KİRAZ VE İNCİR AĞACI İLİŞKİSİ!
İstanbul Atatürk Havaalanı faciası olmuş. Sadece orada ölen, yaralananların ailelerini değil; hepimizi kalbimizden bıçakladı. Ülke olarak hepimizin ocağına ateş düştü. Çaresiziz ... Yalnız ve kimsesiz gibiyiz.
OYSA AVAZIM ÇIKTIĞI KADAR SUSMAK ISTIYORUM.
Sonra.. Susma git dua et diyorum. Tam o sırada arkadaşım, Nilgün arıyor; “Hadi, Aziz Mahmut Hudai Efendi Hazretleri’ne gidelim, dua edelim, kalbimizi onaralım” diyor. “Olur” diyorum. Elimizde dua kitapları yola çıkıyoruz.. Üsküdar'dayız. Otomobilden iniyorum, burnumun ucuna bir yağmur damlası düşüyor. Oysa gökyüzünde o kadar bulut yok, gökyüzünün ağladığı da yok. İçeride yere oturuyoruz, kitaplar elimizde uzun uzun dua etmeye başlıyoruz. Kalbimizi tamir edeceğiz. Masum insanlara dua edeceğiz. Dua bitiyor. Ellerimiz havada son Amin, derken 2 kadın geliyor yanımıza. Tam topuğumuzun dibine oturuyor. Omuzuma vuruyor, biraz fazla kaçıyor sanki. “Dua kitabını verir misin?” diyor... Anında “hemen olmaz, vermem “ diyorum. Omuzuma sert vurdu ya sinirliyim. “Bu dua uzun, ben çıkıyorum seni bekleyemem” diyorum.
Nilgün kocaman gözlerini açıyor ve fısıldıyor: “Sevaptır, yapma verelim” diyor. O anda ben de kocaman gözlerimi acıyorum: “Sen benden daha iyi insansın utandım” diyorum. Ve iyi insan oluyorum. Ve dua kitabını veriyorum. Kadın başlıyor okumaya ve başlıyor ağlamaya. Bekliyoruz onu. Yanındaki arkadaşı, “21 yıllık evli, çocukları var kocası boşayacak siz de dua edin yuvası bozulmasın” diyor... İçim acıyor. “Niye ki” diyorum. “Rus bir kadına aşık oldu, kadına evden git boşayacağım seni” diyor, dedi.. Kadın ağlayarak duasını bitiriyor. Göz bebeğinin içine kadar kederli. Çok acıyor kalbi besbelli.. Nilgün diyor ki: “Hukuki hakların var sakın evden gitme.. Dua et, ama hayırlısını iste” diyor..
Ben “kocanı seviyor musun?” diyorum… “Çok” diyor… “O zaman yuvanı bozma kocana ben bu evden gitmem sen git! Seni, çocuklarımı ve yuvamı seviyorum. Sen o kadına git . Ben seni burada yuvamızda bekliyorum, ne zaman istersen gel. Bu kapı senin bereketin” diyorum. Taktik veriyorum; “Kocan bile olsa insanları değiştirmeye çalışma, terk et” palavrasının sıkamıyorum. İşlerin o kadar kolay olmadığını bilirim.. Kadının yüzü aydınlanıyor... Allah razı olsun.. İyi geldiniz bana diyor. Allahım diyorum. Ya dua kitabını vermeseydim, ya kadının yarasına merhem olmasaydım, ya iyi kalpli Nilgun'ümu dinlemeseydim?
Sonuç..
Omuzuma vuran kadının gözyaşlarını sildik.. Hep beraber dua ettik, kadın kalp dayanışması yaptık. Aklıma şu dizeler geliyor. Kendime soruyorum. “Funda hanım. Herkes kendi yolunu izler, kiraz vermiyor diye, hiç incir ağacını azarladığın oldu mu?” diyorum. “Oldu” diyorum.. Öyleyse SUS diyorum.
......Bugün takılanları yazamıyorum, kalbim acılı ve kalbim yorgun...Ne takılsa boş…
Kalbim kırık.. Ama kırık hep aynı yerden.. Sanki.... Acıkıyoruz … Ama hiçbir şeyi, hatta bir elmayı bile ağlamadan yiyemez haldeyiz.