Yeni Birlik Gazetesi
İstanbul
Parçalı bulutlu
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Peki ya Iraklı Türkmenler?

YAYINLAMA:

Yeni dünya düzenini ve bu düzeni oturtmak adına açılan kartları; her ülke, her din, her mezhep, her kültür kendi menfaatleri ve “birlikte yaşama-birlikte güçlenme” temelleri üzerinde kurgulamaya çalışıyor. Zira yeni dünya düzeni kasırgalar eşliğinde gelirken bu kasırgalara karşı direnebilmek için “katı-dik-homojen durmak yerine esnek ve uyumlu” olmak zorunda her birey, her toplum, her ülke.

Tıpkı Mevlana gibi. Mevlana’ya göre her birey evrensel bağlarla birbirine muhtaçtır ve birbirini tamamlamaktadır/tamamlamak zorundadır…

“Gel ne olursan ol yine gel” diyen Mevlana belki de Manuel Castells’in ilham kaynağıydı. “Ağ Toplumu Anlayışını” savunan Manuel Castells; karşılıklı bağlılık ilişkisini karşılıklı bağımlılık ilişkisine dönüştürmüş ve içinde bulunduğumuz yüzyılın nerelere varacağına dair bir yol haritası çizmiştir.

Dünya giderek büyük bir köye dönüşürken herkesin puzzle da zorunlu bir parça olduğunu anlamak ve kuantum fiziğinin “dokunma, asılı kalma, iletişimi koruma, var olma, etkileşim halinde olma” verilerini daha fazla hayatına almaya ihtiyacı var.

Saddam sonrası birlikte yaşama ve uyum konusunda kendine göre oldukça olumlu bir tablo çizen Irak, şimdilerde “Irak Vatandaşlığı ve Bütünlüğü” çatısında buluşma bilinciyle hareket etmeye başladı. Bu bilinç bölgesel huzur ve istikrar açısından elbette ki çok değerli. Türkiye’nin bölgenin huzur-güvenlik-istikrar sorumluluğunu Irak ile paylaşabilmesi adına da önemli olan bu anlayışı en fazla destekleyen Türkmenler bu durumdan memnun.

Başından beri her zaman Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan ve siyasette, diplomaside, ekonomide, sosyolojide bu yönde hareket eden Türkmenlere dair önemli başlıkları bu vesileyle analiz edelim istiyorum bugün. Tam da bu süreçte hem Bağdat’ın Türkmenlere fazlasıyla ihtiyacı var hem de Türkmenlerin Bağdat’ta sesini daha fazla-daha güçlü duyuracak öncü isimlere ihtiyacı var.

Öncelikle ve ısrarla şunu söylemek istiyorum; Iraklı Türkmenler yaklaşan Irak seçimlerine TEK LİSTE ile gitme k zorunda.

Türkmenler kendi siyasi partilerinin isimleriyle değil hazırlanacak “Tek Türkmen Listesi” ile seçime gitmeli ve sonrasında da Türkmen Koalisyonu olarak Irak’ta hareket etmeli.
Son yıllarda yaşanan/yaşatılan Sünni-Şii mezhepsel ayrışmasının Türkmenlere hiçbir katkı sunmadığına ve hatta ciddi anlamda Türkmen etkisini azalttığına şahit olduk.

Şimdi dört başlık açıyorum ve her başlığın altını Irak sahasını içeriden çalışan-iyi anlayan-analizler ve ön görüler eşliğinde sık sık yazan bir siyaset bilimci olarak doldurmak istiyorum.

Şİİ-SÜNNİ DEĞİL SADECE TÜRKMEN:

Mezhepsel ayrışmanın Türkmenlere artı bir değer katmadığı aşikâr o halde en kısa zamanda eski kodlarına geri dönmeli ve eskilerin birliktelik rûh-u eşliğinde var olmaya devam etmeli Türkmenler ve Türkmen siyasi partileri. Yereli korumak elbette ki önemli fakat Bağdat’taki güce en kısa zamanda odaklanmaları da gerekiyor.

Misal Kerkük’teki etkili Türkmen varlığı Bağdat’taki güçlü ve etkili Türkmen siyasetçiler, milletvekilleri, yöneticiler sayesinde olur. Bu nedenle Bağdat’taki Türkmen siyasi temsilcilerinin Bağdat’taki siyasi, bürokratik, diplomatik, sosyolojik, basın, medya dengeleri ile güçlü ilişkileri olmalı ve bu noktalarda etki gücünü gösterebilecek yetenekte olmalı.

SADDAM MAĞDURU TÜRKMENLER VE KÜRTLER:

Saddam zulümlerini incelediğimiz zaman Türkmenlerin ve Kürtlerin aynı baskılama-ceza-idam-katliam-sürgün süreçlerine tabii oldukları net bir şekilde ortaya çıkıyor. Saddam Hüseyin hem Kürtleri hem de Türkmenleri düşman bellemiş ve tüm zulümleri yapmışken sonrasındaki kurtuluş sürecinde elbette ki beklenen şuydu:

Türkmenlerin ve Kürtlerin en yakın partner olması. Bu birliktelik geçmişte istenen seviyede olmasa da son yıllarda elde edilen kader birlikteliğinin çok daha fazlasının olması gerekiyor. Bu birliktelik beklentisi Türkiye halk sosyolojisinde de ılımlı bir etki yaratacaktır.

Irak’taki Türkmen-Kürt siyasi yakınlaşması her anlamda Irak’a pozitif katkılar sağlayacaktır…

ŞİİLER TÜRKİYE’DEN ÇEKİNMESİN:

Sorunları, tereddütleri ve bilinçaltı travmalarını net bir şekilde ortaya koyup usulünce konuşmadığımız sürece çözümlere ve birlikteliklere kavuşamayız. Kim ne derse desin Şiilerin bilinçaltında halâ geçici Suriye Hükümeti çekincesi ve bu nedenle de Türkiye çekincesi var.

Türkiye tarihi boyunca koruyucu ve adaletli bir dış politika izledi bundan kimsenin şüphesi yok. Suriye’de ilan edilen geçici hükümete karşı temkinli-mesafeli hareket eden Iraklı Şiiler, dolayısıyla da Türkiye’ye de mesafe koyuyor. Türkiye’den bir zarar gelmeyeceğini ve Irak’la birlikte tüm bölgenin huzuru-istikrarı-kalkınması için Türkiye’ye ihtiyaç olduğunu sık sık dile getirmek gerekiyor.

IRAK’IN VEBALİNİ ALMAYIN:

Ve Iraklı Şiilere en önemli bir notu da tarihe dair düşmek istiyorum.

Şu an Arap’ıyla, Kürt’üyle, Türkmen’iyle komple Iraklıların vebali; güç ve yetki dengelerini çoğunlukla elinde bulunduran Şiilerin üzerinde. Eskisi kadar olmasa da Irak’taki Şii etkisini bilmeyen yok. Coğrafya tarihi bir eşikten geçerken birlikte olmak, Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak, Iraklı gençlerin geleceğini aydınlatmak üzere alınmalı tüm kararlar. Ve Şiiler bu bilinç ile siyasetin önünü açmalı tüm desteğini sunmalı…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *