EXPAT'LARIN VERGİLENDİRMESİ
Expat, doğup büyüdüğü ülke dışında başka bir ülkede çeşitli kurum, kuruluş, yada şirkette çalışan kişiye deniyor. İngilizce'de ex-patriate ifadesi kullanılıyor.
Expatın en
önemli özelliği göçmenlikten farklı olarak yüksek nitelikli iş tanımına sahip
olmasıdır. Şirket çalışanları expat statüsünü yaşadıkları ülkede bağlı
oldukları resmi kurum tarafından görevlendirilerek almaktadır.
Yabancı
ortaklı ve çokuluslu şirket çalışanları / üstdüzey yöneticileri Türkiye'deki
şirketin yurt dışı grubuna bağlı başka bir şirkette zaman zaman yurt dışına çalışmaya
gidebiliyor.
Beyazyakalı olarak nitelendirdiğimiz bu çalışanın veya
yöneticilerin maaşı Türkiye'deki çalıştığı şirketin hesabına yatırılıyor ve
sosyal güvenlik primleri ödenerek maaş tutarı ile birlikte yurtdışına yansıtılabiliyor.
Bu tarz ödeme ve işlemlerde Türkiye'deki şirket üzerinde herhangi
bir maliyet veya bir gider oluşması söz konusu olmuyor.
Bu koşullar altında yapılan ödemelerin Türkiye’de gelir
vergisi stopajına tabi olup olmayacağı, Türkiye'deki şirkete bağlı expat
statüsündeki çalışanın yurtdışına çalışmak için gitmesi durumunda vergilendirme
ve konuya ilişkin özellikli husulara bugünkü yazımda bir göz atalım.
1. Yurt dışında verilen hizmetlerden dolayı elde edilen
gelirin nerede vergilendirilmesi gerekir?
Gelir Vergisi Kanunu 3’üncü maddesinde “Resmi daire ve
müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı
olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işlemi dolayısıyla
yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşlarının Türkiye içinde ve dışında
elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden tam mükellef olarak
vergilendirilecekleri belirtilmiştir.
Ancak yine aynı maddede yukarıda açıklanan gerçek
kişilerin bulundukları memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratları
dolayısıyla Gelir Vergisi veya benzeri bir vergiye tabi tutulmuş bulunanların
mezkur kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmeyecekleri
açıklanmıştır.
Örneğin; Rusya’da çalışan personelin verdiği hizmetler
dolayısıyla elde ettiği gelirin vergilendirilmesinde Türkiye ile Rusya arasında
imzalanan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması hükümleri öncelikle dikkate
alınır.
Bu anlaşmanın 15’inci maddesinde tanımlanan “Bağımlı
Faaliyetler” bölümüne göre “Bir akit devlet mukiminin bir hizmet akdi
dolayısıyla elde ettiği ücret, maaş ve
diğer benzeri menfaatler, bu hizmet diğer akit devlette ifa edilmedikçe,
yalnızca bu devlette vergilendirilebilecektir. Hizmet diğer devlette ifa
edilirse, buradan elde edilen gelir bu diğer devlette vergilendirilebilir.”
hükmü yer almaktadır.
Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise “Bir akit devlet
mukiminin diğer akit devlette ifa ettği bir hizmet dolayısıyla elde ettiği
gelir eğer;
a) Gelir elde eden kişi, diğer Devlette ilgili mali yıl
içinde bir veya birkaç seferde toplam 183 günü aşmamak üzere kalırsa, ve
b) Ödeme, diğer devletin mukimi olmayan bir işveren
tarafından veya böyle bir işveren adına yapılırsa, ve
c) Ödeme, işverenin diğer devlette sahip olduğu bir
işyerinden veya sabit yerden yapılmaz ise yalnızca ilk bahsedilen devlette
vergilendirilebilecektir.
Buna göre Rusya’ya giden kişinin 183 günü aşmayan
çalışmaları için vergileme hakkı Türkiye’nin, 183 günü aşan çalışmaları içinse
vergileme hakkı Rusya’nın olacaktır.
Diğer yandan, aynı anlaşmanın 4’üncü maddesinde “bir akit
devlet mukimi” tanımlanmıştır.
Buna göre;
1. Bu Anlaşmanın amaçları bakımından, “bir Âkit Devletin
mukimi” terimi, o Devletin mevzuatı gereğince ev, ikametgâh, yönetim yeri
(kayıtlı merkez) veya benzer yapıda diğer herhangi bir kriter nedeniyle vergi
mükellefi olan kişi anlamına gelir.
