Türkiye'de sosyal medya kullanımı oldukça yaygındır ve nüfusun büyük bir kısmı sosyal medya platformlarında aktif olarak yer almaktadır. Ancak sosyal medyanın, bireylerin psikolojik sağlığı ve toplumsal ilişkiler üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurmak, dijital okuryazarlık ve bilinçli kullanım konusunda daha fazla farkındalık yaratmak önemlidir.
Sosyal medya, günümüzde hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük bir etkiye sahiptir. Sosyal medya araçları, iletişimi hızlandırma, içerik paylaşma ve insanların dünya çapında birbirine bağlanması gibi birçok olumlu yan taşırken, aynı zamanda algılarımızı şekillendirme ve psikolojik sağlığımız üzerinde olumsuz etkiler yaratma potansiyeline de sahiptir.
Sorularınıza tek tek yanıt vererek bu konuları derinlemesine ele alalım:
- Sosyal Medyadaki Filtreler Algılarımızı Bozuyor mu?
Evet;
Sosyal medyadaki filtreler ve idealize edilmiş içerikler, algılarımızı ciddi şekilde etkileyebilir. Özellikle filtreler, insanların fiziksel görünümlerini değiştiren ve daha "mükemmel" hale getiren araçlar olarak, gerçeklik algımızı bozabilir. Sosyal medya platformlarında, filtreler ve düzenlemeler sayesinde insanlar daha kusursuz görünümler yaratabiliyorlar. Bu durum, özellikle genç kullanıcılar için bir baskı oluşturabilir, çünkü çoğu kişi kendi görünümünü sosyal medya üzerinden başkalarıyla kıyaslama eğilimindedir.
Sosyal medya, sadece dış görünüşü değil, aynı zamanda yaşam tarzı, başarılar, ilişkiler ve genel mutluluk seviyelerini de sıkça idealize eder. İnsanlar, başkalarının mükemmel hayatlarını gözlemleyerek kendi hayatlarını yetersiz hissedebilirler. Bu tür idealize edilmiş içerikler, gerçek dünyada karşılaşılan
zorlukları ve insana özgü kusurları görmezden gelir ve kullanıcılarda düşük özsaygıya yol açabilir.
Filtrelerin ve düzenlemelerin algı üzerindeki etkisi, özellikle gençler arasında daha belirgin olabilir. Araştırmalar, sosyal medyada filtrelerle güzellik standartlarının yükselmesinin, bireylerde beden memnuniyetsizliği ve depresyon gibi psikolojik sorunları tetikleyebileceğini göstermektedir.
- Peki sosyal medyada gördüğümüz tozpembe bir hayat söz konusu mudur?
Sosyal medyada herkesin gerçekten mutlu olduğunu söylemek yanıltıcı olur. Sosyal medya, genellikle insanların sadece olumlu yanlarını, başarılarını ve en iyi anlarını paylaştıkları bir platformdur. İnsanlar, sık sık sadece "en güzel" anlarını, tatillerini, yeni kazandıkları başarıları veya özel anlarını sergilerler. Bu durum, izleyicilerde, özellikle de gençlerde, başkalarının hayatlarının daha "mükemmel" olduğu izlenimini yaratabilir. Gerçek dünyada mutluluk ve tatmin duygusu, karmaşık bir duygusal süreçtir ve sosyal medya, bu duyguları doğru bir şekilde yansıtmaz. Gerçek hayatta herkesin zorlukları, stresleri, kaygıları ve mutsuz olduğu zamanlar vardır, fakat bunlar sosyal medyada genellikle paylaşılmaz. Bu nedenle, sosyal medyada görülen "mutlu" anlar genellikle selektif, düzenlenmiş ve genelleştirilmiş görüntülerdir.Sosyal medyada idealize edilen "mutluluk" duygusu, izleyicilerde kendilerini eksik hissetme ve kaygı yaratabilir. Ayrıca, sürekli olarak başkalarının hayatlarıyla kıyaslanmak, insanların kendi hayatlarından tatmin olmamalarına yol açabilir. Özellikle gençler, sosyal medya üzerinden başkalarının yaşamlarını izlerken, sosyal baskılara ve "başarı" tanımlarına daha duyarlı hale gelebilirler.
- Sosyal medyayı çok kullanıyor muyuz?
Türkiye, sosyal medya kullanımında oldukça yüksek oranlara sahip bir ülke. Türkiye'nin sosyal medya kullanımı, dünya genelindeki birçok ülkenin ortalamasının üstünde.
2024 yılında nüfusumuzun %80’ sosyal medya kullanıyor.
Sosyal Medya kullanıcı yaşı alt rakamlara kadar gerilediğini görmekteyiz.
Dünyada kabul görmüş yaş sınırı 13 yaş olarak görülmüş olsa da, konu ile ilgili Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu: 13 yaş dünyada daha çok kabul görmüş bir yaş. Benim şahsi görüşüm 16 yaştır ancak verilmiş bir karar yok. “İfadelerini kullanmıştı.
Önümüzdeki günlerde herhangi bir yaş sınırlaması olup olmayacağı göreceğiz.