İnandık körü körüne
Babalar oğullarına, oğullar babalarına, kardeşlerine, kıymışlar acımadan kim demeden, düşünmeden iktidar sevdası uğruna…
Böyle yaşamış insanoğlu; kendi egoları ve çıkarları uğruna …
Milyonlarca insanın ölmüş olması, kadınların kocasız, çocukların babasız kalmış olması kimin umurunda!
Sonucunda gelecek şey saltanat ise gerisi ayrıntı, yapılan her şey mübah, dökülen kan helal…. Öyle mi?…
Değil olmamalı…
Asırlar geçmiş, kılık kıyafet , yaşam şartları ve tarzları arasındaki farklar uçmuş gitmiş. Modernleşmişiz!! İnsan olmanın insanca yaşamanın ve insanca düşünmenin yüce olgusunu anlamışız güya(!) ama sonuç ve zihniyet aynı.
İktidar savaşları, koltuk sevdaları ve bitmek tükenmek bilmeyen hırsların içinde ezilip giden insanlar…
Düşünmeden, anlamadan, algılamadan yaşayan, çıkarları ve inançları uğruna sürü zihniyeti ile yönetilen çoğunlukla o ya da bu şekilde telef edilen toplumların, taş devri anlayışıyla yaşamı kabul ediyor olmalarını anlayamıyorum.
Uzay çağının modern sürü toplulukları olma yolunda koşuyor olduğumuzun kaçımız farkındayız?
Sürecekleri saltanat uğruna elde edecekleri rantları düşleyerek, gönüllü modern köleler oluşturmadı mı iktidar ve koltuk sevdalıları?
Bin bir yalan ve olmayacak vaadlerle, algılarla, hile hurda ve entrikalarla elde edilen hedeflerin sorgulanmaması mıdır demokrasi?
Biz olayı biraz yanlış anlamışız galiba…
Koltuk belası nasıl bir duyguymuş; oturana yapışıyor. Yaşamadığım için anlayamıyorum galiba.
Kendiliğinden bırakana hiç rastlamadım.
Hayatım boyunca Türkiye’de, "artık ben bırakıyorum" diyen ne cumhurbaşkanı, ne başbakan, ne seçilmiş vekil, ne belediye başkanı görmek nasip olmadı bana. Varsa da ben bilmiyorum.
Bırakın bunları en kıytırık STK'lar da bile koltuk ve başkanlık sevdası ve savaşları inanılmaz boyutlarda…
"Benden daha iyileri var, ben çekileyim" diyeni görmedim.
İlahi demokrasi! Sen nelere kadirsin...
Dedim ya biz olayı biraz yanlış anlamışız galiba…
Birazı geçtim çoook yanlış anlamışız..
Bildiğini bilenin arkasından gidiniz.
Bildiğini bilmeyeni uyandırınız.
Bilmediğini bilene öğretiniz.
Bilmediğini bilmeyenden kaçınız! demiş Confucius
Neresi uyuyor bize bu bilge sözlerin?
Bilenin, yapanın bırakın arkasından gitmeyi yerin dibine sokar, söver sayarız.
İşinin ehli bilgi, beceri sahiplerini gereksiz diye bir kenara atar unuturuz.
Bilmeyeni çıkar ve düşüncelerimiz uğruna yönlendirmekte üstümüze yok.
Bilmediğini bilmeyen cahili rantımız varsa filozofmuş gibi yüceltmekte üstümüze yok..
Vel hasıl-ı kelam anlayacağınız;
İnsan nesli olarak taş devrinden bu yana hiç değişmedik. Belki de değişmek istemedik.
Türk milleti olarak belki de tarihimiz boyunca zübükzadelerden kurtulmak istemedik.
Seviyoruz belki de sömürülmeyi, aldatılmayı, kandırılmayı, kullanılmayı, umut etmeyi ve sonunda hüsranla baş başa kalmayı. Başka da açıklama bulamadım ben.
Siz bulursanız kulağıma fısıldar, beni aydınlatırsınız olmaz mı?
Şimdi bu kadar gerilimi bırakıp Aşık Mahsuni’yi dinleyelim derim, Ne dersiniz?
Yıkılası Bozuk Düzen
Bıçak Kemiğe Dayandı
Gayrı Bize Yazık Düzen
Gönlümüz Kana Bulandı
Al Birini Vur Birine
Koydu Bizi Heç Yerine
Vay Boyunuz Devrileydi
İnandık Körü Körüne
Ağar Kara Saçım Ağar
Hıçkırık Sinemi Boğar
Bu Yılda Böyle Giderse
Başımıza Taşlar Yağar
Al Birini Vur Birine
Koydu Bizi Hiç Yerine
Deli miydik Serseri mi
İnandık Körü Körüne
VESSELAM…