G20 , AVRUPA'YA GÖÇ VE İNGİLTERE
G20 zirvesi, Avrupa Birliği’nin izlemek istediği yeni politikalar ve İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması birbiriyle etkileşerek yeni yapılanmaların ortaya çıkmasına yol açıyor. G20 zirvesinden önce Çin Komünist Partisi’nin 8.seneyi devriyesinde Çin lideri Xi yaptığı konuşmasında açıkça, İngiltere’nin ayrılmasından sonra Avrupa’nın parçalanmaya başladığını ve Amerika’nın ise ekonomik olarak başarısız olduğunu belirtiyor. Xi, bu gelişmelerin yeni bir dünya düzeninin kurulmasına yol açacağını da açıklıyor. Amerikan ekonomisini Asya’da geliştirmek için, önceki yıllarda halı bombardımanına tabi tutukları, Laos’a son ziyaretini yapan Başkan Obama Pasifik Aşırı Ticari Ortaklık için Laos’u ikna etmeğe çalışıyor. Oysa, Çin’in Güney Doğu Asya’da en çok yatırım yaptığı ülke Laos. İlk defa Güney Çin Denizinde Rus ve Çin filoları birlikte manevra yapıyorlar. Açıkça belirtilmemekle birlikte bu harekat Amerika’nın Japonya, Vietnam’la yakınlaşarak Çin’i Güney Çin denizinde sıkıştırma politikasına bir karşı cevap oluşturuyor. Çin’in Amerika’ya karşı en büyük atağı, yıllarca Amerikan sömürgesi olarak kalmış olan, Filipinleri yanına çekmek. Çin, Amerika’ya kızan Filipin Devlet Başkanı Rodrigo Duerte ile görüşüyor ve Çin denizinde belirgin bir yönetim anlayışı için müzakere yapıyor.
Bu sırda Avrupa Birliği parlamentosu önünde konuşan Avrupa Komisyonu Başkanı Junker Avrupa Birliği’ndeki çatlakların aşırı sağcı politikalar yarattığını ifade ediyor. Junker ısrarla üzerinde durduğu husus Avrupa’nın asla parçalanmakta olmaması. Ayrıca, Avrupa Birliği’nin güçlenmesi için ortak bir askeri güç yaratması gerektiğini söylüyor. Bu güç NATO’nun yaptığı işlere bakmayacak ve gerçekte sivil ve askeri görevler tek bir ortak karargahtan yönetilecek. Ancak, Avrupa ülkelerinde NATO’nun istediği gibi Rusya ile uğraşmak isteyen çok ülke yok.
Junker’in bir diğer yaklaşımı göç konusuyla ilgili. Junker, Londra’nın insanların ve malların serbest dolaşımına karşı çıkarak ortak pazarın ekonomisine katılamayacağını söylüyor. Afrika’dan gelen göçmenlerin tehlikeli yolculuklarının önlenmesi için bir Afrika yatırım fonu yaratılmasını istiyor. Bu fonla yapılacak olan yatırımlarla Afrikalılar ülkelerinde kalıp iş bulacaklar ve göç etmeyecekler. Tabii Avrupalılar bu ülkelerin rejimleri ile uğraşmazlarsa! Junker, göçmenlere karşı Avrupa sınırları ile ilgili hukuki kuralların sıkı bir biçimde uygulanmasında ısrarcı. Ortadoğu ve Afrika’dan gelen göçler için Avrupa ülkelerinin kıyı güvenliği mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Avrupalılar, öte yandan
Türkiye’nin göçü önlenmesi konusunda verdiği sözü tutması için dua ediyorlar. Öte yandan Avrupa Komisyonunun göçmenler kotası karmaşık bir yapı gösteriyor. Sıra İngiltere’ye gelince, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmasında ikinci önemli faktörün denetlenemeyen göç konusu olduğu anlaşılıyor. İngiltere’nin sınır güvenliği konusunda yeni projeleri var. İngiliz sınır denetim sisteminin 7.5% oranında riskli olarak görülen uçuşların iyi gözetlenmediği ileri sürülüyor. 4000 civarında yüksek riskli uçuş iyi denetlenmediği için teröristler İngiltere’yi rahatça terk edip terör örgütlerine katılabiliyor.
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkışı için oy verenler en azından ülkeye girip çıkanların denetlenmesini istiyorlar. İngiliz sınır gücü yolcuların 86%. Bilgilerini İleri Yolcu Enformasyon Sistemi’nden alıyor. Ancak bu sistemde gelen–giden yolcuları denetlemekte yeterli değil. Bütün bu gelişmeler, Ortadoğu ve Afrika’yı karıştıranların Avrupa’yı yıkıcı göçlerle zor durumda bıraktığını gösteriyor. Birbirine bağlı devletlerden oluşan dünya sisteminde bazı bölgelerin çöküşü yeni alanların ileri çıkmasına yol açıyor. Umudumuz bu geçiş sürecinin büyük savaşlar çıkarmadan tamamlanması.