İHALEMSİ
Önceki yazılarda da bahsettiğimiz gibi ihalenin Saran’a verilme ihtimali hiç olmadı zaten. (Burada naklen yayın havuzundan bahsettiğimizi anlamışsınızdır.) Katar merkezli Bein Sports, detaylarını 11 Mart günü iş kesinleştiğinde öğreneceğimiz bir kapsamda yeni yayın döneminin eski yayıncısı olarak görevine devam edecek.
İhaleyi alan kuruluş ve TFF tarafından hiç bahsedilmese de; İlk
duyumlara göre yıllık ihale bedelinin (182 milyon dolar) yarısı dolar olarak
diğer yarısı da Türk Lirası olarak hesaplanarak ödemeler gerçekleştirilecek
deniyor. Hatırlarsınız bu hamle Arapların bize daha önce de yaptığı bir “hile-i
şer’iyye” idi. İlk ihalede 500 milyon dolara işi almışlar hemen bir müddet
sonra da su koyuvermiş ve “yarısı öyle yarısı böyle” formülüne geçmişler ihale
bedelini kuşa çevirmişler, yarısı dolar yarısı Türk Lirası ödemeye başlayarak artan
dolar kurunun finansman maliyetinden kendilerini korumuşlardı.
Bu yeni ihalede de umalım ve dileyelim ki federasyon
sözleşmeyle bunu sıkı şekilde güvenceye alsın ve sulanmasın daha sonraki
yıllarda. Bunun bir basamak sonrası biz bu bedeli ödeyemiyoruz hepsini TL’ye
çevirelim olacaktır. Yaşarsak görürüz. “Tarihe
tekerrürden ibaret diyorlar, ne masal şey/ hiç ibret alınsa tarih tekerrür mü
ederdi?”
Sözleşme 3 sezon için yani 2027 sezonu sonuna kadar yapılmış
anlaşılan bir de teminat mektubu konusu var net değil henüz. Katarlı Arap
yatırımcı kardeşlerimiz bu konuda çok hassaslar asla ve kat’a kendilerini zora
sokacak teminat mektubu falan gibi angaryalara sokmuyorlar işletmelerini. Hem
işin yoksa yüzde bilmem kaç buçuk komisyonla bir de teminat mektubu al şimdi
bankalardan. Ne gerek var diyecekler, bizim sözümüz senet diyecekler ve as koz
hep ellerinde olacak, yolun yarısında “bırakır gideriz haa deyip bir de korku
salacaklar TFF’ye. Nasıl olsa sırtlarında yumurta küfesi yok.
İşte öyle bir ihalemsi oldu ki bu naklen yayın ihalesi,
okullarda “nasıl olmaz” için harika dersi olur. Saran Grubu vitrin süsü
olduğunu anladığında iş işten geçmişti. Onlar zaten zoraki ve “lütfen” kabul
edilmişlerdi ihale süreçlerine. UEFA’ya grubun bahis yatırımları bile
soruldu ihaleye etkisi olur belki oradan diskalifiye ederiz diye. Verdiği bol
sıfırlı teminat mektubu gibi bir garanti hiçbir zaman artı değer olmadı
Sadettin Bey için. Onların varlığı “yukarıya” bilgi verirken ihalemsinin eşit ve şeffaf şartlarda
geçtiğini göstermek için dekoratif bir aksesuar olmaktan öteye geçemedi.
Gene çamur gibi görüntülerle, Nuh Nebi’den kalma
teknolojiler ve objektiflikten uzak -yayın-anlayışlarıyla baş başayız en
azından üç sene daha. Federasyondaki “bağzıları” da rahat bir nefes almıştır bu
vartayı atlattıkları için. Allah muhafaza ya pişmiş aşa su katan bu “yeni
yetme”ler alsalar hali nice olurdu TFF’deki QUANGO’nun. Ne MHK kalırdı, ne VAR
kalırdı ne de AVAR. Riva’dan gelen çizgiler, Riva’ya giden görüntüler, vuruş
anından önce mi, topla son oynandığı an mı, tartışmaları biterse ne yapardı
televizyonlardaki onca yorumcu abimiz, kardeşimiz. Neyse tehlike geçti herkes
her şeye kaldığı yerden devam edebilir. Hayırlara vesile olsun ve vârolsun Türk
Fitbolu…
PS: 8 Mart Dünya (Çalışan)
Kadınlar Günü vesilesiyle tüm hanımefendilere sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Bizim çizgimiz Neşet Baba’nın “Kadınlar
insandır, biz insan oğlu” çizgisidir vesselam.