İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

TEKNOLOJİ ASLA DARBE SEVMEZ

YAYINLAMA:

Yıl 1979. Şubatın ilk günü. Paris Charles De Gaulle Havalimanı'ndan kalkan Air France Havayolları'na ait Boeing 747 tipi uçağın rotası Tahran'dı. Uçak, Mehrabat Havalimanı'na teker koyup ön kapısı açıldığında "Ağır" yolcuyu uçağın kaptanı selamlayarak uğurluyordu. Bir milyona yakın İranlı’nın beklediği yolcu 14 yıllık sürgünden dönen İmam Ayetullah Ruhullah Musavi Humeyni idi.

Şimdi başka bir yere gidelim. 15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye'de girişilen darbe şayet başarılı olsaydı, bir yolcu Türk Hava Yolları'na ait bir uçakla değil, Cumhurbaşkanlığı'na ait devlet filosundaki uzun menzilli uçak olan TC-TUR tescilli Airbus A-330-200 ile ikamet ettiği Pensilvanya eyaletinden Türkiye'ye doğru yola çıkacaktı. Darbe bastırıldı ve bu seyahat geçekleşmedi. Darbeler, yerde başlar havada devam eder. Gökyüzüne hakim olamayanların yerde de başarılı olması mümkün değildir.

Louis Bonaparte''in "Hükümet Devirme Taktikleri" adlı kitabındaki bilgilerin demode olduğu bir devirdeyiz. Ulaştırma ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi darbecilerin işlerini zorlaştırmış, onları başarısız kılmıştır. Kendileri WhatsApp Gurubu kuran darbeciler, halkın armut toplayacağını sanmış olmalılar. Akıllı telefonlarla Facebook, Twitter, Face Time, Instagram gibi mecraları halkın çok iyi bir şekilde kullanıp, sokakları ele geçireceğini hesaba katmadılar. Ulaştırmada gelinen nokta da darbeci gafillerin oyununu bozmuştur.

Düşünün, eğer Cumhurbaşkanı ve beraberindekiler kaldıkları otelden çıkıp helikopterle (sanıyorum bu helikopter Emniyet Genel Müdürlüğü envanterine kayıtlı olan eski model TC-OBA değildi) Dalaman'a ulaşamasaydı durum kötü olabilirdi. O gece, 4'ü Genelkurmay için, biri de Milli Savunma Bakanlığı için Boeing'ten alınan CH-47F Chinook tipi helikopterlerden biri kullanılmış olabilir. Şayet, bu helikopter olmasaydı, sonuç nasıl olurdu düşünmek bile istemiyorum.

"Ne lüzumu var, neden alınıyor?" bunlar diyenlere ne demeli bilmem ki? Cumhurbaşkanı ve ailesi Dalaman'dan İstanbul'a ise taa 1987 yılında Turgut Özal zamanında alınan Gulfstream G450 tipi TC-ATA tescil işaretli uçakla geldiler. Bu uçaklar da alınırken, yine birileri "Ne gereği var efendim" demiş ve bu uçakların alınmasını hep eleştirmişlerdir.

Bu uçaklar hiç kimsenin şahsı malı değildir. Yani, MİT Müsteşarı'nın ve Genelkurmay Başkanı'nın da emrinde bussines jet diye tabir edilen uçaklardan var. Bu uçaklar iş için veya operasyon için de kullanılabilir. Eğer, devletin filosunda menzili uzun uçak olsaydı, Abdullah Öcalan'ı almak için Kenya'ya Cavit Çağlar'ın jetini göndermek zorunda kalmazdık.

Devlet filosundaki uçaklardan biri olan A319, İtalya eski Başbakanı Berlusconi'nin eski uçağıydı. Bu nedenle her bakımdan (uçuş emniyeti , menzil, kapasite) eksiksiz bir uçak devletin ihtiyacıydı. A-330 bu nedenle alınmıştır diye düşünüyorum. Kaldı ki, hem bu uçak hem de diğerleri, Başbakan ve bakanlar tarafından ortak kullanılmaktadır. Eğer, dünyanın en büyük on ekonomisinden biri olmaya adaysanız, bu devlete de ancak böyle bir uçak uygun düşer. Nüfusu İstanbul'un yarısı kadar bile olamayan, yüzölçümü Konya'nınkinden az olan devletçiklerin yöneticilerinin bile emrinde bu tür uçaklar varken, bizde olmaması çok mu hoş olurdu?

Devletin en üst yöneticisinin can güvenliği elbette çok önemlidir. Sadece yaşanan son olaylar ve içinde bulunduğumuz bu durum bile, bu uçakların ne kadar şart ve gerekli olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye'yi örnek alan, rol model görerek ideal bir konuma oturtan devletlere karşı da bu gerekli bir harcamadır. Bütçedeki payı abartıldığı ve söylendiği gibi büyük olmayan bu hava araçlarının varlığı, bana göre darbenin seyrini değiştirmiştir. İhanet çemberinin kırılmasında bu teknolojik güce sahip olmak çok etkili olmuştur.

Devletin başına kim gelirse gelsin, değişen bir şey olmaz. Bu uçakları gelenler de kullanacak. O halde bunu eleştiri malzemesi yapmak, buradan siyasi rant devşirmek "Selden kütük kapmaya " benzer. Devletin cumhurbaşkanını ele geçirmek, devleti de ele geçirmek demek olduğuna göre, burada helikopterlerin ve uçakların hesabını yapmak devletin bekasını teraziye koymak demektir. Halkını ve devletini seven böyle mi yapar? Bu devlet bizim, ne pahasına olursa olsun sahip çıkmalıyız.

İyi uçuşlar Türkiye'm..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *