BRANDİNG İSTANBUL
Almanya'nın başkenti yaklaşık 10 yıldır aynı sloganı kullanmaktadır: “Arm aber sexy”…
Türkçeye
'Yoksul ama çekici' ya da 'Fakir ama seksi…' diye çevrilebilir…
40 yıl
düşünsek herhangi bir kentimiz için zinhar böyle bir sloganı uygun görmezdik.
Hayli
cesur aslında… Bir tür oksimoron sanki… 'Sessizliğin sesi' gibi… Yoksul ve
çekici… Hafif Sindirella masalını çağrıştırıyor… Berlin hiç de fena rakamlara
ulaşmamış… Her yıl 40.000 yeni kişi Berlin'e yerleşiyormuş. Berlin gibi bir
şehir için yüksek değil… 2017 yılında Berlin'e gelen turist sayısı 12.966.347
kişiymiş… Bir önceki yıl da yaklaşık bu kadar kişi Berlin'i ziyaret etmiş.
İstanbul, bu rakamlara yaklaştığı zaman rekorlardan söz ediliyor… Paris'e ise
2017'de 34 milyon turist gelmiş…
Biz,
Paris'le moralimizi bozmaktansa, bize yakın örnek olarak Berlin'e bakmaya devam
edelim… Soralım: Berlin markasını yönetenler bu 'yoksul ama çekici' sloganının
altını hangi vaatlerle dolduruyorlar?
Kentin
iletişimi yönetenlerin işledikleri temel vaat yaklaşımları şöyle:
“Bir kere
Berlin'de harika zaman geçirilir!”
“Berlin
güzel bir şehirdir”
“Her taraf
çok fazla yeşil”
“Çok fazla
oyun alanı var!”
“Çok fazla
su ve çok fazla bar var”
Marka
vaadi ne kadar yalın değil mi… 6 yaşındaki bir çocuğun anlayacağı kadar yalın…
Ne Bertolt Brecht'in Berliner Ensemble'ından söz var, ne Reichstag'ın ortasına
oturtulmuş mimarî harikası şeffaf kubbeden, ne Schiller'den, ne Wagner'in
heykelinden, ne Büyük Friedrich'in efsanevî Sanssouci malikânesinden ve ne de o
hepsi birbirinden muhteşem müzelerinden… Onlar zaten var, diye düşünüyor
olmalılar…
Berlin'in
iletişimini bir ölçüde Almanya'nın diğer kentlerinden yaşayan insanlara rağmen
başarıyla yürütüyor Berlinliler… Çünkü Bavyera gibi diğer eyaletler, Berlin'in
her sene milyarlarca eurolarını yutan bir şehir olmasından şikâyetçi… Sadece
diğer eyaletlerden geçen yıl 3,92 milyar euro akmış Berlin'e… Peki, Berlin'in
borcu ne kadarmış? Tam 60 milyar euro… İstanbul'un konsolide bütçesinde
belirtilen borç miktarı ise sadece 42,6 milyar TL (7 milyar euro)… Hiçbir Alman
kentinde bu kadar çok insan devlet yardımıyla yaşamıyormuş. Öte yandan
Berlinliler ortalamada diğer Alman kentlerinde yaşayanlardan ayda 1.500 euro
daha az para kazanıyorlarmış. Berlin iletişimini yönetmeyi gayet iyi biliyor…
Bir zamanlar ünlü bir şarkıdan yola çıkarak (Das ist die Berliner Luft – Bu,
Berlin havasıdır) Berlin havasını teneke kutularda satabilen bir kentin
pazarlama iletişimi konusunda sırtı yere gelmez…
Almanya'nın
dünya çapında marka yönetiminde Berlin'in rolü büyüktür… Potsdam,
Alexanderplatz gibi meydanları üzerine şiirler, romanlar yazılmış, filmler
yapılmış bir kenttir Berlin…
Tıpkı
İstanbul'un Türkiye markası üzerindeki etkisi gibi… Peki, İstanbul'un marka
vaadi nedir sizce?.. Taksim, Beyazıt meydanlarının ekseninde geçen standart tur
eserleri biliyorsunuz?.. İstanbul'un pazarlama iletişimi strateji mesela… Hangi
paradigmalar üzerine kuruludur?.. İstanbul'un stratejik iletişim planını hangi
marka vaadinin üzerine oturtulmuştur; ya da oturtulmalıdır?..
Bu
soruların yanıtlarını verecek bir Büyükşehir Belediye başkanı olacak olan Murat
Kurum bunu kesinlikle gerçekleştirecektir. Ben oyununu Murat Kurum’a vereceğim.
Çünkü İstanbul'un marka değeri Türkiye'nin marka değerini tetikler; o da gidip
başta ihracat olmak üzere tüm dış ekonomik ve siyasî ilişkileri etkiler…
GÜNÜN
SÖZÜ: İSTANBUL DEMEK TÜRKİYE DEMEKTİR.
BERAT
KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.