TÜRKİYE SOMALİ ANLAŞMASI: ANKARA, AFRİKA BOYNUZU'NA NE SÖYLÜYOR?
. Aslında Türkiye’nin 2011’den itibaren izlediği Somali politikası, son yirmi küsur yıldır takip ettiği Afrika politikası çerçevesinde sürpriz bir gelişme değil. Fakat Afrika Boynuzu ve Doğu Afrika’nın son yıllarda kazandığı jeopolitik önem ve bura ile temaslı aktörleri için taşıdığı jeostratejik mana düşünüldüğünde son derece mühim bir gelişme ile karşı karşıyayız. Anlaşmanın içeriğini net olarak bilmiyoruz, kamuoyu ile henüz yetkililer tarafından paylaşılmadı. Ancak anlaşma ve hızlı bir onay sürecini Somali tarafının tamamlaması bölgeyle ilgilenen uzmanlar tarafından yorumlandı. Dolayısıyla aktarılan bilgilerde küçük farklılıklar olabilir ama kamuoyuna yansıyan yorumların anlaşmanın genel çizgilerini ve ruhunu yansıttığını söyleyebiliriz. Anladığımız kadarıyla anlaşma üç boyut üzerine oturuyor. İlk boyut kabiliyet inşası ile ilgili. Ankara’nın Somali’nin donanma kabiliyeti inşasına katkıda bulunması bekleniyor. Bu Ankara’nın savunma sanayi açısından, savunma sanayinin donanma unsurları geliştiren ayağı açısından çok önemli bir hamle. Türkiye, Somali savunma ve güvenliğinde var olan bir aktördü zaten ve kara (Mogadişu’daki Türk askeri üssü) ile hava unsurları Somali’de güvenliğe yönelik tehditlere karşı merkezi hükümet ile iş birliği halindeydi. Donanma kuvvetleri açısından kapasite paylaşımı, aktarımı vb bu açıdan Somali’nin merkezi kuvvetlerinin güçlenmesi, ordu birliği açısından ayrı önemde bir hamle olacak. İkinci boyut, ekonomik iş birliği boyutu. Kaynak arama, çıkartma, ortaklık geliştirme, mavi ekonomiyi güçlendirme hamleleri Türkiye ve Somali’nin Doğu Afrika’da ticaret devleti, ticari barış savı gibi tezlerini somutlaştırmak bakımından önemli. Bu noktada Türkiye’nin finansman kolaylığına sahip ülkelerden bir adım öne geçmesi ise Ankara’nın güvenlik sağlayıcı rolünün ne kadar ciddiye alındığını gösteriyor. Yine yorumcuların aktardığına göre, bu anlaşmanın üçüncü boyutu güvenlik sağlanmasıyla doğrudan ilgili ve Ankara’yı Somali’nin karasularının korunmasında belirli bir süre (10 yıl zikrediliyor) yetkili kılıyor.
Deniz güvenliğine yönelik meydan okumalar
Somali’nin deniz güvenliği ile ilgili bazı önemli meydan
okumalarla karşı karşıya olduğu biliniyor. Somali’nin deniz yetki alanlarında
kaçak balık avlanması ulusal gelire ihtiyaç duyan halk ve yönetim için önemli.
