GELECEĞİN SAVAŞLARI, İNSAN HAKLARI VE SAVAŞ HUKUKU
Taştan, bıçağa ve kılıca, tüfeğe ve sonunda topa uzanan savaş aletleri yüzünden geçen yüzyıllarda binlerce insan öldü. I.Dünya Savaşı, Batılı devletlerin sömürge ve yarı sömürge olan ülkelerin kaynakları için yaptıkları bir savaştı. Onların geliştirdikleri silah sistemleriyle, hareketli platformlarla bu sefer dört yıl gibi kısa bir sürede on milyonu aşkın insan öldü. II.Dünya Savaş’ında gene Batılı devletlerin geliştirdikleri silahlarla bu defa yetmiş milyon insan savaşta, esir kamplarında, göç ederken öldüler. Gelişmiş ülkelerin bu kadar kayıptan sonra aklına insan hakları sözleşmeleri yapmak geldi. Sonunda da savaşı insancıllaştırmak için Savaş Hukuku kurallarını kabul ettiler. Ancak, II. Dünya Savaş’ının sonunda , saniyeler içinde insanları yok eden atom bombaları kullanıldı. Artık akıllanan insanlık yavaş yavaş yerüzünden savaşı silecek, tıpta, bilim teknolojisindeki ilerlemelerle insan ömrü uzayacak derken insanoğluları yeni silah sistemleri geliştirmekten bir türlü kendilerini alıkoyamadılar.
Günümüzde konvansiyonel savaş yapmak çok pahalı olduğu için bu defa ihtirasları açısından gözlerine kestirdikleri gelişmekte olan ülkelerde iç çatışmalar çıkardılar. Küçük silahlarla çatışan bu insanları silahlarla beslediler. Yiyecek ekmek, giyecek ayakkabı bulamayan insanların eline makinalı tüfekler, kalaşnikoflar verdiler. Küçük silahlarla atom bombasından daha etkili bir biçimde milyonlarca insanın ölümüne yol açtılar. Gelişmekte olan ülkelere uzmanlar, özel kuvvetler veya bizzat kuvvetlerini gönderdiler, kendilerine yakın olanı silahlandırıp aynı halkın birbirini öldürmesini sağladılar. Bu tür savaşlar konvansiyonel savaşlara göre daha ucuzdu. Ama genede masraflı oluyordu. Dünya Bankası eski Başkanlarından Joseph Stiglitz”e göre Amerika’nın Irak, Afgan savaşlarına müdahalesi bu ülkeye üç trilyon dolara patlamıştı. Uzak ülkelere asker göndermek, personel sorunları, logistik, sağlık sigortaları, yaralı bakımı, hastane masrafları, emeklilikleri epeyi maliyetli bir iş olmuştu. Batının teknolojisi bu konude hemen yardıma girişti. Uydularla çevreyi gözetleyip, haberleşme sistemleriyle siber savaşlar yapmaya başladılar. Bir adım ilerisi robotik yapımların kullanılması oldu. Yirmi sekiz tür insansız hava aracı, değişik silahlar taşıyarak uydu sistemlerini kullanıp kendi ülkelerinden, cepheye asker göndermeden düşmanlarını öldürmeye başladı. Dünyadaki üslerinden yer yere eriştiler. Diğer ülkelerde günümüzde silahlı silahsız insansız hava araçlarıyla Batılı ülkeleri taklit etmeye başladılar gökyüzü çeşitli amaçlarla kullanılan hava araçları ile doldu. Bu gelişler hem hava hukukunu hem de savaş sahası dışında, yani devletlerin öldürme yetkisinin bulunmadığı alanlarda öldürülen insanlar yüzünden savaş hukukunda yeni adımların atılması gerekliliği doğdu , aynı zamanda insan hakları ihlal edildi. Ancak, bu husustaki hukuk kuralları henüz gelişme safhasında . Öte yandan, gökyüzünde bir keşmekeş yaşanıyor ve sivil havacılık bu tehlikeli gelişmelerin tehdidi altında.
Savaş hukukunu yaratan Batılı ülkeler savaş sistemlerinde bir ileri adım daha atmak üzereler. Örneğin, Amerikan Askeri Komutanlığı olan Pentagon, herhalde masrafları daha da kısacağı için yukarda bahsettiğimiz insansız araçları uzaktan insanların kullanması yerine bu platformların insanlardan bağımsız olarak gözetim ve denetim yapmasına yol açacak sistemleri deniyor. Bu hava araçları kendileri karar vererek, gözetim, tanıma ve saldırı kapasitelerine sahip olacaklar bu durumda Amerikan Ordusu’ndaki etkileri “güç çarpanı” olarak adlandırılıyor.Bu proje henüz geliştirilme safhasında.Kendi kendine hareket eden bu platformlar logistik hizmetlerde yük taşıyarak ve karada saldırı düzenleyerek orduya hizmet edecekler. Denizde ise denizaltılara kendi başlarına saldırabilecekler. Ön cephede görev yaparak düşmanın durumunu tespit edip elektronik olarak karşı önlemler alabilecekler. Amerikan Savunma Bakanlığına bağlı olan Teknoloji ve Logistik Araştırma Merkezi bu silahların düşman toprakları içinde derin saldırı operasyonları için kullanacağını bildiriyor. Düşman topraklarının derinliklerinde sürekli sinyal ve resim gönderebilen bu platformlar, düşmanın bir sürpriz saldırısı yapmasını önleyebilecekler. Bu hususta önemli bir konu bu platformların düşmanın eline geçmesinin nasıl önleneceği? Pentagon’un robotik ve bağımsız hareket sistemlerini geliştiren ekipler bu konuda orta ve uzun dönemlerde yapılacak harcamalar için raporlarını 2016 Mayıs’ında açıklayacaklar.
İnsanlardan bağımsız olarak kullanılacak olan bu silah sistemlerinin riskleri hakkındaki rapor, Şubat ayında Washington DC ‘de yayınlandı. Programlanmış silah sistemlerinin çoklu tehdit oluşturan ortamlarda görev yaparken insan kodlamalarında yapılan hataların çok büyük sorunlara neden olduğu tespit edilmiş . Örneğin yeni F-22 Raptor adı verilen uçaklar Pasifik üzerinde uçarken uluslararası tarih çizgisini aştıklarında bilgi sayarlar bir gün öncesine kitlenerek çökmüş, uçaklardan bazıları zarara uğramış. Bu nedenle, tamamen insansız robotik sistemlerin kullanması yerine insan kullanıcılar ile teknolojinin birbirine bağlandığı, sistem çöktüğünde ve değerlendirme gereken durumlarda, karmaşık saldırı senaryolarında silah sistemine yardım edecek insanların var olması gerektiği öne sürülüyor. Bütün bu gelişmeler yakın bir gelecekte yapılacak savaşlarda bu defa robotlar tarafından öldürüleceğimizi ortaya konuyor. Kendi kendine karar vererek savaş suçu işleyen robotları nasıl cezalandıracağız yeni bir hukuk sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Acaba mucitleri mi yoksa bürosunda oturarak karar verenleri mi cezalandıracağız? Bu kadar yeni silah sistemleri karşısında insan hakları insan yaşamı ne olacak? Bu silahların bir kısmının satılması için nerelerde savaşlar çıkartılacak? İşte bütün bu gelişmeler yeni bir tehdit alanı oluşturuyor.