Bİ MAKARNA, Bİ BÖREK YAPALIM
Ailemizin sıcacık cümleleri bu olurdu.
Hep beraber, çoluk çocuk karın
doyurmanın adı ve telaşı bu olurdu.
Yufka açılır, 3 yufka alınır,
patates haşlanır, içine bol peynir konur, tuz karabiber oh mis olurdu.
Kocaman kızarmış tepsi masaya gelir,
çıtır çıtır ses çıkararak dilimlenir, yanında ayran ya da yoğurt
konur, sıcacık yenirdi.
Böylelikle, aslında bir akşam
yemeği kurtulmuş olurdu.
Ya şimdi.
1 kilo un 20 TL.
Bir yufka 15 TL, eh bir tepsi
börek için 3 yufka gerekiyor eder 45 TL, yarım kilo patates böreğe koysak
7.5 TL.
Yumurta 2 adet, 7 TL.
Peynir en az 15 TL.
Süt, yoğurt, yağ, kırmızı biber,
tuz, maydanoz, fırın elektrik derken bir tepsi böreğin maliyeti yukarıda çıktı
işte.
Bir tepsi börek o da patatesli
olursa, ortalama 100 TL maliyeti var.
Beyaz peynirli, kaşar peynirli ya da
kıymalı börekleri saymayacağım.
Yanında ayranı, yoğurdu onu
da hiç saymayacağım.
Ya makarna.
1 paket makarna 15 TL.
Domatesli yapacaksak, domatesin
kilosu en son gördüğümde 40 TL idi.
Üzerine peynir, ya da yoğurt döksen
maliyeti ortada.
Eskiden, fakir tanımı yapılırken,
onlar fakir sabah akşam makarna ekmek yerler denirdi.
Ya şimdi;
Sabah akşam börek, ya da sabah akşam
makarna bile yiyemez duruma geldi insanlar.
İnanılır gibi değil.
Ekonomi herkese eşit davranmıyor.
Kimsenin parası
mutfağına, karnını doyurmaya yetmiyor.
Böylece, insanlar birbirine ne
diyor.
Yolunu bul para kazan.
Boşuna çocuk okutma.
Bu ülkede zengin olmak için
insanlıktan çıkmak gerekiyor ise.
Çık canım.
Bir ülkede karnı acıkan çocuklar var
ise ve istediklerini yiyemiyor ve karnını doyuramıyor ise.
Bir ülkede çocuklar okula beslenme
çantası boş gidiyorsa, aç kalıyorsa.
Biz.
Hayatın, hangi yanına yaslanalım
bilemedim.
İnsanlar, ruha iyi gelen
şeyleri, öğretileri falan ararken, midemize iyi gelen şeyleri bulamıyor
ise, karnın aç ise, ruhu aramanın ne manası var ki.
Camiden çıkan insanlar bu
günümüzü aratma Allah'ım derken, önlerinden geçtiği lokantalara başlarını
çevirirken çok şükür demenin ne anlamı kaldı ki.
Demem o ki.
Karnın aç ise.
Hayat sana kötü davranıyor demektir.
İnsanlar kendinden dışarı bakamaz
hale geldi ise, inanın karnı gurulduyor demektir.
Karnını doyurmak için ömrünü masaya
koysan yetmez halde isek.
Karnın açsa, çok önemlidir çok.
Vah vah bize.
Funda'nın aklındakiler..
... Gazete 2.sayfasında başlık
atmış.
"Altın vize"
cazip gelmiş.
Tek tek ünlü isimlerinin adlarını
yazmışlar.
Altın vize nedir?
Avrupa ülkeleri, Amerika’da Kanada’da
bir ev alarak, ya da o ülkenin istediği euro ya da dolar kadar yatırımı
yaparak, o ülkeden golden vize alıyorlar.
Sonra;
Artık, o ülkelere vize almadan
gidiyorlar.
Zamanla oturuma, zamanla
vatandaşlığa dönüşen durum oluşuyor ve bunlar o şartları yerine
getiriyorlar.
Sonunda vatandaş oluyorlar.
Yani, bunların hepsi paraya
bağlı işler.
Yani, bunların hepsi tuzu kuru hayat
ve çalışmaları.
400, 500 bin euro’lar falan
konuşuluyor.
Neyse;
Aklınıza gelen tüm ünlüler bu golden
vize peşindelermiş.
Burcu Biricik, Sarp Apak, Emre
Yetkin, Volkan Konak, Onur Akın, Hande Yener, Zeynep Bastık, Demet
Özdemir ve hatta burada isimlerini sayamayacağım nice ünlüler buralarda ev
almışlar.
Kim ne diyebilir ki.
Güle güle otursunlar, insanların
kendi paraları, ne isterlerse alırlar.
Hatta parayı veren düdüğü çalar.
Konumuz şu.
"Golden vize cazip geldi" başlığı
olmaz, yanlış.
Ünlüler, yavaş yavaş yurt dışında
düzen kuruyorlar deseniz tamamdır.
Ya da burada para kazanıp, orada
yatırım yapıp, ev alıyorlar, düzen kuruyorlar deseniz tamamdır.
Ülkeden ümidi kestiler, en azından
çocuklarını kurtarma peşindeler deseniz tamamdır.
Cazip ne yahu.