20. yüzyıla damgasını vuran Albert Camus’nün, tüm samimiyetiyle okura kendini açtığı eseri Günlükler, raflarda.
Günlükler, Camus’nün Avrupa’da hiç tanınmadığı yıllardan, 1960’ta yaratıcılığının zirvesindeyken bir trafik kazasında ölümüne kadarki tüm günlük kayıtlarını bir araya getiriyor. Usta yazarın hayatı boyunca neler yaptığından çok neler hissettiğini anlatan eser, aynı zamanda duygusal bir otobiyografi olma niteliğinde.
Büyük düşüncelerin ardından sürekli insana, insani olana dönen bir yazardır Camus. “Bir yazarın öğrenmesi gereken ilk şey, hissettiği şeyi hissettirmek istediği şeye aktarabilme sanatıdır,” der. Okurlarına bir şeye karşı çıkmak için önce inanmak gerektiğini öğretir. Bu inancın en sağlam temellerinden biri de duyguları ve samimiyetidir. Bu samimiyet başta farklı üslupların ortaya çıktığı bir mozaik teşkil eden Günlükler’de görülür. Burada kendisiyle olduğu kadar dünyayla da yüzleşir Camus.
Okuma notları, roman planları, seyahat günlükleri, aforizmalar, çarpıcı formüller; bu fragmanlar bir sanatçının portresini anlamak için elzem olmakla birlikte hayatının ve eserinin anlamını bulmaya çalışan bir insanın en önemli tanığıdırlar.
“Camus okurlara kendini açıyor, sevgilerini, pişmanlıklarını, anılarını, sorunlarını, şikayetlerini, sanat ve yazı hakkındaki fikirlerini anlatıyor.”