ŞİRKETLERDE KAR DAĞITIMI ZORUNLU MU?
1- Türk Ticaret Kanunu Açısından:
6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 507’nci madde hükmü uyarınca; her pay sahibi, kanun ve
esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem
kârına, payı oranında katılma hakkını haiz olup esas sözleşmede payların bazı türlerine
tanınan imtiyaz haklarıyla özel menfaatler, Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat
hükümleri saklı bulunmaktadır. Esas sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, kâr ve tasfiye
payı pay sahibinin sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olarak hesap
edilmekte, yıllık kâr ise yıllık bilançoya göre belirlenmektedir (TTK madde 508). Yine
TTK’nın 509’uncu maddesinin (2) no’lu bendi gereğince, kâr payı ancak net dönem
kârından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabilmektedir.
Kar dağıtım kararı alınması konusunda şirket yetkili organı genel kuruldur. Bu husus
6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 408’inci maddesinde, “Finansal tablolara, yönetim
kurulunun yıllık raporuna, yıllık kâr üzerinde tasarrufa, kâr payları ile kazanç paylarının
belirlenmesine, yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kâra katılması dâhil,
kullanılmasına dair kararların alınması genel kurula ait aşağıdaki görevler ve yetkiler
devredilemez.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Bu noktada yönetim kuruluna Türk Ticaret Kanunu’nun vermiş olduğu görev ise geçmiş
hesap dönemine ait, Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülmüş bulunan finansal
tablolarını, eklerini ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunu, bilanço gününü izleyen
hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlayarak genel kurula sunmaktır (TTK madde 514).
Öte yandan, kâr payı ancak net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden
dağıtılabilmektedir (TTK madde 509). Kar dağıtım zorunluluğu konusunda Türk Ticaret
Kanunu’nda net bir hüküm yer almamaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 519'uncu maddesine göre; yıllık kârın yüzde beşinin, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılacağı; bu sınıra ulaşıldıktan sonra da "Pay sahiplerine yüzde beş oranında kâr payı ödendikten sonra, kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın yüzde onu”nun genel kanuni yedek akçeye ekleneceği hükme bağlanmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 519’uncu maddesinin (2) no’lu bendinin (c) alt bendinde ise “Pay
sahiplerine yüzde beş oranında kâr payı ödendikten sonra, kârdan pay alacak kişilere
dağıtılacak toplam tutarın yüzde onu”nun genel kanuni yedek akçeye ekleneceği
hükmüne yer verilmiştir.
Yeni Türk Ticaret Kanunu'ndaki hüküm ile eski kanundaki hüküm arasında esasen önemli bir fark bulunmadığını belirtelim.
6102 sayılı yeni TTK, ilgili maddesinde, yürürlükten kaldırılan 6762 eski TTK’nın 466/3. maddesine göre bir farklılık getirmişse de, gerekçesinde “içeriğe temel olan düşünce ve hükümlerin” değişmediğini açık biçimde ifade etmiştir.
Bu nedenle, yeni Türk Ticaret Kanunu ile, hissedarlar açısından kazanılmış hak niteliğinde olan kâr payının, ortakların genel kurulda karar almaması halinde dağıtımının söz konusu olmaması gerektiği kanaatindeyiz.
Burada gözden kaçırılmaması gereken bir diğer husus, anonim şirketler açısından Türk
Ticaret Kanunu’nda kar dağıtım zorunluluğu bulunmamasına rağmen dağıtılabilecek kâr
mevcut ise şirket kârın dağıtılmamasını kararlaştırmış olsa bile kurucu intifa sahiplerinin
esas sözleşmede öngörülen kâr paylarını alacak olmalarıdır (TTK madde 348/3).
Bu nedenle, sermaye şirketinde kurucu intifa sahiplerinin bulunması durumunda esas sözleşmede öngörülen kâr paylarını bu kişilere ödeme zorunluluğunuz bulunacaktır. Ancak böyle bir durum söz konusu değilse bu şekilde bir kar dağıtım zorunluluğunuz bulunmayacaktır.
Anonim şirketler için geçerli olan bu durum yapılan son değişikliklerle Anonim Şirketlere paralel hale getiren Limited Şirketler içinde geçerlidir.
2- Sermaye Piyasası Kanunu Açısından:
Halka açık ortaklıkların kar dağıtımına ilişkin esaslar, Sermaye Piyasası Kanununa Tabi
Olan Halka Açık Anonim Ortaklıkların Temettü Ve Temettü Avansı Dağıtımında
Uyacakları Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: IV, No: 27) ile düzenlenmiştir.
Söz konusu tebliğde yer alan açıklamalar uyarınca, hisse senetleri borsada işlem görmeyen anonim ortaklıkların esas sözleşmelerinde birinci temettü oranının gösterilmesi zorunlu olup
ortaklıkların birinci temettü tutarı ise hesap dönemi kârından kanunlara göre ayrılması
gereken yedek akçeler ile vergi, fon ve mali ödemeler ve varsa geçmiş yıl zararları
düşüldükten sonra kalan dağıtılabilir kârın %20’sinden az olamamaktadır.