Bu tür kaçak avlanmayı sadece “fakir Afrika ülkelerinin” yapmadığını da
notlarımıza ekleyelim. Korsanlık, sokaktaki vatandaşın kolayca aklına gelen ilk
mesele ve tabi sadece Somali deniz yetki alanlarının çok önemli bir ticaret
yolu üzerinde olması ile ilgili değil. Merkezi hükümetin hizmet sağlama
noktasında yeterince güçlü olmaması, rakip merkez kaç kuvvetlerin, silahlara
ulaşım derdinde terör örgütlerinin ve adil paylaşım sorununu sömürecek her
türlü aktörün iştahını kabartıyor. Dolayısıyla korsanlık sadece korsanlık
olmaktan, küresel ticarete tehdit oluşturmaktan filan çıkıyor, yeniden dağıtım
ilkesinin mutasyona uğraşarak kanserleştiği rejim güvenliği için gerçek bir
tehdide dönüşüyor. Sırf mücadeleyi rejim güvenliği üzerine oturtmak sorunu
çözmüyor ama rejim güvenliği sağlanmadan, merkezi hükümet güçlenmeden de sorun
çözülmüyor. Aynı gözlemi terörle mücadele için de yapabiliriz. El-Şebab örgütü
ile mücadelede Somali ordusunun son yıl içerisinde almış olduğu mesafe ulusal
birlik ve merkezi hükümetin güçlenmesinin önemini bize hatırlatıyor. Bu noktaya
gelmişken Türkiye’nin eğittiği Gorgor Tugaylarının etkisini, Türkiye’de eğitim
alan yeni bir Somali elitinin yönetimde oluşturduğu etkiyi de hatırlatmamız
lazım. Yani Türkiye 2011’den bugün BM’in silah ambargosunu kaldırma noktasına
geldiği Somali’nin güvenliğinin sahada ve karar alma düzeyinde inşasında çok
etkili bir aktör oldu. Aslında Somali güvenlik sağlayıcıları ve sağlayıcı
adayları açısından oldukça kalabalık bir saha ama halka ve rejime istikrar
üzerinden aynı mesafede seslenebilen aktör sayısı az. Türkiye’nin Afrika
politikasının bu eksikliği doldurduğunu söyleyenler Somali’de 2011’den itibaren
Türkiye’nin varlığını giderek artırmasını hem rejim güvenliğinin inşası
konusunda verdiği desteğin başarısına hem de Somali halkına seslenebilmesine bağlıyorlar.
Somali ve Afrika Boynuzu çok kalabalık bir saha
Yukarıda bahsettiğimiz üzere genelde Afrika Boynuzu (Somali,
Eritre, Etiyopya, Cibuti) özelde Somali potansiyel güvenlik sağlayıcıları
açısından kalabalık bir bölge. Zaten Cibuti pek çok bölgesel ve küresel gücün
Afrika’daki önemli askeri üslerini ve donanma misyonlarına ev sahipliği
yapıyor. Mısır ve Körfez’in iddialı aktörleri (BAE ve Katar başta olmak üzere)
Somali ve Afrika Boynuzu’ndaki gelişmelere yakından ilişkili aktörler ve
kabile, hareket ve milis güçleriyle yapılan pazarlıklar dışında bölge
rejimleriyle de pek çok mutabakat imzalıyorlar. Çünkü Somali ve Somali’de kimin
etkili olduğu Kızıl Deniz güvenliğini ve buradaki ticaret rejimini doğrudan
etkileyecek önemde. Somali, önemli bir Yemen nüfusunu da içinde barındırıyor. Bu
nüfus Yemen’deki mücadele ile ne kadar ilişkili bu çok belli olmasa da bu sebep
Somali’yi İran, Suudi Arabistan ve İsrail’in radarına sokmak için yeterli.
İran’ın Afrika Boynuzu’nda var olmayı çok değerli bulduğu ortada. Yemen’de İran
destekli milisler için inşa ettiği güç aktarım ve gösterim kapasitesi bu
noktada bir şüpheye yer bırakmıyor. Unutulmamalı Rusya’nın Tahran’dan kabiliyet
satın aldığı bir dünyadayız. Dolayısıyla Tahran’ın Uganda, Kenya ve Etiyopya
ile kurduğu ilişki, bu ülkeler ve Somali arasındaki hassas dengeler, rekabet ve
sınır güvenliği mevzusu nedeniyle Somali’nin güvenlik ve istikrarını
etkileyebiliyor veya etkileme potansiyeline sahip. Daha ötesi tüm Körfez
güvenliğini ve Körfez’e donamasını, uçağını filan yerleştirmiş aktörlerin
güvenliğini etkileyebilir. Ayrıca güvenlik bir yana Afrika Boynuzu, Hint
Okyanusu ve Kızıl Denizi- yani Süveyş’i yani Akdeniz’i- birbirine bağlama
hattında. Bugünün jeopolitik mücadelesi bu bağlantı hatlarının kontrolü ve bu
kontrolün maliyeti ile ilgili. Bölgesel aktörler uygun koşulları oluşturamadan
bu bağlantı hatlarında küresel aktörler büyük donanma ve ticaret filolarıyla
kontrolü sağlamak konusunda çok zorlanıyorlar. Yemen krizi bunu net bir şekilde
gösterdi. Dolayısıyla bu hatlarda var olmak, etkili olmak ve kontrolde olmak,
bölgesel güçlere kolay kolay sahip olamayacakları bir küresel siyasette etki
gücü, pazarlık gücü veriyor. Yollar, kuşaklar, limanlarla herkes bu tür bir
kontrolde ortaklığın peşinde. Somali de bu açıdan çok çok önemli bir durak.