2. 1’inci fıkra hükümleri dolayısıyla bir gerçek kişi her
iki Âkit Devlette de mukim olduğunda, bu kişinin durumu aşağıdaki şekilde
belirlenecektir:
a) Bu kişi, yalnızca daimi olarak kalabileceği
bir meskenin bulunduğu Devletin mukimi kabul edilecektir. Eğer bu kişinin her
iki Devlette de daimi olarak kalabileceği bir meskeni varsa, bu kişi, kişisel
ve ekonomik ilişkilerinin daha yakın olduğu Devletin bir mukimi olarak kabul
edilecektir (hayatî menfaatlerin merkezi);
b) Eğer kişinin hayatî menfaatlerinin
merkezinin yer aldığı Devlet saptanamazsa veya her iki Âkit Devlette de daimî
olarak kalabileceği bir meskeni yoksa, bu kişi yalnızca kalmayı adet edindiği
evin bulunduğu Devletin bir mukimi kabul edilecektir;
c) Eğer kişinin her iki Devlette de
kalmayı adet edindiği bir ev varsa veya her iki Devlette de böyle bir ev
sözkonusu değilse, bu kişi yalnızca vatandaşı olduğu Devletin mukimi kabul
edilecektir;
d) Eğer kişi her iki Devletin de vatandaşıysa
veya her iki Devletin de vatandaşı değilse, Âkit Devletlerin yetkili makamları
sorunu karşılıklı anlaşmayla çözeceklerdir.
3. 1’inci fıkra hükümleri dolayısıyla gerçek kişi
dışındaki bir kişi her iki Âkit Devletin de mukimi olduğunda, bu kişi kanunî
merkezinin bulunduğu Devletin bir mukimi olarak kabul edilecektir.
Yukarıda yazılı şartlar doğrultusunda bu kişinin nerede
mukim olduğunun belirlenmesi gerekir. Eğer Türkiye’de mukim olarak kabul
edilirse Gelir Vergisi Kanunu’nun üçüncü maddesine göre bu kişini Türkiye’de
tam mükellef olarak değerlendirilmesi gerekir.
Tam mükellefiyete tabi kişilerin ise tüm dünyada elde
ettikleri gelirden dolayı Türkiye’de vergilendirilmeleri icap etmektedir. Bu
sebeple Rusya’da elde edilen ücret gelirine istinaden ilgili kişi tarafından
takip eden yılda Türkiye’de gelir vergisi beyannamesi verilmesi ve yurt dışında
ödenen vergilerin mahsup edilmesi gerekir.
2. Yurt dışında ödenen vergiler ne şekilde mahsup
edilecektir?
Gelir Vergisi Kanunu’nun 123’üncü maddesinde yabancı
memleketlerde ödenen verginin mahsubu ele alınmıştır. Buna göre tam
mükellefiyete tabi mükelleflerin yabancı memleketlerde elde ettikleri kazanç ve
iratlardan mahallinde ödedikleri benzeri vergiler, Türkiye’de tarh edilen Gelir
Vergisinin yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlara isabet eden
kısmından indirilmesi mümkündür.
Bu vergi indiriminin yapılabilmesi için;
1- Yabancı memlekette ödenen vergilerin gelir üzerinden
alınan şahsi bir vergi olması,
2- Yabancı memlekette vergi ödendiğinin yetkili makamlardan
alınan ve mahalindeki Türk elçilik ve konsolosluklar, yoksa orada Türk
menfaatlerini koruyan memleketin aynı mahiyetteki temsilcileri tarafından
tasdik olunan vesikalar ile temsil edilmesi şarttır.
Örneğin, Rusya’da çalışan kişi tarafından elde edilen
ücret geliri için takip eden yılda Türkiye’de verilecek olan beyannamede ödenen
vergilerin yukarıdaki şartların sağlanması halinde hesaplanan vergiden mahsup
edilmesi mümkün bulunmaktadır.
3. Türkiye'deki şirket tarafından yapılan ödemeler
Türkiye’de gelir vergisi stopajına tabi midir?
Gelir vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesine göre ticaret
şirketlerinin aynı kanunun 61’inci maddesi kapsamında değerlendirilen ücret
ödemeleri gelir vergisi stopajına tabi bulunmaktadır.
Ücret ise ilgili maddede işverene tabi ve belirli bir
işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile
sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olarak tanımlanmaktadır.
Kanaatimce; Türkiye'deki bir şirket personelinin yurt dışındaki
grup şirketinde çalışmaya başladığı andan itibaren, bu kişiye yurtdışındaki
şirket adına yapılan ödemelerin ücret olarak değerlendirilmesi halinde bile Türkiye'deki
şirketin stopaj yükümlülüğünün bulunmaması gerekir.
Çünkü ilgili kişi yurtdışında mukim bir firmanın
personeli haline gelmiştir ve bu firmanın emir komuta zincirinde çalışmaktadır.
