ZAMAN VE ZEMİN MESELESİ
Hafta sonu Antalya’da oynanan maçtaki zemin oldukça sıkıntılıydı, her iki takım da oynamaya niyetli olduğu için bunun dezavantajını derinden hissettiler, sahanın zemini yamru-yumru olunca toplar ayaklarına oturmadı, çektikleri şutlar isabetli olmadı, attıkları paslar hedefe ulaşamadı. Rize’de de durum pek farklı değildi. Hâ-keza Gaziantep’te de.
Stadyumların mülkiyeti ile ilgili bazı “gri” durumlar olunca
zemin bakımları ve yenileme masrafları kulüplerimiz için “angarya” olarak
görülebiliyor. Federasyon da bununla ilgili zecrî bir uygulamada bulunmadığı
için bu önemli konu Beden Terbiyesi ile Spor Kulüplerinin arasında “masraf
kapısı” olarak bir angarya evriliyor ve hak ettiği ilgiyi görmüyor neticede.
Aslında federasyonun kasası sponsorluklardan gelen paralarla
dolu olduğu için bu konuya sahip çıkarak işi sıkı tutup “ya herru- ya merru”
dese ve bu işte uzman profesyonel şirketlerden aldığı danışmanlık ve uygulama
hizmeti ile zeminleri bulundukları il ve bölgenin şartlarına uygun şekilde en
güzel şekilde hazırlatıp bunun bedelini de naklen yayın gelirlerinden mahsup
etse veya uygun zemini olmayan kulüplerin birazcık canlarını yakacak disipline
edici yaptırımlar uygulasa fenâ mı olur?
Daha Şubat’ın başında hal böyleyken “Mart kapıdan baktırır,
kazma kürek yaktırır” gelince vay halimize. Elbette Samsun’da uygulanan çim
cinsi ve bakım periyodu ile Antalya’nın aynı değil. Sivas’taki alttan ısıtma
sisteminin üstündeki çimle de Mersin’in zemini bir değil. Ama Amerika’yı
yeniden keşfetmenin de lüzumu yok, Avrupa başta olmak üzere bütün dünyadan
onlarca maç izliyoruz, Allah aşkına bizden başka nerede var bu zeminler?
Afrika’da bile yok. Hadi Katar, Suudi Arabistan gani zengin o çöl sıcağında bile
çimleri yemyeşil ve harika olacak imkanlara sahipler, ya gariban Afrika? işte
izliyoruz Afrika Kupasını hangi zemin bizden kötüydü?
Bir de lütfen şu maçlara ilave edilen ekstra zamanlara biraz
daha dikkat gösterelim. Tamam basketboldaki gibi top oyunda değilken kronometre
durmuyor onu anladık ama yere yatanın kalkmadığı, normal bir ikili mücadelede
bile sağlıkçıların zırt-pırt sahaya koştuğu, her kalecinin her aut atışını minimum
45-50 saniyede oyuna soktuğu, en az üçer kez oyuncu değiştirmek için oyunun
kesildiği bir maçta beş dakika ilave nedir hakikaten? Bir ara bu iş 10-12
dakikalara çıkmıştı da sevinmiştik ama ne olduysa bu sezon hakemler “bitse
de gitsek” modunda.
İşte bu zaman ve zemin meselelerinin halli ile futbolun
evrensel standartlarına bir adım daha yaklaşacağız ve ülke futbolumuz bundan
kazançlı çıkacak eninde sonunda.
Yaz aylarında beklenen kuraklığa hazırlıklı olmak için bol
ve bereketli yağmurların devamı niyazıyla hepimize güzel haftalar…
PS: Mübarek Miraç Kandili gecesinde, geçen seneki depremde
vefat eden tüm kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz. Ruhları şâd olsun.