BU NE ZAMAN SAPITIR?
Dünyaca ünlü oyuncuları takip ediyor musunuz, bilmiyorum.
Ben çok
değer verdiğim, bazılarını takip ediyorum.
Dünyaca ünlü
olmuş, bu insanlar neler paylaşıyor, bakıyorum, hayatı neresinden
yakalıyor, şahit olmaya çalışıyorum.
Öyle ya.
Paylaşımların
aslında seni anlatıyor.
Öyle ya
paylaşımlarına, insanlar şahitlik etsin istiyorsun.
Size.
Kimi
anlatacağım.
Antony
Hopkins'i.
86 yaşındaki
bu oyuncu, bütün dünyada yaşayan, en iyi oyunculardan biri olarak kabul
ediliyor.
Adam çok iyi
oyuncu, aynı zamanda yönetmen, yapımcı, besteleri var ve ressam.
Kraliçe
2.Elizabeth tarafından, şövalye ilan edilmiş bir adam.
Kuzuların Sessizliği
filmini kim unutabilir ki.
Antony'den
yepyeni haber var.
Tarihi bir
dizi de oynayacakmış.
Ve dizinin
en kana susamış, açgözlü, yolsuzluk yapan, en feci adamı imparator
Vespasian'i canlandıracakmış.
Buraya kadar
çok güzel değil mi?
Gelelim.
Antony'nin sosyal
medya paylaşımlarına bakın, egodan uzak, gösterişten uzak, sade
rafine evinden paylaşımlar yapıyor.
Piyano çalıyor.
Kendini,
adını, ününü, insanın gözüne sokan, rahatsız eden, tek bir paylaşımı yok.
Yahu adam,
dünyada ünlü, takipçi sayısına bakın, ne kadınları, ne evini, ne sofrasını,
ne seyahat ettiği, ne de gittiği yerleri çekiyor ve paylaşıyor.
Sakin,
mütevazi ve çok sahici.
O sakinlik,
o mütevazi paylaşımlar, bayılıyorum adama.
Kadınlara
bakalım.
Susan
Sarandon'a bakın.
Julia
Roberts’a bakın.
Bir de
bizimkilere bakın.
Kadınlara
bakın.
Erkeklere
bakın.
Özellikle
kadınlar korkunç paylaşımlar yapıyorlar.
Ne güzelliği,
ne kazandığı eşek yükü paraları, ne oynadığı diziler hiçbiri yetmiyor.
Bikinili ile
kasıklarını en yakın, en net görülebilecek yerden çekiyor ve paylaşıyor.
Hepsi aynaya
bakarak videolar çekiyor.
Hepsi elinde
cep telefonu, kendini abuk subuk çeke çeke paylaşıyor.
Hiçbir şey
yetmiyor değil mi, aslında
Bütün hayat
anlayışları kaç like alacakları, hesabı üzerinden görülüyor.
Aklı da.
Kalbi de.
Yetmezlerde.
Neden acaba?
Aslında
yanlış insanlardır onlar.
Çocuklukları
arsızlık içinde geçince, buldukları cesaretleri arsızlık içinde gelişiyor.
Bakıyorum,
yeni bir oyuncu, öyle aman aman bir oyuncu da değil, ama şansı yaver gidiyor,
dizilerde başroller falan kapıyor.
Seyretsen de,
seyretmesen de ona maruz kalıyorsun.
Takip etsen
de, takip etmesen de yine maruz kalıyorsun.
Keşfet
falan, oraya düşüyor.
Sosyal medya
paylaşımlarına bakıyorum.
Aaaa
diyorum, bu da sapıtmış.
Artık, şu
hale geliyorsun ve aklında sadece bu soru oluyor.
Bu ne zaman
sapıtır.
En kısa
zamanda sapıtır canım.
Funda'nın
aklındakiler…
… Türkiye Kültür Yolu Festivali.
Ülkenin en şahane organizasyonlarından biridir.
Şehrin ismini yazmayacağım, orada yaşayan masum insanlara ayıp olur.
Geçen hafta Bengü sahne aldı, kadına sahnede iken pet şişeler attılar ve
kadını yuhaladılar.
Ne kadar ayıp, kadını alkışlamak gerekirken, bu yapılan oldu mu?
Hemen birkaç gün sonra, aynı festival kapsamında, aynı şehre Cem
Adrian gitti.
Adamın yüzüne çat diye pet şişe attılar.
Ne olduğu şaşırdı ve hiç bozmadan şarkısını söylemeye devam etti.
Öylesine de sert geldi ki suratına, o anda sanki benim yüzüm ve
canım acıdı.
Ve utanmaz adama.
Cem Adrian;
"Bir gül bahçesinde gibiydim, bir iki dikenden sebep bahçeye
küsülmez" dedi.
İnanılmaz.
Bu ne olgunluk.
Bu ne şahane adamlık.
Amaçları nedir bilemem.
Bilmek de istemem.
Ama bildiğim bir şey varsa, bu utanmazlar amaçlarına ulaşamayacak.
Sizin kahvaltı sofralarınız ve misafirperverliğiniz her zaman şahanedir.
Funda'nın
aklındakiler…
… Bana
instagramdan özelden çok yazan ve çok soran arkadaşlarım var.
Anlıyorum ki
çoğu insan, özelikle kadınlar ilişki çıkmazında.
Adamlarla
başa çıkamıyorlar.
Adamlar çok
dengesiz ne yaptıkları belli değil ve akıllarından ne geçiyor
o da belli değil, diyorlar
Çok haklı
kadınlar.
Ve bana
soruyorlar, ne yapmalıyız.
Başa çıkarmayacağımız
adamı öyle ya da böyle terk etmeliyiz.
Ama önce
hırsımı almalıyım diyor.
Al bacım.
Nasıl ve ne
yapmalıyız.
Pazar günkü
köşemde uzun uzun yazacağım.