GAZZE KARŞISINDA BİZİM ÜNİVERSİTELERİ DÜŞÜNDÜĞÜ
Yıllar önce 68 kuşağı olarak anılan Avrupalı akranlarının duyarlılıklarını yansıtan Türk gençleri için de kampüsler öfkelerini yansıttıkları sahneydi. O günleri yaşayanlar hatırlar; polis/jandarma şiddeti derseniz alası vardı, siyaset deseniz ‘İşgal de boykot da aynı şey..’ diyordu..
Bugün içinde yaşadığımız iletişim çağının sunduğu olanaklara
rağmen bizim ‘Z KUŞAĞI’ sessiz.
DÜNYA GAZZE İÇİN AYAKTA AMA BİZİM GENCİMİZ siyasetin
hatırlatması, dürtmesi yoksa; eline tutuşturulacak matbu pankartı çıtalayıp
getiren, kendisini meydana taşıyacak araç, kumanya paketi v.s. yoksa, hareket
etmeye, sesini yükseltmeye ya hevesi ya cesareti yok..
SORUMLU KİM?
Tablo böyleyse bunun bir sorumlusu olmak icap etmez mi?
Dünün tepkisini, itirazını seslendirmekte tereddüt etmeyen, polis baskısını
cezaevine tıkılma ihtimalini dinlemeden ileri atılan gençler yok oldu da yeni
gençler mi ithal ettik ülkeye. Vietnam için ayağa kalkan, ABD siyasetini
değiştiren gençler, Fransa’yı Avrupa’yı çalkalayan dünyayı sarsan gençlerin ve
onların hassasiyetlerinin yerinde durduğunu, hatta bırakın yerinde durmayı
seslerinin yıllar öncesine kıyasla daha gür çıktığına bakıp bizim gençlerimizin
yerle bir olduğunu söylemek doğru mu?
Şunu unutmayın; hatırlayın.. 15 Temmuz gecesi Türkiye
sathında kimseden talimat almadan, devlet televizyonunu ele geçiren
darbecilerin aksine telkinlerine, uluslararası ajansların ve internet ağının
yaymaya çalıştığı haberlere rağmen sokağa çıkan, meydanlara akan kalabalıkları
oluşturan da bu gençlerdi..
Dolayısıyla bugün ‘Neden böyle oluyor’ derken gençlerden
önce ayna karşısında durup kendimize bakmamız, kendimizi sorgulamamız gerek..