"Biz bu yıl dijitale yatırım yapıyoruz". Bu cümleyi 2018 yılında otomotiv sektörünü yöneticilerinden çok duydum.
Yıl boyu da uzun uzun düşündüm; “dijitale yatırım yapmak acaba ne demek” diye? Yanıtını da bulamamıştım ki, geçtiğimiz haftalarda Mazda Türkiye Genel Müdürü Nurkan Yurdakul ile sohbet ederken ağzından çıkan kısa cümle aradığım yanıttı aslında. Yurdakul; “Kimsenin ne anlama geldiğini tam olarak izah edemediği bir açıklama “dijitale ağırlık vermek” diyor. Gerçekten de durum tüm açıklığı ile de buydu. Bir büyük gazetenin internet sayfasına banner ilan vermek de, Google Adsense’ye para yatırmak da, bir Youtuber’le anlaşıp reklam videosu çekmek de, Influencer’ları toplayıp etkinlik yapmak da, Instagram’a sponsorlu reklam vermek de hepsi “dijitale yatırım yapmaya” giriyor. Sosyal medyayı bilinçli, sistemli ve belli bir mantık çerçevesinde kullanan markalar da yok değil. Genelde bu konuda uzman ajanslardan destek alarak yapılan bu çalışmalara hiçbir itirazım yok. Ama bence “genel anlamda” bir çöplükten ibaret olan Youtube’da bu tarz videoların altında yazılan yorumlar zaten dijital seviyeyi tam olarak gösteriyor. Zaten o yorumlara bakıp, iyi analiz edince benim bunları eleştirmeme bile gerek kalmadığını göreceksiniz. Dijital dergiler ise her geçen yıl etkisini, saygınlığını ve yaygınlığını yitiriyor. Artık o dergileri çıkartanlar bile yeni sayılarının tanıtımlarını paylaşmıyorlar.
Şimdi gelelim geleneksel medyaya. Günlük gazeteler, aylık basılı dergiler şu ekonomik şartlarda zorlu bir süreçten geçiyorlar. Kağıdın, paradan daha değerli hale geldiği şu günlerde kapanan gazeteler, kapanan aylık dergiler otomotiv sektörü için de önemli bir kaybı oluşturuyor. Son 2-3 ayda benim bildiğim 3-4 basılı dergi yayın hayatını sonlandırdı. Genellikle dijital olarak yayın hayatını sürecekler diye biliyorum. Geriye şu dönemde düzenli olarak bayiye çıkan yaklaşık 5 dergi kaldı. Basın toplantılarına gazeteler ve basılı dergilerden çok az katılım sağlanıyor artık. Bunun bir çok nedeni var, onu daha sonra analiz ederim… Geriye her “işin parayla” yapıldığı, atılan kurşunun nereye gittiği belli olmayan Youtuber’lar ve Influencer’lar kalıyor. Lansmanlara katılmanın da, video, story, post paylaşımlarının bu sanal dünyada “para karşılığı” yapıldığı söyleniyor. Bu konuda kimseyi eleştirmem. Arz talep meselesi. Markalar bir “değer” görüyorlar ki “dijitale” bu şekilde tercih yapıyorlar. Buraya kadar bence sıkıntı yok. Ama sonra basın toplantılarına “geleneksel medya”yı çağırıyorlar, çıkması için de basın bültenlerini yine bu medyaya gönderiyorlar. İşler böyle giderse; otomotiv PR departmanları, PR çalışanları bir süre sonra basın toplantısına çağıracağı, basın bülteni yollayacağı gazete-dergi ve gerçek gazetecileri bulamayacaklar. İşte o zaman benim bu başlığım gündeme gelecek: “Dijital basın bunu da yazın”…
Vay Carlos vay!
Yıllardır yurtdışı otomobil fuarlarında Renault, Nissan ve Mitsubishi ittifakını hayata geçiren CEO Carlos Ghosn’u hayranlıkla takip ederdim. Otomotiv dünyasının imparatoruydu ve çok karizmatikti! Brezilya, Lübnan ve Fransız vatandaşı, beş lisanı ana dili gibi konuşan “dünya vatandaşı” Carlos Ghosn’un yılda 17 milyon dolar kazandığı ve 100 milyon doları aşkın bir servetin sahibi olduğu söyleniyordu. Yaptığı ekonomik operasyonlarla şirketlerini kara geçirdiği için lakabı da “Maliyet Kasabı”ydı. 25 bin kişiyi işten çıkartarak Nissan’ı kurtaran Carlos Ghosn’u Japonlar 2000’li yılların başında ‘‘Yılın Babası’’ ilan etmişlerdi. O dönemde de insanların işlerini kaybetmesi mi daha önemlidir, yoksa şirketlerin kurtarılması mı? diye çok tartışılmıştı. Şimdi aynı yönetici 2011-2015 yılları arasında 10 milyar Yen kazanmış ama bunun sadece 5 milyarını beyan etmek suçundan tutuklanmış ve şimdi tek kişilik hücrede geleceği merak ediliyor. Anlaşılan o ki “maliyet kasabı” büyük bir hırsla şirketlerini kara geçirirken, aynı hırsla haksız yere kendi kazancına da kazanç katmış. Yılda 17 milyon dolar kazanan bir adam daha fazlasına üstelik kanunsuz yola neden başvurur? İşte bir gazeteci olarak bunu, bu ruh halini bu hırsı ve tatminsizliği çok merak ediyorum… Umarım bir gazeteci bunları Carlos’a bir gün sorar…