Bir mutsuzluk hikayesi
31 mart’ta Birlik - beraberlik içinde sevgi, saygı ve anlayış ilkelerinden hiçbir şekilde ödün vermeyerek, sadece millete hizmet yarışı içindeki adayların yarıştığı demokratik ve adil bir seçim yaşadık. !
Hepimiz ne çok isterdik böyle bir seçim ortamı görmeyi.
Makamlara güle oynaya içimizden en iyileri seçmeyi, kaybedenin kazanan için “yanında ve millete hizmet yolunda başarılarına başarı katabilmesi için destekçisiyiz” mesajlarını duymayı.
Ne çok isterdik, yalnız yerelde değil seçimlerin yapıldığı her ortamda siyasilerin en azından empati yaptıklarını görmeyi.
Peki görür müyüz? Bence asla. Neden mi? Çünkü biz koltuk ve makamlara ulaşmak için her yol mübah. Ulaştığımız koltuklara yapışmayı da marifet sayan anlayış biçimine geçmiş bulunmaktayız.
Hayırlı olsun.
Niçin geçtik sorusunun muhattabı ülkedeki siyasi fügürler tabi ki.
Neden geçtiğimiz sorusunun bendeki cevabı da çıkar savaşları, ilkesizlik, şan şöhret düşkünlüğü, hırs, cehalet ve empatisizlikten başka bir şey değildir.
Bütün bu gerginliklerin sebebi bazı şeyleri örtbas etmek için, gündem oluşturmak için veyahutta sanal krizlerle oyalanan bir toplum yaratmak için yapılıyor olabilir mi? Diye düşünmüyor da değilim.
Seçilmiş aday haklarının ve yetki belgelerinin seçim sonrası KHK ile seçilememişlere veriliyor olması demokratik sistemde kabul edilebilirliği mümkün olabilir mi? Bu halk iradesinin hiçe sayılması değimlidir?
Ülkenin en önemli mevkilerinden birine sahip olan bir devlet büyüğünün, tehditle veya nara atarak asayişi sağlamaya çalışıyor olmasının ne kadarı anlayış içinde tolere edilebilir ki?
Başı serbest, kuyruğu kafeste ama yinede zehirli dişleri ile sinsice siyaset yaparak kaos yaratmaya çalışan fetö terör örgütünün, 15 temmuz hain darbe kalkışmasını yöneten “yurtta sulh konseyi” nin akibeti nedir kimlerden oluşmuştu? Siyasi kanadında kimler vardı? bilgisi olan var mı?
2019 yılında Türk milletini domates, patates, soğan kuyruğuna mecbur eden zihniyet iktidarda olduğunu pas geçerek konuları ve suçları her seferinde yetkisiz muhalefete yüklemeye çalışmasının anlaşılır tarafı olabilir mi?
Öz eleştiri yapan hata veya yanlış politikasının özürünü millete dileyen bir iktidara ne zaman sahip olabileceğiz bilemiyorum ama şimdiki iktidarımızın..
Birilerinin bizi biribirimize ötekileştirmeye çalışması gibi.
Beka-Zeka sorunu gibi.
Atanamayan öğretmenler gibi.
Gününü tamamlayıp emekli olabilmesi için yaşının dolmasını bekleyenler gibi.
İşsizlikten kıvranan gençlerin 50 kişilik kontenjan için binlerce kişinin kuyruklarda bekleşmesi gibi.
Üretemeyen çiftçiler, köylüler, sanayiciler gibi.
İflas eden firmaların beşer onar kapanması gibi.
Benzinin 7 lirayı geçmesi, Doların 6 liraya dayanması gibi.
Suriyelilerin sorunları gibi, Suriye sorunu gibi,
Halkına sırf seçilebilmek için türlü türlü yalanlar söyleyen siyasetçiler gibi,
Eti, sütü, buğdayı, makarnayı, balığı, samanı ithal ettiğimiz gibi,
Emekli maaşlarının asgari ücretten bile düşük olması gibi bir sürü çözmesi gereken sorunlarımız var ama maalesef yerel seçim sonuçları ile toplumu germeyi bütün bu sorunlardan daha önemli görüyor muhalefet ve iktidardaki siyasi partilerimiz.
Türkiye’de iktidar ve muhalefet partileri birbirilerine topal ördek muamelesi yapmayı bırakırlar ve biz o günleri görebilirmiyiz bilmiyorum ama bildiğim tek şey bu devranın bu şekilde daha fazla dönemiyeceğidir.
Yani anlayacağınız siz mutlu musunuz bilemiyorum ama ben mutlu değilim. Galiba Bu hikayede yalnız bu ortama sebep olanlar mutlular…..
Ne güzel demiş Aşık Mahsuni Şerif…..
Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi
Ben dedim diyeceğimi Mahsuni’nin bu sözlerden sonra da ancak susulur.
Vesselam