KÜBRA: AYNILAŞTIRILAN İNSANLARIN FARKLILIK ZAFİYETİ
Sekiz bölümlük diziyi bir oturuşta seyrettim. Gereksiz zaman kaybına sebep olacak bir şey olmadığı için çok da zor olmadı.
Asıl eleştiri konuma geçmeden, dizinin yan hikâyesinde,
Ahmet Mümtaz Taylan’ın canlandırdığı polis rolündeki karakterin özel
hayâtındaki trajedi, oldukça etkileyici bir şekilde işlenmiş. Trafik kazasında
ölen ve organları bağışlanan oğlunun kalp sesini bir hayat kadınının bedeninde
dinlemesi ve oğlunun gözlerini bir tezgâhtar kızın gözlerinde seyretmesi
gerçekten usta işi bir kurgu olmuş.
Gelelim esas konuya. Gökhan Şahinoğlu isimli karakter
(Çağatay Ulusoy) bir terör gâzisidir. Ormancılar isimli bir gecekondu
mahallesinde oturmakta ve araba tâmir atölyesinde ustabaşı olarak
çalışmaktadır. Merve isimli kız arkadaşıyla evlenme plânları yapmaktadır.
Soulmatch isimli bir cep telefonu uygulamasında gelen
mesajla dünyâsı değişir. Mesajda “sen farklısın” yazmaktadır. Mesaj “KÜBRA”
isimli bir kullanıcıdan gelmektedir. Gökhan’ın uygulamadaki adına da
“Semavi”dir. Bu mesajı gören Merve, kıskançlık refleksiyle tepki verir. Daha
sonra KÜBRA’dan, Semavî’ye kehânet içerikli mesajlar gelir. İstanbul’un
elektrikleri kesilir. Bunu bildiği için, polis, Semavi’nin bir terör örgütü
üyesi olduğu şüphesiyle Semavi’yi tâkibe alır.
Semavi, bir çocuğu önce yanan arabanın içinden kurtarır.
Sonra da yine KÜBRA’dan gelen bir mesaj ile çocuğun tedavi gördüğü hastalıkta
yanlış teşhis olduğunu öğrenir. Bunu çocuğun babasına söyler ve çocuk yanlış
tedavi kurbanı olmaktan kurtulur. Semavi artık “bir kahraman”dır. Yardıma
muhtaç birçok kişi ona başvurur. Birçok yardımsever de onun aracılığıyla aynî
ve nakdî yardım gönderir.
Tabi ki böyle bir “güç” birilerinin dikkatini geçer ve
Semavi’yi “korumak” isterler. Ancak Semavi bunu kabûl etmez. Daha sonra
olaylar, polisiye bir dizi tadında gelişir. Ama son bölümde hikâyenin esas yüzü
ortaya çıkar.
KÜBRA, gerçek değil hayalî bir kullanıcıdır. Yapay zeka
tarafından üretilmiştir. Bilgi toplama becerisi açısından neredeyse sınırsız
erişim imkânı sebebiyle, sanki “geleceği görmek” gibi bir özelliği vardır. Bunu
Semavi ile paylaşır.
Sen farklısın
KÜBRA, aslında hepimizin ilk anda zannedildiği gibi bir
kadın ismi, yâni Kübra değildir. “Ekber”, “Kibir” gibi aynı ökten geldiği için
“Kübra” kelimesi seyirciyi kendi içinde hikâyeler yazmaya sevk etmektedir.
Ancak KÜBRA’nın aslı KUBRA’dır ve bir uygulamanın İngilizce isminin (Knowledge
Unit Based Reason Animation) baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. O yüzden
ben de hep büyük harflerle yazdım. KUBRA’nın yaratıcı ekibi, bu yapay zekâyı,
“çayına bisküit batırıp yiyen” ve fakat çağa ayak uydurma niyetinde olan zengin
bir iş adamının şirketine CEO olarak satar.
KUBRA, sıradan insanlara sıradan bir isim ile, onlara “sen
farklısın” diyerek yaklaşmaktadır. KUBRA, iş adamını yeni dünyâda eski dünyadan
farklı olma vaadiyle kandırır. Hem yenilenmek hem de İşini büyütüp daha “ekber”
olmak isteyenleri böyle ikna eden KUBRA, aslında insanların en zayıf karınları
olmaya başlayan “farklı olma” dürtülerine hitap etmektedir.
Aynılıktan farklılığa
Botoks sebebiyle birbirine benzeyen kadınlardan, aynı diziyi
seyreden, aynı yerde alışveriş veya tâtil yapan, aynı kıyâfetleri giyen, aynı
yemekleri yiyen, saçını aynı şekilde traş ettiren veya boyatan, aynı kelimeleri
ağzına sakız yapan ve daha nice aynılığın içinde bocaladığı bile fark
edemeyecek hâle getirilen günümüzde insanı, nereden geldiği bilinmeyen (bilinse
de önemsenmeyen) “Sen farklısın” mesajı ile, bir anda “kahraman” hâline
gelebilir veya getirilebilir.
Yapay zekânın bize oynayacağı oyunları tahmin etmek artık
neredeyse imkânsız. Belki de tek korunma yolu, dijital hayattan tamâmen
uzaklaşmak. 1 Şubat 2024 tarihli haber bültenlerinden Google’ın yazılı
metinleri (şimdilik) beş sâniyelik videolar hâline dönüştüren bir yapay zeka
programı geliştirdiği anlatıldı. Otuz milyon video ile bunu yapması “öğretilen”
program, hâfızasındaki video sayısı arttıkça daha uzun videolar yapabilecek.
Bunun Epstein gibi sapık zihniyetlerin elinde nerelere gideceğini tahmin etmek
bile istemiyorum.
“Herkes gibi olmak istemeyenler” farklı olmak, otantik
olmak, özgün olmak tuzağına düştüğünde, halkın “kahramanlık” kisvesini
taşıyamaz ve onu “korumak” isteyenlerin kötü niyetlerine karşı koyamaz hâle
gelmektedir. Bu, bir zâfiyettir. Önce aynılaştırılıp şahsiyetsizleştirilen
insanlar, bu zâfiyet sebebiyle, tek bir mesajla cehennem azâbını dünyâda
yaşayacakları değişikliklere mâruz kalmaktaktadır.
KUBRA dizisinin yapımcıları ve yönetmenleri, eğer bu mesajı
vermek istemişlerse, bence başarılı olmuşlar. Tebrik ederim.
Şunu da belirtmek isterim ki, bütün hikâye yapay zekânın
insan hayâtına ne kadar müdâhil olabileceğini gösterirken, son sahnede
Semâvî’nin bir “komutu” ile ATM’lerden sokaklara para fışkırmasını da sanki
karşı yönden insanın yapay zekâya ne kadar etki edebileceğini gösteren ya da
keşke etki edebilse dileğinin bir örneği olarak görebiliriz.