Öyküleriyle Haldun Taner, Sait Faik, Yunus Nadi gibi önemli edebiyat ödüllerinin sahibi Yekta Kopan’ın yeni öykü kitabı Belki Yaz Erken Gelir, Can Yayınları etiketiyle raflarda. 

Aile, beklemek, yitirmişlik, arada kalmışlık, eşikte olma hali gibi konuları kimi zaman masalvari kimi zaman da ironik bir dille anlatan Kopan, günümüzün meselelerine de değinen derinlikli öyküler kaleme alıyor. Yazı bekleyenler, yolun nereye çıkacağını bilmeyenler, sesi uzaktan işitilenler, dur durak bilmeden yürüyenlere dair hikâyelerle, okuru bitmeyen bir bekleyişe tanık ediyor.

Kitapçıdasın. Rafların arasında dolanıyorsun. 

Bir kitap dikkatini çekiyor. Kapağında bir kadın var. Kumsalda. Devasa bir can simidi tutuyor. Deniz hafiften dalgalı. Kadının nereden gelip, nereye gittiğini anlayamıyorsun. Çocukluğun geliyor aklına. Çocukluk, kilidi kırık bir hatıra defteri. 

Tam arka kapağa bakacakken biri giriyor kitapçıdan içeri. Dikkatin dağılıyor. 

Albert Camus’den hem duygusal hem entelektüel bir portre Albert Camus’den hem duygusal hem entelektüel bir portre

Annenin anlattığı masallar, babanın kahkahası eksik fıkraları eriyip gidiyor. Çocukluğun terk ediyor seni, büyüyorsun. 

Öyküler, kısa öyküler, masallar diyor arka kapak yazısında. “Keşke roman olsaydı,” diye düşünüyorsun bir an. Sonra hayatın öykülerin toplamı olduğunu hatırlıyorsun. Hayat dediğin, bütün o harflerin, hecelerin, sözcüklerin buluşmasını beklemek. 

Hayat dediğin, bitmeyen bir bekleyiş. 

Yazarın adı siliniyor kapaktan. Kendi adını görüyorsun orada, bütün o öyküler senin artık. Kitap sadece senin duyacağın bir melodiyle şarkısını söylemeye başlıyor: 

Ben bir öykü kitabıyım. İçten bir tebessümle okurunu bekleyen. 

Muhabir: YAKUP ÇINAR