Somaliland hesaplara dahil oluyor
Öte yandan Somali’nin bir egemenlik mücadelesi içine
sıkıştığı Somaliland, Somali’den bağımsızlık için liman ve kıyı şeridini bir
pazarlık unsuru haline getirebiliyor, bu da hemen hemen Somali’de kim neyi ne
kadar yönetecek, kim kimin üzerinde etkili olacak sorusunu önemseyenleri
Somaliland’ı düşünmeye ve hesaplarına dahil etmeye davet ediyor. Bu hesaplar
tek boyutlu da yapılmıyor, yapılmıyordu örneğin BAE, Somali’de güvenlik
riskleri ve tehditleriyle baş etmek için özel kuvvetler eğitip donatırken,
Somaliland ile de Berbara Limanının geliştirilmesi ve yanı başında bir askeri
üs elde edilmesi için anlaşmalar yapmaktan çekinmiyordu. BAE’nin Berbara
Limanına akıttığı milyonların İsrail’in iştahını kabarttığı, Tel Aviv’in Gazze
Savaşından önce İbrahim Anlaşmasına ek (Nurşin Güney deyimi ile İbrahim
Anlaşması artı) iş birlikleri için gözünü BAE kolaylaştırıcılığına,
Sudan’a, Somaliland’a Etiyopya’ya diktiği biliniyordu. O günlerde bu gelişmeler
İsrail ile küçük bir gaz ortaklığı kurmaktan memnun, BAE’nın alt yapısına
yaptığı yatırımlara mecbur Mısır’ın tüylerini diken diken ediyordu- ki Gazze
Savaşı İsrail’in hareketliliğini sınırlasa da bu tür ilişkiler ağı bugünlerde
de Kahire’nin tüylerini diken diken etmektedir. Zira Süveyş Kanalına doğru
uzanan yollarda başka birilerinin at koşturması ayrı dert, Nil dahil çeşitli
nedenlerle sorun yaşanan Etiyopya’nın İsrail ve BAE ile yan yana Somaliland
limanlarına sızmaya çalışması ayrı dert. Somaliland sorununun son dönemde, tam
da Ortadoğu’da İbrahim Anlaşması filan konuşulamazken, canlanmasının arka planı
bu, ön planında ise geçtiğimiz günlerde Etiyopya ve Somaliland’ın yapmış olduğu
anlaşma var. Etiyopya merkezi Somali hükümetini atlayarak Somaliland ile
anlaşırken temel amacı olan denize çıkışı sağlamayı umuyor. Anlaşmanın
hükümleri yine kamuoyu ile paylaşılmış değil ama Etiyopya’nın Somaliland’ın
tanınması karşılığında liman ve kıyı şeridi kullanım hakkı kazandığına dair
yorumlar var ki Arap Birliği, Avrupa Birliği dahil uluslararası kurumların
anlaşmayı kınamasına neden oldu. Anlaşma bu tür bir yapıya sahipse sadece
ayrılıkçılığı cesaretlendirmez, Mısır-Etiyopya, Somali-Etiyopya çatışmalarına
da zemin hazırlayabilir. Ortadoğu bölgesel savaşın eşiğindeyken, benzer
aktörlerin yan rolleri oynadığı bir küçük bölgesel savaş da Afrika Boynuzu ve
Doğu Afrika’da denenebilir diyenlerin sayısı Husiler oraya buraya füze atarken
ve Mısır, Somali’nin toprak bütünlüğünü kırmızı çizgisi ilan ederken yazılıp
çiziliyordu.
Türkiye’nin hareket modeli neden farklı, neden önemli?