kazılarda üzerinde gösteri dövüşlerinin canlandırıldığı çok sayıda gladyatör frizleri bulundu. ‘Gladyatörler kenti’ olarak da bilinen kentin stadyumuna doğru nekropol alanından geçen anıtsal bir yol üzerinde gladyatörlere ait mezarlar bulunuyor. Bu bölgede gladyatör frizlerinin bir film şeridi gibi yan yana sergilenmiş hali, devamında vahşi hayvanlarla mücadele edilen av sahneleri ve hayvan terbiyecilerinin betimlendiği MS 2. yüzyıla ait frizler yer alıyor.
Antalya Yivli Minare Antalya Kaleiçi, Antalya’dan çok farklı, bambaşka bir dünya aslında. İşte bu başka bir dünya içerisinde Antalya’daki ilk İslam yapılarından olan, 13. yüzyıla ait bir Selçuklu eseri olan Yivli Minare bulunmakta. Kaidesi kesme taştan, gövde kısmı tuğla ve firuze renkli çinilerden yapılmış olan minare 8 yivlidir. Yüksekliği 38 metre olan minare günümüzde Antalya’nın sembolü durumuna gelmiştir. Yivli Minare’nin bir de hemen batısında bulunan bir de camisi vardır. Cami, Anadolu çok kubbeli camii türünün en eski örneğinde olup, yarım küre şeklinde 6 adet kubbe ile örtülüdür. 1372 yılında Balaban Tavşi’ye yaptırılmış olan caminin yapısında diğer elemanların yanı sıra antik kalıntılardan yararlanıldığı da görülmektedir. Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi, Atabey Armağan tarafından 1239 tarihinde, Gıyaseddin Keyhüsrev adına yaptırılmıştır. Bu eserin kapısının karşısında bir 13. yüzyıl yapıtı olduğu sanılan Selçuklu Medresesi kalıntıları vardır.
Bodrum Kalesi
Bodrum Kalesi, 15. yüzyılın başlarında Saint John Şövalyeleri tarafından, Zephyiria diye bilinen eskiden ada ancak günümüzde yarımada olan bölgeye inşa edilmiştir. Kale, 1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından ele geçirilmiştir. Osmanlı Dönemi’nde bu kale küçük bir garnizon olarak kullanılmış ve daha sonra 1895’te I. Dünya Savaşı’nda hapishaneye dönüştürülmüştür. Kale 26 Mayıs 1915’te Fransız donanma gemileri tarafından bombalanarak ağır hasar görünce boşaltılmış. İtalyanlar Bodrum’u işgal ettiğinde burayı bir karargâh olarak kullanmışlar. II. Dünya Savaşı’nda yine bir karargâh olarak kullanıldıysa da savaşın sonunda tahliye edilmiştir. Günümüzde kale, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak hizmet vermektedir.
İstanbul Nuruosmaniye Külliyesi
Ülkemizde, Dünya Mirası Listesi’nde 15 alan yer almaktadır. Bu alanlardan biri de İstanbul’un Tarihi Yarımadası’dır. Nuruosmaniye Külliyesi ile birlikte, Tarihi Yarımada’dan bir eser daha Dünya Mirası olma yolunda ilerliyor. İstanbul Fatih’te yer alan Nuruosmaniye Külliyesi, 1748-1755 yıllarında inşa edilmiş. İstanbul’da inşa edilen ilk Barok özellikli camidir. Külliye, cami ile birlikte medrese, imarethane, kütüphane, türbe, çeşme ve sebilden oluşmaktadır. Kubbe kemerlerinin bitiminde Fetih Suresi yazılıdır. Kubbede ise Kâtip Ahmed Efendi tarafından yazılan En-Nur Suresi’nin 35. Ayeti yer alır: “Allah, göklerin ve yerin nurudur.”
Edirne Sultan II. Bayezid Külliyesi
Fatih Sultan Mehmet’in oğlu ve II. Bayezid, Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci başkenti durumundaki Edirne’ye bir darruşifaya kavuşturmak amacıyla temeli 1484 yılında atılan ve 4 yıl gibi kısa bir sürede bitirilerek 1488 yılında hizmete açılan bu külliyenin kurucusudur. Külliyedeki diğer üniteler hastane hizmetini doğrudan veya dolaylı olarak tamamlayan sosyal, kültürel ve dini nitelikteki yapılardır. Tüm birimlerin aynı amaca yönelik hizmetleri döneminin sağlık ve sosyal yardım anlayışını yansıtmaktadır. Daha detaylı bilgi ve takip için: www.dunyamirasi.com.tr