İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

TEKME TOKAT

YAYINLAMA:

Anlaşıldı: Nasihat etsek de, uzlaşmaya çalışsak da, sopanın yanı sıra havuç göstersek de, “üst akıl” güçlerine kiralanmış birileri Türk toplumuna tekme tokat girişmekten vazgeçmeyecek. Yöntemlerin de en iğrencini kullanıyorlar: hiç tanımadıkları, kendileriyle alıp veremedikleri hiçbir şey olmayan insanları bombayla parçalamak.

Öyle yollardan bir yere varılamayacağını anlamak için geçmişe göz atmaları yeter. Rus Çarı Alexander’e, Osmanlı Padişahı Abdülhamid’e, Amerikan Başkanı Kennedy’ye suikast düzenlemekle o günkü toplum düzeninde ne değişiklik oldu? Hiç. Hamamlar ve taslar yerinde, tetikçiler okka altında kaldı. Nasihatin işe yaramayacağını bile bile, benden yine dede öğüdü:

Dövüşün de tekniği vardır. Onu bilmeden “tekme tokat” girişenler kolu bacağı kaptırırlarsa kendileri için hayırlı olmaz. Kickbox profesyoneli Anderson Silva’nın başına geleni duymuş muydunuz? Haberin başlığı şöyleydi:

“TEKME ATARKEN BACAĞI KIRILDI”.

Ülke gaddarca ve aptalca darbeler alırken uğranılan kişisel haksızlıkları söz konusu etmek istemem ama, durum toplumu da derinden ilgilendiriyor. İnternette bendenize karşı kampanya açıldı. Sn. Nabi Avcı’ya onun Kültür Bakanı olmasından çok önce yazdığım mesaj “curnal” imiş. O tür duyurular gizli kapaklı ve katakulli nitelikli olur. Benimkinin içeriğini yıllardır açıkça kamuoyuna sunmaktayım. Teknenin su aldığını kaptana duyurmak curnal midir? Metnin suçlamaya konu olan bölümlerini sunayım da siz karar verin:

İnsan mezara yakınlığın garip rahatlatışı ve dünyadan hiçbir kişisel beklenti kalmayışın huzuru içinde her şeyi daha net görüyor. Ben o durumdayım. En geniş ve yapışkan asalak kesimimiz kendilerini beyaz Türk sayan, sırtından geçindikleri halktan iğrenen Batı maymunlarımız. Bugün kör dövüşümüze son verip tartışmaları mantık sınırlarına çekmenin ilk şartı sahte "aydın" kesimindeki nifak tiryakilerinin şirretliklerini etkisiz kılmak, kutuplaşmayı geriletmek… Kültür ve sanat o yönde öncü rol oynayarak çatık kaşları gevşetip gülümsemeleri artırabilir. Buna yarayacak çok etkili potansiyele sahip kurumlar da var devletin elinde. Ama yıllardır nedense kullanılamıyor.

Abarttığımı düşünebilirsiniz. En yakından bildiğim kesim olan tiyatrodan somut örnek vereyim. Geçenlerde Kerem Alışık Tiyatrosu'nun ödül törenine çağırdılar. Ne oluyor göreyim dedim, gittim. Salon beyaz Türk dolu. Levent Üzümcü adında bir şov şampiyonu oyuncu var; fazla yağmur yağsa "muhalefet" naraları atıyor. "İlericilerin özgürlük idolu" oldu. Ona ödül verilmiş. Sahneye çıkıp "karanlığa karşı savaşım" nutukları çekti. Arkasından Erhan Yazıcıoğlu sahneye fırlayıp onu kucakladı, önünde diz çöktü, sanat-kültür düşmanlarına karşı kahramanın yanında olduğunu haykırarak alkış topladı. İnternet sitelerinde imzalarıyla "Müslümanların bulundukları yerlerde ayak kokusundan geçilmez" türünden hezeyanlar kusan bir güruh var. Ele başılarından DT rejisörü Yücel Erten en aktif nifakçı.

Bir süre önce birçok ülkenin ITI-UNESCO merkezinden bana sorular yağdı "Hükümetinizin tiyatroları bitirmekte olduğu doğru mu?" diye. Nereden çıkardıklarını sordum. DT kadrosundaki Murat Çidamlı'nın kendilerine gönderdiği mektubu yolladılar. Okuyunca gözlerime inanamadım. Hükümetimiz kültür için Avrupa Birliği'nin verdiği paraları "pillage" etmiş (yağmalamış). Avrupa vakit geçirmeden imdada yetişmeliymiş, vb. Tam bir yabancı jurnalciliği ve uşaklığı... Mektubu DT yönetimine ve Kültür Bakanlığı müsteşar yardımcısına verdim. Aradan zaman geçti; ne yapıldı bilmiyorum. Ama bu ayın Devlet Tiyatrosu program dergisine bakarsanız görürsünüz: sahnelenmekte olan ÜÇ oyunun rejisörü bu Çidamlı Efendi. Nadir görülen bir sırt sıvazlama. Sanki "Aferin aslanım, ülkeni yalanlarla yabancılara jurnallemeye devam" deniyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *