Ve aradan birkaç gün geçtikten sonra YPG/SDG/PKK başı Mazlum Kobani şu
cümleyi kullandı; “Herkes rahat etsin ve güvende olsun diye bunu açıkça söylüyorum
ki 100 bin silahlı güce sahibiz ve bu güçlerimiz bölgelerimize yönelik her türlü saldırıyı
püskürtmeye yeterli ve hazırdır…”
Sizi bilmem ama sahadan çalışan biri olarak ben şaşırmadım!
Uzun zamandır Suriye’de oluşturulmaya çalışılan “modifiye yapı” her fırsatta ABD ve
Avrupa liderlerinin desteğini dile getirirken şimdilerde de bağımsızlık ilanına hazırlık
yapıyor!
15 Temmuz 2024 tarihli “Suriye Esad değil ki” başlıklı yazımda yer verdiğim tüm
verilerin/ön görülerin gerçekliği hemen sonrasında yaşanan gelişmelerle kendisini
gösterdi.
Her fırsatta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esad’ın görüşmesinde ısrar edenlerin
kaçırdığı/görmezden geldiği 2 nokta vardı;
1) Suriye ile ilgili alınacak hiçbir kararda Esad’ın etkisinin kalmadığı.
2) ABD başta olmak üzere Suriye’de güç devşiren yapıların buna asla izin
vermeyeceği.
Ki öyle de oldu yazımdan hemen sonra ABD, Türkiye ve Suriye’nin iletişim
başlatmasına sıcak bakmadıklarını açıkladı. Ve gecikmeden Esad şu özeti yaptı;
“Türkiye ile görüşmemiz için iki şartımız var. Birincisi Ankara terör oluşumlarını
desteklemeyi bırakmalı, ikincisi de Suriye topraklarından çıkmalı…”
Yani kısaca ABD istemiyorsa biz bu işte yokuz diyordu Esad.
Velhasılı kelam tekrar ediyorum; Suriye Esad değil çok daha fazlası artık.
Suriye meselesinin içine çekilmeye çalışılan önemli bir başlıkta Erbil Yönetimi. Son
süreçte ciddi bir şekilde yıpratılmaya çalışılan KDP, Peşmerge ve Erbil Yönetimi
kademeleri bunca olumsuzluğa rağmen sağduyulu duruşları ile bölgenin huzuru,
güvenliği, istihdamı ve çözümden yana diplomatik ilişkileri adına canla başla
mücadele veriyor.
Siyaset bilimci olarak uzun yıllardır takip ettiğim ve alanında çalıştığım Irak’ta beni en
fazla etkileyen başlık; Barzanilerin tarihten bu yana verdiği terörle mücadele, var
olma, huzur bulma, birliktelik mücadelesidir. Kürtlerin Kadim Başkanı Mesud
Barzani’nin kaleme aldığı kitapların sayfalarına göz gezdirdiğinizde bu azimli
mücadelede yer alan tüm isimlere, acılara, sürgünlere, şehitlere, ihanetlere, zindan
günlerine, zaferlere ve hafızalardan silinmemesi gereken öğütlere vakıf olabilirsiniz.
Şimdilerde de Başbakan Masrour Barzani’nin devraldığı mücadele bayrağı; gençler,
kadınlar, eğitim, istihdam, tarım, yerli üretim, öz kaynaklar, vizyonel bakış açıları
etrafında dalgalanıyor. Devrimci Başbakan Masrour Barzani’nin başlattığı; “Benim
Toprağım, Benim İnsanım, Benim Üretimin Devrimi” meyvelerini hızla veriyor. Kürt
Federal Yönetimine ait bal, nar, susam, üzüm ve daha nice ürün dünyaya
pazarlanmaya başladı. Geçmişte hizmet sektöründe Uzak Doğulu ve Afrikalılar
varken şu an tüm sektörlerle birlikte hizmet sektöründe de Kürt gençler var. Şikayet eden ve fazla çalışmak istemeyen Kürtler şimdi tarım, hayvancılık, inşaat, fabrika
ayrımı yapmadan her sektörde çalışıyor ve üretiyor. Bunlar çok önemli ve değerli bir
devrimin basamakları elbette.
Erbil Yönetimi’nin güçlenmesini istemeyip Süleymaniye ile ikiye bölmeye çalışan ve
Suriye’nin kuzeyinde kurulacak yeni bir Kürt Yönetimi ile Erbil’i pasifize etmeye
çalışanlar, geçtiğimiz haftalarda sessiz sedasız Mazlum Kobani’ye de “Irak
Vatandaşlığı” verdi nedense.
Anlayacağınız Suriye üzerinden Irak’ı (bilhassa da Kürt Yönetimini) ve Türkiye’yi
revize etme planları son sürat devam ediyor…
Tamda bu noktada askeri duruşla birlikte diplomatik dili de doğru, güçlü, etkili
kullanmak gerekiyor. Hızla değişen ve silinen Ortadoğu hafızasında geçmişte takılı
kalmak yerine “mevcuda ve geleceğe odaklanmak” bu yönde doğru okumalar
gerçekleştirmek gerekiyor…
Hatta ve hatta askeri ve diplomatik kanallar “işin uzmanı niyet okuyuculara” yer
vermeli kadrolarında zira geçmişte olduğu gibi günümüzde de pek çok gelişmiş ülke
ön görüsü yüksek uzman isimlerle çalışıyor.
İlk etapta Ankara-Şam ilişkileri keşke kopmasaydı diyen biri olarak sonrasında
yaşanan gelişmeler ile “artık temkinli olmakta fayda var” demeye başladım çünkü her
şey ve herkes değişirken eski formatta kalmak kaybettirebilir…
Şimdi “Cumhurbaşkanı Erdoğan Esad ile mutlaka görüşmeli” diye fikir beyan
edenler/bastıranlar, görüşme olduktan sonra “görüştünüz de ne oldu Suriyeliler halâ
ülkede” diyecekler çok iyi biliyorum.
Bizim gibi onlarda çok iyi biliyor ki Suriyelilerin gönderilmesi Suriye’de güvenliğin
sağlanmasıyla ve uluslararası anlaşmalar dahilinde çözülmesi gereken bir başlık…