AH! DEDİM!
Günlerden beri, dilimden düşmüyor.
Evin apartman kapısından çıktığımdan
itibaren dilimde bir şarkı.
Tarkan;
Ve "Biz Çocukken" diye
başlıyor
Ne kadar güzel söylüyor.
Biz çocukken,
Ne güzel çiçekli kırlardık,
Biz çocukken,
Rengarenk düş kanatlı
kuşlardık,
Bir masalda saklanan,
Günahsız melekler,
Çok uzakta, kuytuda,
Suları berrak pınardık,
Biz her mevsim yazdık,
Hem aşk, hem sevdaydık,
Her gün döndü dünya,
Kimdik, kim olduk,
Asla bitmez hayatta,
Güneşli yarınlar,
Her yürekte yaşayan
Bir çocuk varsa, umut var,
Bir kırık ayna tuttu,
Güldü halime zaman,
Bak, dedi,
İşte bu senden geriye kalan,
Bir gölge gördüm,
Solgun yılların yorgun izi,
AH! dedim,
Hayatın elinde bir çare insan.
Şarkı sözleri böyle şahane ve o
kadar güzel söylüyor ki, Tarkan.
Kendinize bakın, etrafınıza bakın,
insanlar geçmiş günlerini ne kadar özlüyor.
Kendinize bakın, etrafınızda ki
insanlara bakın ne kadar yorulduk,
Ben Üsküdar'ı çok özlüyorum, sokakta
kimseden korkmadan, saatlerce oynadığımız günleri.
Bakkal amcadan ne istersek aldığımız
ve bakkal amcanın deftere yazdığı ve sonra annemden parasını aldığı
şemsiye çikolata, leblebi şekerinin tadını unutamıyorum.
Annemizin, hiç kızmayan sıcacık
şefkatini özlüyorum.
Etrafta, ne kadar çok ağaç vardı,
Etrafta, ne kadar çok çiçekli
balkonlar vardı.
Herkes tabiatı, ağacı ve yeşili çok
severdi.
Komşular hiç kavga etmezdi.
Mahallemiz yemek kokardı, herkes
komşusuna tabak taşırdı.
Otobüste, minibüste, sokakta,
trafikte insanlar kavga etmezdi.
Taciz, tecavüz haberlerini hiç
hatırlamayacak kadar duymazdık.
Hırsızlık, soygun
haberlerini tek tük duyardık annemler günlerce konuşurdu.
Cenazeler, mevlütler gerçekten ölümü
bilen, kederini anlayan insanlarla dolardı.
Ya radyolar.
Sabah sabah ne kadar güzel şarkılar
çalar ve programcılar hikaye anlatırlardı.
Televizyonda aile dizileri, mahalle
hikayeleri olurdu.
Pazara giderdik, file file doldurur
meyve sebzeden 2’şer kilo alırdık.
Pazar sabahı, hadi kahvaltıya
misafir çağıralım derdi annem, kalabalıklar sofrada her türlü, peynir, sucuk
kahvaltı ederdik.
Cebimizde paramız vardı ve çok
bereketi vardı.
Paramız vardı, bereketimiz vardı.
Siyaset bilmezdik, anamız babamız
evde siyaset hiç konuşmazdı.
Herkes birbirini severdi.
Kimse kimseye bulaşmazdı,
sataşmazdı,
Sosyal medya yoktu, birbirini
tanıyan insanlar görüşürdü, birbirini severdi.
Hayatın, tanıdığın insanlar,
yaşadığın insanlar kadardı.
Avuç içi kadardı.
Bir kucak içi kadardı.
Azdı ve özdü.
Ya şimdi.
Ne düş kanatlı düşlerimiz kaldı,
Ne çiçekli kırlarımız kaldı,
Ne aşk ne sevdamız kaldı,
Ne mevsim ne yazımız kaldı,
Ne günahsız insan kaldı,
Ne umudu olan çocuk kaldı,
Bütün aynalar kırık,
Hayatın elinde biçare insanlar
kaldık.
Yazık oldu bize.
Funda'nın
aklındakiler…
... Televizyon programlarına bakın.
Sabahtan akşama kadar, orada
gördüğünüz tüm insanlar arasında çirkeflik var, kavga var.
Berbat seviyesiz,
kimliksiz programlar almış başını gidiyor.
Gelinler kavga ediyor, kaynanalar
kavga ediyor, yemek programında çirkef kadınlar, çirkef adamlar, çirkef
geyler, kavga ediyor.
Konuşma özürlü insanlar, programcı
olmuş konuşamıyor.
Yorum yapmakta özürlü insanlar,
konuk çağırıp konuk üzerinden programı kurtardığını sanma halleri çok
tuhaf,
Orada neden oturduğu belli olmayan,
bir şey söylersem, aman başıma bir şey gelir korkaklığında saklanan insanlar,
Anlayacağınız tam dibe vurmuşuz.
Ekonomist olmayan adamlar ekonomi
anlatıyor,
Kocasından her gece dayak yiyenler,
kadın erkek ilişki uzmanı olmuş, ilişki nasıl kurtarılır anlatıyor,
Kendi hayatının içinde tepetaklak
olmuş, ama yaşam koçu olmuş anlatıyor,
Tırnaklarını, tırnak etlerini
dibinden yiyen adam, insanların sorunlarını format atarak nasıl çözeceğini
anlatıyor,
Peltek adamlar, kadınlar,
Tıstıs konuşan adamlar, kadınlar,
O halde;
Kadına şiddetten bahsedemezsiniz,
Çoluğa çocuğa şiddetten bahsedemezsiniz,
Hayvana şiddetten bahsedemezsiniz,
Yani, siz ülkede olan biten olumsuz,
kötü ve kavga içeren hiçbir konudan bahsedemezsiniz,
Aymazlık almış başını gitmiş.
Hadi.
Paranıza bakın.