HAVACILIK OTORİTESİ ÖZELLEŞTİRİLEMEZ
Son 10 yıldır Kurumlar Vergisi rekortmenleri arasında bir devlet kurumunun ilk on arasında yer alması hep gözden kaçar nedense. Gelir vergisinde rekortmen olanların fotoğraflarını boy boy basan, özel sektörde yarışta öne çıkan şirketleri allayıp pullayıp göklere çıkaran güzide basınımız ve televizyonlarımız "Bu bankalar sizden kazandıkları paralarla vergi rekortmeni oldular" demeyi nedense hiç akıl etmez veyahut edemezler.
Rekortmenler listesinde ilk sıralarda yer alan devlet kurumu; adı devletle başlayan DHMİ kısa adlı Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü'dür. Birileri "Kamu adına iş yapıyorum, aslı görevim kar etmek değil, halka hizmettir" sözünü söylerken haklı olabilirler, sözümüz olmaz.
Bayburtlu bölgesel hemşehrimiz Naci Ağbal, işini doğru yapan bir bakandan devraldığı Maliye Bakanlığı'nı el-hak o da hakkıyla yapıyor. Devletin sütçülükten tutun da, ayakkabıcılığa kadar bir çok alanda işveren olmasını hayli zamandır istemeyen bir liberal anlayışımız var. Bu görüşe uygun olarak, aklımızın ucundan dahi geçmeyen kurum ve kuruluşlar birer birer özelleştirilecekmiş. Bunlardan bizi ilgilendiren iki kurum var.
Birincisi, rekortmen olan DHMİ, ikincisi de kısaca SHGM denen Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü.
DHMİ, Türkiye'de Sabiha Gökçen ve bir iki küçük meydanın dışında tüm havalimanlarının sahibi. Asıl kar getiren meydanları kiraya verip, çok iyi paralar kazanıyor. Anadolu'daki diğer alan ve limanları da en rantabl şekilde işletmeye gayret ediyor. Bu kadar parayı nasıl ve nereden kazandığına şöyle bir bakalım. Konma konaklamadan, bina kiralamaya, ruhsatlandırmadan, akaryakıt satışına kadar aklınıza gelmeyen bir çok konudan gelir elde ediyor. Elimde bu kurumun 2015 ücret tarifesi var. Bazı ücretler, yurtdışıyla karşılaştırıldığında normal veya daha azken, bazıları da nedense çok fazla.
Kurum, haliyle bu ücretlerle vergi rekortmeni oluyor. Buna gerek var mı, yok mu tartışmalı bir konudur. Diyelim ki, DHMİ özelleştirildi. İlk önce çok gelir getiren havalimanlarını süresi bittiğinde uhdesine alır. Sonra personel azaltır ve sonra da ücretlere hatırı sayılır zam yapar. Çünkü, alıcı
firma devlete ödediği verdiği parayı en kısa zamanda kazanmak ister. Bu fiyat artışlarından önce havayolu şirketleri ve dolayısıyla biz yolcular olumsuz yönde etkileneceğiz.
Bu tür özelleştirmelere gençlik yıllarımızda şiddetle ve hararetle karşı çıkardık. Çünkü, dünyaya öyle bakardık. Düşüncemizin yüzde yüz doğru olduğunu sanırdık. Şimdi, çıkıp bu özelleştirmelerin bazıları yanlış olur dersek, beni geçmişte kalmakla itham ederler çıkacaktır. Bunu göze alarak diyorum ki, DHMİ özelleştirilebilir, ama SHGM olmamalı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü yatırımcı bir kurum değil. Alıp, sattığı bir şey yok. Sektörün kurallarını koyan ve denetleyen bir kurum. Dünyanın bütün ülkelerinde sivil havacılık otoritesi veya bunun muadili kurumlar mutlaka vardır. Bir ülkede bir tane bile uçak varsa, bu uçağı, uçağı sevk ve idare eden mürettebatı ve bağlı olduğu şirketi denetleyen ve uyulması geren yönerge ve talimatları koyup, izleyen kurumlar olmasa olmazlardandır. Yine biliyoruz ki, hiç bir ülkede bu gibi kurumlar tamamen özelleştirilmiş değillerdir. Sadece bazı birimler özel sektörden hizmet alırlar.
SHGM de, kötü bir alışkanlık olarak bazı belgeleri veya ruhsatları verirken ücret almaktadır. Buna heves ederek, bu kurumu alan ticaret erbabının doğruluğunu, dürüstlüğünü ve de tarafsızlığını kim, nasıl garanti edecek. Özel sektöre geçen bazı kurumlarda işleyişin keyfiliğini gördüğümüz için bunun doğuracağı sıkıntıları da şimdiden tahmin edebiliyoruz. İşte bu nedenle derim ki, gökyüzünü rahat ve özgür bırakalım. Yani sözün özü, özelleştirmeyle "Mavi gökyüzünü kimseye dar etmeyelim". Drone'lar, pır-pırlar, balonlar velhasılı kelam tüm hava araçları ülkemin gökyüzünde uçurtmalar gibi rahat uçsun. Özelleştirmeyle bir kat daha artacak para kazanma hırsı olmasın diye iyi niyetle temennide bulunmak istiyorum.
İyi uçuşlar Türkiye'm...