Bu düzenleme, hisse senetleri borsada işlem gören anonim ortaklıklar için de geçerli olmakla birlikte, bu ortaklıklara, genel kurullarının alacağı karara bağlı olarak temettüyü tamamen nakden dağıtma, tamamen hisse senedi olarak dağıtma, belli oranda nakit belli oranda hisse
senedi olarak dağıtarak kalanını ortaklık bünyesinde bırakma, nakit ya da hisse senedi
olarak dağıtmadan ortaklık bünyesinde bırakma konusunda serbestiyet tanınmıştır.
Bunun dışında, Sermaye Piyasası Kurulu, bu ortaklıklara genel kurul gündemleri ilan
edilinceye kadar, bir önceki dönemin kârından ayrılacak birinci temettüyü nakden
dağıtma zorunluluğu da getirebilmektedir.
Sonuç olarak, mevcut SPK düzenlemeleri gereğince, payları borsada işlem gören halka
açık anonim ortaklıkların asgari kar dağıtım zorunluluğu bulunmamakta, payları borsada
işlem görmeyen halka açık anonim ortaklıkların ise elde ettikleri karın (yukarıdaki
paragrafta tanımlandığı şekilde) yüzde 20’sini nakit olarak dağıtma zorunlulukları
bulunmaktadır.
Bu durumda, payları borsada işlem gören halka açık anonim ortaklık statüsündeki bir şirketin asgari kar dağıtım zorunluluğu bulunmamaktadır.
3- Vergi Kanunları Açısından:
Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesinde, menkul sermaye iradı, “sahibinin ticari, zirai
veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden
müteşekkül sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratlar” şeklinde
tanımlanmış, maddenin devamında ise kaynağı ne olursa olsun maddede bentler halinde
yazılı iratların menkul sermaye iradı sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/1-6-b-i maddesi uyarınca, tam mükellef
kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi
olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının
(1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr
dağıtımı sayılmaz.) yüzde 15 oranında (2009/14592 sayılı BKK ile) vergi kesintisi yapılması
gerekmektedir.
Kar paylarının vergilendirilmesine yönelik önemli hususlardan biri, stopaj yoluyla
vergilemede kar paylarının ne zaman elde edilmiş sayılacağı konusu olup kurumlardan
elde edilen kar paylarının vergilendirilmesine ilişkin esaslar, 191 Seri No’lu Gelir Vergisi
Genel Tebliği’nin “B _ KAR PAYLARININ ELDE EDİLMESİ :” başlıklı bölümünde yer
almaktadır.
Buna göre; genel olarak, kar payları da dahil menkul sermaye iratlarında
“elde etme”, gelirin hukuki ve ekonomik tasarruf etme imkanının doğmuş olmasına
bağlanmış olup “hukuki tasarruf”, gelir sahibinin gelir üzerinde talepte bulunma hakkını;
“ekonomik tasarruf” ise ödemeyi yapacak olan tarafından, gelirin sahibinin emrine
amade kılınmasını ifade etmektedir.
Bu durumda, bir gelir hukuken talep edilebilir hale
geldiği halde, ödemeyi yapacak olanın yükümlülüklerini yerine getirmemek suretiyle
gelirin fiilen sahibinin emrine amade kılınmaması halinde, gelir elde edilmiş kabul
edilmeyecektir.
191 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde anonim şirketlerde kar dağıtımı konusunda
özel belirlemelerde bulunulmuş olup tebliğin ilgili bölümü aynen aşağıdaki gibidir:
“1. Anonim Şirketlerde Kar Dağıtımı:
Anonim şirketlerde kar dağıtım kararını şirket genel kurulu vermektedir. Genel kurul kar
dağıtım kararını vermiş ve kar dağıtım tarihini belirlemiş ise, kar dağıtım tarihinde; genel
kurul tarafından kâr dağıtım tarihinin tespitinin şirketin yönetim kuruluna bırakıldığı
durumda ise, yönetim kurulunun tespit ettiği dağıtım tarihinde kar payı elde edilmiş
kabul edilecektir.
Ancak, bu tarihte kurum tarafından çeşitli nedenlerle kar dağıtımına
fiilen başlanmaması halinde, kar paylarının, fiilen dağıtımına başlandığı tarihte elde
edileceği tabiidir. Kâr dağıtımına başlandığı halde, ortağın kar payını tahsil etmemiş
olması, hukuki ve ekonomik tasarruf gerçekleştiğinden kar payının elde edilmesine tesir
etmemektedir.
Diğer taraftan, şirket yetkili organlarınca kar dağıtımına ilişkin hukuki prosedür
tamamlamamakla birlikte, kar payının fiilen dağıtıldığı ve ortak tarafından tahsil edildiği
durumda da fiili tasarruf gerçekleşeceğinden, kar payı elde edilmiş olacaktır.”
Görüldüğü üzere, vergi kanunlarında kar dağıtımını zorunlu kılan bir düzenleme mevcut
olmamakla birlikte, karın dağıtılması halinde kar payının (gelirin) vergilendirilmesi ve ne
zaman elde edilmiş sayılacağına ilişkin özel düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre;
şirketinizin kar dağıtımı kararı almaması durumunda vergisel açıdan herhangi bir
yükümlülüğünüz de ortaya çıkmayacaktır.
Ancak şirket genel kurulunda kar dağıtım kararı alınması halinde, yukarıda yer verdiğim yasal düzenlemeleri dikkate alınması gerektiğini hatırlatalım.