ANLIYORUM AKLINDAN GEÇENİ!
Uzun yolda gidiyorum.
Yolda düşünmek için ne kadar güzel
saatler.
İnsanlar aklıma
geliyor, gelenlerin hepsini tek tek tanıyorum.
Akıllarından ne geçiyor tek tek
biliyorum.
Kalpleri ne için atıyor tek tek
biliyorum.
İnsanları anlamak bilmek iyi bir şey
değil ki Funda diyorum.
Hikaye 1;
Yazlık evimde taş yuvarlanmış, su
gideri bozulmuş, gitmek, o kayaları kaldırmak, su giderini yapmak lazım
diyorum.
Malın mı var, derdin var diyor.
Çok yaşlı, çocuğu olmamış adam,
2 yazlık olmak üzere, 6 evi var eşek yükü parası var, ama kimseye verecek 1
dilim ekmeği yok.
Malın varsa, eh o zaman derdin
varsa sen niye biriktirdin diyemiyorum.
Sesinden, tonlamasından, kurduğu
cümleden anlıyorum.
Anlıyorum aklından geçeni.
Hikaye 2;
Dertleşme değil ama öylesine
konuşuyoruz, yokluyor beni aslında, konunun etrafında güya çaktırmadan
dolaşıyor, dert evim ne durumda, param ne durumda onu bilecek.
İmtihan dünyası diyor, ölüm var
diyor, dünya malı dünyada kalır diyor.
Aklı sıra beni bu söylediğinin içine
düşürecek ve kederlendirecek.
Sabahtan akşama kadar para
kovalıyor, kira vermiyor onun bunun evinde kalıyor, yeme içme masrafı sıfır,
kimseye verecek 1 bardak suyu yok, daha 1 dilim ekmeğini yiyen yok.
EH o zaman, dünya malı dünyada
kalacak ise.
İmtihan dünyası ise, imtihandan
parasız mal mülk edilmeden geç diyemedim.
Sen niye herkesin sırtında gezerek,
çakal gibi para kovalıyorsun, olmayan sermayeni yaratmak için beleş bedava
yaşıyorsun diyemedim.
Kurduğu cümleden anlıyorum.
Anlıyorum aklından geçeni.
Hikaye 3;
Kan bağı anlamında çok yakının.
Oğlu, her hafta sonu bir yere
gidiyor, öyle gitti böyle gittiler, diyerek atıp tutuyor.
Ve oğlu orada ev alıyor, anası
saklıyor, kimden sağlayacağını iyi bilmiyor.
Tanıyorum onu kalbi fesat, herkesi
nazarı değecek bilir, nazarın ta kendisi gibidir
ondan iyi bilir.
Anlıyorum aklından geçeni.
Uzaktan tanıdıklarında sıkıntı yok,
yakından tanıdıkların da sıkıntı var.
Çevrendekiler.
Zorunlu bir araya geldiklerin.
Ekonomi böyle iken, mal mülk davası
sabah akşam insanların ağzından düşmezken.
Herkes birbirini parasını ve
malını mülkünü kovalarken.
Hayat işte.
İstediğin kadar ağaçlarına sarıl,
onlarla dertleş, arkadaş ol.
İnsanlara maruz kalıyorsunuz.
Harcamaya kıyamadığım çocukluk
günlerim ne kadar temizmiş.
Paranın çok olmadığı, insanlığın yok
olmadığı zamanlardı.
Her çocuğun içinde başka çocuğa yer
olan zamanlarda büyüdük.
Ne ara bu kadar fesat, ne
ara çıkarcı ve ne ara bu kadar sinsi olduk bilmiyorum.
Çok hasarlanmış insanlar, hasar
büyük yani.
Yüreklerimizin, iki dirhem bir
çekirdek olduğu zamanları çok ararız.
Funda'nın
aklındakiler…
… Tam da yukarıda yazdığım gibi.
Magazin programlarına bakın, her gün
her sabah konuşuyorlar.
Tüm ünlülerin kazançlarını masaya
yatırıyorlar.
Bölüm başı ne kazanıyorlar.
Instagram’dan bir posttan ne
kazanıyorlar, bir story’den ne kazanıyorlar.
Tatillere bedava gidiyorlar.
Üst baş kıyafetler, çantalar,
ayakkabılar bedava.
Toplam kıyafetleri, toplam kaç lira.
Hatta kremler, saç bakım
ürünleri, makyaj malzemeleri
Eh seyahatler bedava.
Konuşmalara doyamıyorlar.
Öylesine bir yangına düştük ki.
Öylesine bir kıyamet var ki.
Herkesin gözü, başkalarının
cebi içinde.
Hayırlısı olsun.
Funda'nın
aklındakiler…
... Otobanlar bomboş.
Yolda araçlar tek tük, bazen dakikalarca araç görmediğin oluyor.
Osmangazi köprüsü 290 TL, İzmir otobanı 330 TL+ 90 TL.
Her gişede para ödemeye devam ediyorsun.
Ve Bodrum'a kadar ödeye ödeye geliyorsun.
Öyle bir çıkmaz ki.
Eski yol uzun ve bu defa kaç liralık benzin harcayacağız.
Vapur desen o da çok pahalı.
Bedel ödemek bu ise, ne münasebet, çok rahatsız edici.
Bir ülkede otoban ve köprüleri ödeme bedeli bu kadar olmamalı.
Bu kadar çıkmazda olmamalıyız.
Yol bu ya.
Çıkmaz da.