Dolayısıyla yurtdışındaki şirketin kendi personeline yaptığı ancak ödeme
kanallarındaki sıkıntılardan dolayı Türkiye'deki esas şirket tarafından
ödenerek aynı anda yurtdışına yansıtılan tutarların gelir vergisi stopajına
tabi tutulmaması gerektiği düşüncesindeyim.
Zaten bu kişinin Türkiye’de tam mükellef olarak
değerlendirilmesinden dolayı, yurtdışında verdiği hizmetlerden dolayı elde
edilen gelir, takip eden yılda gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilecektir.
Diğer yandan, kanun maddesinin lafzına bakıldığında ücret
olarak tanımlanan bir ödeme yapıldığı anda yapan kişi veya kurum bu tutar
üzerinden stopaj yapmakla yükümlüdür ki bu durum da ilgili maddenin konuluş
amacı olan “vergi güvenliğinin sağlanması” ile uyumlu bulunmaktadır.
Bu sebeple ilgili kişinin halen şirket personeli olduğuna
dair tespit edilecek hususlar idarece yapılacak bir incelemede Türkiye'deki şirket
tarafından bu kişiye yapılan ödemelerin yurtdışına yansıtılması halinde bile
Türkiye’de gelir vergisi stopajına tabi olduğu yönünde eleştiri konusu
olabilecektir.
4. SGK priminin Türkiye'deki şirket tarafından ödenmesi yurt
dışına giden çalışanın halen Türkiye'deki şirket çalışanı olarak
değerlendirilmesine neden olur mu?
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun ilgili maddesine
göre “bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından
çalıştırılanların sigortalı sayıldıkları” ve “çalışanların işe alınmalarıyla
kendiliğinden sigortalı olacakları” hüküm altına alınmıştır. Bahis konusu kanun
maddelerine istinaden sosyal sigorta ilişkisi, sigortalının işe alındığı
tarihten hizmet sözleşmesine dayalı çalışma ilişkisinin sona erdiği tarihe
kadar sürer.
Bu durumda şirketiniz tarafından bu kişi adına SGK’ya
ödenecek olan işçi ve işveren primlerinden dolayı Türkiye'deki şirketin çalışanı
olarak kabul edilmesi mümkün bulunmaktadır.
Diğer yandan, şirketiniz tarafından bu şekilde prim
ödenmesinin asıl amacı ilgili personelin sosyal güvenlik haklarının korunması
ve yurtdışındaki geçici görevi sona erdiğinde bu hizmetlerinden dolayı kayba
uğramadan şirketinizde çalışmaya devam etmesinin sağlanması ile sınırlıdır ki
bu da personelin yurtdışında olduğu dönemde şirketiniz çalışanı olarak
değerlendirilmesine yol açmamalıdır.
5. Stopaj riski ne şekilde önlenebilir?
-SGK primi hariç diğer ödemelerin direkt olarak yurt dışından
yapılması
Mevcut durumda ilgili personelin maaşı TR'deki şirket
tarafından ödenmeye devam edilecektir. Ancak bu tür bir ödeme stopaj riski
taşımaktadır. Bu durumun önlenmesi için SGK primi haricindeki diğer ödemelerin
yurtdışındaki şirket tarafından direkt olarak personelin hesabına yatırılması
söz konusu olabilir.
Bu durumda TR'deki şirket tarafından yapılacak olan ödeme
sigorta primi ile sınırlı olacaktır ki prim tutarındaki ödemenin tümünün ücret
olarak kabul edilmesi halinde bile SGK primlerinin gelir vergisi matrahından
indirim olarak dikkate alınabileceğinden dolayı ciddi bir vergi riski
doğmamaktadır.
Bu kişinin iş akdinin fesih edilmesi ve çalışan olarak SGK
primi ödenmemesi
Yurt dışına çalışmak üzere gönderilen personelin, hizmet
akdinin fesih edilerek ayrılması halinde Türkiye'deki şirket ile, Sosyal
Sigortalar Kanunu’nda belirtilen sorumlulukları sona ermekte diğer yandan bu
kişi yurtdışındaki firmanın personeli haline gelmektedir.
Bu durumda ilgili kişiye maaş olarak şirketiniz
tarafından ödenen tutarların, şirketinizce gider kaydedilmeden borç dekontu ile
yurtdışındaki firma adına yapılan ödeme olarak bu firmanın hesabına
kaydedilmesinin stopaja tabi bir ödeme olarak değerlendirilmemesi gerektiği
kanaatindeyim.
İş akdinin fesih edilmesi halinde sosyal güvenlik
koruması nasıl sağlanacak?
Çalışanın Türkiye’deki sosyal haklarını kaybetmeden yurt
dışında çalışabilmesi için 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine
istinaden “İsteğe Bağlı Sigortalı” ya da 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk
Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre “Yurt Dışı Hizmet
Borçlanması”ndan faydalanmasının mümkün bulunduğunu hatırlatalım..