TÜRK DIŞİŞLERİ TARİHİ YÜKÜ VE SORUMLULUĞU
Bu tartışmaların artmasına neden olan son olay, İran destekli milis grupların Ürdün-Suriye sınırındaki bir ABD üssüne yönelik saldırısında 3 ABD askerinin hayatını kaybetmesi oldu.
Tahran yönetimi, saldırıyla herhangi bir ilgilerinin
olmadığını açıklasa da Washington, olaydan İran’ı sorumlu tuttu.
Başta ABD Başkanı Joe Biden olmak üzere Washington’dan
yapılan tüm açıklamalarda, “ABD’nin
kendi belirlediği yer ve zamanda gerekli karşılığı” vereceği belirtilse de “İran ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz.
İran ile herhangi bir şekilde savaş istemiyoruz” ifadeleri dikkat çekici.
Bu ifadelere bakılarak ya, “ABD İran’dan korkuyor” ya da “ABD
savaşın bölgeye yayılmasından endişe duyduğu için ihtiyatlı davranıyor” kanılarına
varılabilir.
Ancak ikisi de değil.
ABD ne İran’dan
korkuyor ne de savaşın yayılmasından endişe duyuyor.
Aksine ABD adım adım
savaşı Ortadoğu’ya, Kafkaslara ve Avrupa’ya yaymaya çalışıyor.
Ve de bunu İran ile
birlikte danışıklı dövüş şeklinde yapıyor.
Yani ABD, tüm bu bölgelerin her birinde, ayrı ayrı
noktalarda çıkardığı yangınların genişleyerek büyümesini ve bu bölgelerin
tümünün bir ateş çemberine dönüşmesini istiyor ve bunu sağlamaya çalışıyor.
Bunu belirli bir plan dâhilinde ve kontrollü olarak yapmaya
çalışıyor.
Ve de yangının Ortadoğu’daki ayağını da İran ile birlikte
götürüyor, yürütüyor.
Açmaya çalışalım…
Hamas’ın 7 Ekim saldırılarının ardından İsrail’in Gazze’ye
yönelik saldırıları insanlık tarihinin yakın dönemde eşine rastlamadığı bir
soykırıma dönüşmüş durumda ancak Tahran’dan sözlü esip gürlemeler dışında tık
yok.
İran, Filistin’den
Ürdün’e, Ürdün’den Suriye’ye, Suriye’den Irak’a, Irak’tan Yemen’e kendisine
bağlı tüm Şii milis grupları üzerinden bölgenin her tarafında küçük füze ve
drone saldırıları gibi saldırılarla yangını sıcak tutmaya çalışıyor ancak ne
kendisi ne de bu grupların hiçbiri ne İsrail’e ne de ABD’ye karşı topyekûn bir
savaşa giriyor.
Aynı şekilde ABD ve İsrail de benzer saldırılarla yanıt
vermekle yetiniyor.
Dikkat edilecek olursa tüm bu saldırılardan ve yangın
sarmalından en ağır yarayı Sünni İslamcı gruplar ve Sünni Müslüman kitleler
görüyor.
Dahası bugüne dek
Ortadoğu ile adı pek anılmayan ve ABD’den sonra İsrail’e en büyük desteği sunan
ve son dönemde Sünni Müslümanlara yönelik hasmane yaklaşımlarını zirveye
taşıyan Hindistan ile İran arasında çok yakın iş birliği ve ortaklık
anlaşmaları yapılıyor.
İran’ın, Hindistan’ın kanlı bıçaklı olduğu Pakistan’ı da bu
ateş çemberinin içine çekme çabalarına da ayrıca dikkat çekmek gerekiyor.
Belirttiğimiz gibi
Ortadoğu’da ve İslam coğrafyası üzerinde bir Sünni Müslüman kıyımı planı
uygulanıyor ve bütün emareler İran’ın bu planın tam göbeğinde olduğunu
gösteriyor.
AVRUPA’NIN RUSYA İLE
BÜYÜK SAVAŞA HAZIRLANMASI…
Gelelim konunun Kafkasya ve Avrupa ayağına…
Tüm barış çabalarına rağmen, bir yandan Ermenistan’ın
Azerbeycan’a yönelik kışkırtıcı girişimleriyle bölgedeki gerilimin devam etmesi
sürdürülürken, diğer yandan iki yılını geride bırakmaya yaklaşan Rusya-Ukrayna
savaşı da devam ediyor.
Bakü ve Erivan arasında kalıcı bir barışın sağlanmasına
engel olmaya çalışan Washington, Kiev’in barış masasına gelmemesi için, yani
bölgedeki yangının devam etmesi için her türlü çabayı göstermeye devam ediyor.
Ve tüm bunlar
olurken, başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa hızla Rusya ile büyük bir savaşa
hazırlanıyor.
Avrupa’yı bu büyük
savaşa iten, yönlendiren ve hazırlayan da ABD.
Biden yönetimi ve onu
destekleyen derin ABD, Ortadoğu’dan Kafkasya’ya, Kafkasya’dan Avrupa’ya ve
oradan Balkanlara uzanan geniş bir çemberde büyük bir savaşın planlarını hayata
geçiriyor.
Bunun 3. Dünya
savaşına dönüşmesi içten bile değil.
Bu çabaların önümüzdeki Kasım ayında yapılacak ABD
seçimlerine kadar süreceği aşikâr.
Hatta iç kamuoyunda büyük sıkıntı yaşayan Biden yönetiminin
seçimleri kaybetmemek için bu yangını erkenden harlandırması da olası.
Hasılı kelam Türkiye, güneyinden doğusuna, doğusundan
kuzeyine, oradan da batısına doğru uzanan ve dört bir yanını saran bir yangın
çemberinin ortasında.
Türk dışişleri,
öncelikle Türkiye’yi bu yangın çemberinden sağ salim çıkarmak ardından elinden
geldiğince bu yangınların büyümesini önlemeye ve de gücü yettiği oranda bunları
söndürmeye çalışmak gibi ağır, tarihi bir yük ve sorumlulukla karşı karşıya.
Hakan Fidan
yönetimindeki kadroların bu deneyim ve iradeye sahip olduğuna kuşkum yok.
Dilerim hem ülkemiz, hem bölgemiz hem de tüm insanlığın
geleceği için bunda muvaffak olurlar.