İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

VATANSEVERLİĞİN MEKTEBİ YOK Kİ...

YAYINLAMA:

Bundan 20 yıl kadar önceydi. Sıcak bir yaz günü İstanbul Ataköy Marina’da küçük bir teknede sohbet ortamındayız. Söz döndü dolaştı ve o zamanlarda da ülkemizin başına bela olan PKK’ya geldi. Herkes kendi görüşünü söylüyor ve kendince çözümler üretiyordu.

Sohbetin en dikkat çekici cümlesi, o sıralarda özel bir havayolu şirketinde çalışan kaptan pilottan geldi. “Valla ne olacağını siz düşünün. Benim için hava hoş. Nasıl olsa PKK’ya da pilot lazım. Hava Kuvvetleri Komutanı lazım.”

Herkes bu sözlere gülüp geçti. Oysa gülünecek sözler değildi. Bu sözlerin sahibi Doğulu idi, ama Kürt ve Kürtçü hiç değildi. Aradan birkaç yıl geçip de öldüğünü duyduğumda, aklıma tuzunun kuru olduğunu sanan kaptan pilotun o iddialı sözleri gelmişti. Ne PKK amacına ulaşmış, ne de bu kaptan pilot PKK’nın Hava Kuvvetleri’nde görev alabilmişti. 20 yıl sonra eyyamperest kaptanın bu sözlerini yine hatırladım. Çünkü, ülkemin ve milletimin karşı karşıya kaldığı ihanet çemberinin içinde yar alanların ifadeleri bana bu sözleri hatırlattı. 15 Temmuz darbesinde maalesef Türk ordusunun üniformasını giyerek, yine Türk milletinin malı olan uçakları ve helikopterleri kullananlardan bazılarının, yukarıda sözünü ettiğim pilottan bir farkı yok.

Hani, güzel Türkçemizde bir söz vardır ya. “Gelen ağam, giden paşam”. Bu darbeye kalkışanlardan birinci gurup körü körüne inanmış ve gözü kararmış insanlardan oluşmuştur. Bir diğer gurup ise, inanmadığı halde, nasıl olsa bana da bir görev verirler diyerek işin içine girenlerden meydana gelmiştir. Darbenin merkezinde bulunanlarla dini ve siyasi bir birliktelikleri olmamasına rağmen bu ateşin içine kendilerini bile bile atmışlardır.

Pilotlar için “Egosu tavan yapmış” insanlar deyimi bolca kullanılır. Elbette Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yetişen ve yıllarca orada belli bir disiplin altında yaşayan asker kökenli pilotları bunun dışında tutmak gibi bir niyetim yok. Bu sözü tüm pilotlar için söyleyebiliriz. Ama şunu artık iyi biliyoruz ki; bu darbe meraklısı pilotlar o yuvaya bileğinin hakkıyla girmiş değiller. Bir çoğunun çalınan sorularla işi kotardığını öğrenince tek kelimeyle “Yazık” demekten başka bir şey gelmedi elimden. Demek ki, ordu içinde bir organize suç örgütü veya çetesi oluşturulmuş. Böylesi bir durumu darbeler tarihimiz de ilk kez görüyoruz. 1960'larda İrfan Tansel, daha sonra Talat Aydemir ve Fethi Gürcan'ın havacı yoldaşları ardından 1971'lerde Muhsin Batur bunlar gibi değildi. Darbecinin iyisi kötüsü olmaz. Amacım geçmiştekiler iyi darbeciydi demek değil. Onların kumpas çeteleri değil, "Devrimci pilotları" vardı. Kalkıştılar ama, bedelini de ödediler.

1980 öncesinde benden birkaç yaş küçük olan kardeşimin pilot olma hayali vardı. Başvurdu ve sınava katılma hakkı elde etti. Listeler Milliyet Gazetesi’nde ilan edilmişti. Gazete ve evraklar elimizde Trabzon’dan İstanbul’a gelerek Yeşilyurt’taki Hava Harp Okulu nizamiyesinde soluğu aldık. İlk olarak koşu ve diğer sportif aktiviteler yapıldı. Onu ve diğer tüm engelleri egale ettiğini öğrendik ve çok mutlu olduk. Birkaç gün süren bu elemelerin sonunda ne yazık ki, kardeşim elenmişti. Gerekçe, alt çenesinin biraz ileriye doğru çıkık oluşuydu. Üzgün ve kırgın ve de hakkı yenmiş olarak 15 saatlik otobüs yolculuğuyla memleketimize geri döndük. Şimdi olanları gördükçe, acaba benim kardeşimin hakkını kimler ve neden yedi diye düşünüyorum.

Böylesine torpilin işlediği, adaletsiz bir seçimle gelenlerin yapacağı pilotluk ve vatana sahip çıkma ancak bu kadar olurdu. Öte yanda başka pilotlar tanıdık. Ateşten gömlek giyenleri biliriz. 300 yolcusuyla motoru alev alan uçağı Hollanda’nın Maastricht Havaalanı’na indirdiğini anlatırken “Allah büyük dedim ve indim. Ama sırtımdaki gömlek sırılsıklam oldu" diyen ordu çıkışlı Osman Çakı kaptanları tanıdık.

Ve gelelim isimsiz kahraman pilotlara. Siz Cumhurbaşkanının helikopterini Marmaris’ten Dalaman’a ateş altında götüren o cesur ve vatansever pilotun kim olduğunu biliyor musunuz? Siz, Cumhurbaşkanının uçağını savaş uçaklarının ateşinden koruyarak büyük bir gayretle ve korkusuzca Dalaman’dan İstanbul Atatürk Havalimanı’na indiren diğer efsane pilotun kim olduğunu hiç duydunuz mu? Bakın onlar birer tevazu abidesi olarak görevlerini sessizce yapıp köşelerine çekildiler. Onlar hakkında hiçbir yerde bir tek satır yazı çıkmadı. Çünkü onlar ne yaptıklarını ve nasıl yapılması gerektiğini çok iyi bilen birer kahramandırlar.

Bu ülkenin böyle kahramanlarım omuzlarında yükseldiğini görmekten çok mutluyuz. Bir yanda ekmeğini yediği vatan toprağını bombalayan hainler, bir yanda da görünmez kahramanlar. Her iki guruba mensup bu pilotları aynı mektep yetiştirdi. Ama birilerine aşılanan vatan sevgisi tuttu, diğerlerine aşılanan sevgi aşısı ne yazık ki tutmadı. Sivil ve asker şehitleri tarih yazdı, bir diğerlerini ise aileleri bile kabul etmedi gömülecek mezar bile bulamadılar. Badire atlatan, yaralarını sarmaya çalışan ülkem ve milletim için can verenlere Allah’tan rahmet, gazilere ise başsağlığı dilemek isterim. Büyüme, kalkınma ve gelişme yarışında önün açık olsun sevgili yurdum.

İyi uçuşlar Türkiye’m..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *