YAPAY ZEKA KARTELLERİ
Yetmedi!
Sohbetlerin, seyahatlerin, alışverişin, eğitimin ve daha her şeyin
teknolojik olanını icat ettiler…
“Çocuklara tablet-telefon vermeyin” dediler fakat daha ilköğretimden
itibaren tüm ders-ödev-takip işleyişini tablet ve telefon üzerine inşa ettiler.
Şimdilerde ise dayatılan teknolojik çaresizliğin en dibindeki
insanlığa “hayatının her alanında zorunlu kıldığım yalancı çoban yapay
zekaya sakın inanma” demeye başladılar…
Sonra anladık ki mesele aslında çok farklıymış. Önceleri insanların
hayatını işgal ederek toplumları mutsuz-sağlıksız-ruhsuz bir hale getiren
teknoloji meğerse sonradan iyice yoldan çıkmış ve uluslararası mecrada
yönetimleri ve sistemleri de kontrol altına almak için tehlikeli bir “yapay
zeka silahına” dönüşmüş.
Birkaç yıl öncesine kadar nedir-nasıldır-ne olacak diyerek merakla takip
edilen ve hatta çoğu zaman yüzlerde tebessüme vesile olan yapay zeka şimdi
dünyanın başına bela oldu. İnsanların sesi ve görüntüsü bire bir kopya
ediliyor. Söylemediği cümleler ve bulunmadığı ortamlar kişilere atfediliyor. Neden?
İstenenler elde edilsin diye!
Aslına bakarsanız benim gibi pek çok insan başından beri yapay zekaya
karşıydı ve korkuyordu. Kraliçe Elizabet’i çılgınca dans ediyormuş gibi
gösteren videoyu izlerken ürpermiştim çünkü her şey gerçeğinden farksızdı. Kraliçeye
bunu yaptıran yapay zeka gözüne kestirdiğine neler yaptırmazdı ki?
Ve şimdi geldiğimiz noktada biliyorum ki benimle birlikte tüm dünya yapay
zekadan korkuyor, sakınıyor ve istemiyor.
En çokta ünlüler, zenginler, liderler, siyasetçiler, bürokratlar yapay
zekadan korkuyor şimdi. Neden mi? Çünkü “yapay zeka karteli” yarattığı kaoslar
eşliğinde dünyayı dizayn etmeye başladı. Bu dizaynı yaparken de etkili ve
yetkili isimlerin
onayına-açıklamalarına-suskunluğuna-kararlarına-servetlerine-istifa edip çekip
gitmelerine-verecekleri gizli bilgilere ihtiyaç duyuluyor elbette.
Maalesef ki dünya “bireysellik devrini” yaşıyor. Bu devir kişilerin
ülkesiyle-devletiyle-çalıştığı veya temsil ettiği
kurumuyla-ailesiyle-arkadaşlarıyla tüm aidiyet bağlarını kaybetmesini veya
ihanet etmesini sağlıyor.
Son yıllarda bazı isimlerin sosyal medya üzerinden yaptığı yayınlar ve
paylaşımlar bu durumun en net örneği olmakla birlikte temelinde “modern
tehdit-şantaj-menfaat-haraç-soygun zihniyeti” var.
Bu yayınlar ve paylaşımlar konusunda şunu çok merak ediyor toplum; “bu
yayınlarda ismi geçirilen kişilerden yayınlar öncesinde ve sonrasında bir
şeyler isteniyor mu?”
Özetle “Yeni Dünya Düzeni”nde her başlığın değişim-dönüşüm-revize
ihtiyacını konuşuyorken teknolojinin yeni düzende nasıl konumlanacağı az çok
belli olmaya başladı.
Benim bu yüzyıla dair gördüğüm “insan out meta in” bir düzen.
“Yalancı Çoban Yapay Zeka” önce her şeyi bir oyun tadında gösterdi
insanlığa. Her seferinde şaşırdı, güldü, eğlendi toplumlar. Fakat şimdi çanlar
yapay zeka için çalıyor çünkü yangın “yukarıya” sıçramaya başladı. Liderler, bakanlar,
başkanlar yaptıkları konuşmalarda sık sık yapay zekanın yarattığı/yaratacağı
olumsuz etkilere değiniyor. Bunca endişenin ardında elbette ki
tehditler-kaoslar-savaşlar endişesi var.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da geçtiğimiz günlerde yapay zekaya/teknolojiye
yönelik tehditlere ve Türkiye’nin bu tehditler karşısında alacağı gardların
aciliyetine dikkat çekti.
Gard almaya yönelik tüm tedbirler elbette ki önemli fakat “insan out meta
in” düzende hangi teknolojik hamleyi yaparsanız yapın bunca “yapay zeka karteli”
arasında başarılı olmak imkansızdır.
Zira en ileri teknolojik alt yapıyı sahip olunsa dahi “aidiyetini ve insani
değerlerini kaybeden, her şeye ve herkese meta mantığı ile bakan, zihinsel
üretimini ve iletişim yeteneğini kaybederek robotlaşan” bireyler varsa o alanda
tüm veriler bir tıkla herkese ulaştırılabilir…
O halde teknolojiyle birlikte yüreği güçlü bireylere de yatırım yapmak
gerekir her alanda…