Mamure Kalesi, Anadolu kaleleri arasında özgün niteliklerini koruyarak günümüze kadar ulaşabilmiş en sağlam ve görkemli kaleler arasındadır. Ayrıca Akdeniz'e açılan stratejik konumu ve ticaret yolu güzergâhı üzerinde bulunması sebebiyle de tarihi süreç içerisinde her zaman önemli bir uğrak noktası olmuştur Mamure Kalesi'nin de antik bir kent üzerine kurulduğu düşünülmektedir. Nitekim Mamure Kalesi'nin bulunduğu yerde var olan bu antik kentin 'Rygmanoi?' olabileceği ifade edilmektedir. MS 3. ve 4. yüzyılda kale ve çevresinde kurulduğu düşünülen bu kent, antik kaynaklarda Dağlık Kilikia bölgesinin orta bölümündeki kentler arasında sıralanmaktadır.
Tarihçe
Anadolu'daki birçok kale gibi Mamure Kalesi'nin de
antik bir kent üzerine kurulduğu düşünülmektedir. Nitekim Mamure Kalesi'nin
bulunduğu yerde var olan bu antik kentin 'Rygmanoi?' olabileceği ifade edilmektedir.
MS 3. ve 4. yüzyılda kale ve çevresinde kurulduğu
düşünülen bu kent, antik kaynaklarda Dağlık Kilikia bölgesinin orta bölümündeki
kentler arasında sıralanmaktadır.
1988 yılında, Anamur Müze Müdürlüğü tarafından kale
ve çevresinde yapılan çalışmalarda Roma dönemine ait duvar temelleri ve mozaik kalıntıları
tespit edilmiştir.
Ortaya çıkartılan bu kalıntılar da burada bir antik
kentin olabileceği düşüncesini kuvvetlendirmiştir. Kalenin bulunduğu alan,
Bizans döneminde biraz daha genişletilerek kullanılmaya devam etmiştir. Daha
sonra kale, 12. yüzyıl sonu-13. Yüzyıl başında Kilikia Ermeni Krallığı'nın
hâkimiyetine geçmiştir. Buradaki Ermeni hâkimiyeti muhtemelen Alanya'nın 1221
yılında Alaaddin Keykubat komutasındaki Selçuklular tarafından ele
geçirilmesini takip eden yıllarda sona ermiş olmalıdır.
Çünkü 1225 yılında Selçukluların, fetihlerini
Alanya'nın doğusundaki sahili de kapsayacak şekilde bilinmektedir. Özellikle
Sultan Alaeddin Keykubad tarafından Çukurova'nın fethiyle görevlendirilen
emirlerden Antalya Subaşısı Mübarizeddin Ertokuş'un, sahilden ilerleyerek
Mamure Kalesi başta olmak üzere 40 kadar kaleyi fethettiği bilinmektedir. Bu tarihlerden
sonra ise Kilikia Ermeni Krallığı'nı kontrol altında tutmak amacıyla buraya
Karamanoğulları yerleştirilmiştir.
Şikari tarihinde Anamur ve Taşeli'nin Hristiyanlar tarafından
işgal edilip, tahrip edilmesi üzerine Karamanoğlu Mahmud Bey'in 36 bin askerle
düşmanı bozguna uğratıp kaleyi ele geçirdiği, kaledeki kiliseleri yıkıp yerine
cami yaptırdığı ve kaleye 'Mamuriye' adını verdiği yazmaktadır. Karamanoğlu
İbrahim Bey (MS 1423–1464) döneminde ise Kıbrıs ve Alanya ile artan münasebetler
neticesinde Mamure Kalesi, Sultan İbrahim tarafından Hicri-Miladi 1450 yılında
tamir ettirilip bir de kapısına tamir kitabesi konulmuştur. Mamure Kalesi'nin,
bazı kaynaklara göre 15. yüzyılın ortalarında, Evliya Çelebi'ye göre de II. Selim
Dönemi'nde Lala Mustafa Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katıldığı
belirtilmektedir. Osmanlı Dönemi'nde 16. ve 18. yüzyıllarda kalenin iki kez
onarım gördüğü ifade edilmektedir.
Araştırma
Tarihçesi
Piri Reis, 1521 yılında 'Kitab-ı Bahriye' adlı
eserinde, Akdeniz kıyılarına ait hazırladığı ayrıntılı haritalarda, Yeni ve Eski
Anamur olarak bahsettiği kısımlarda muhtemelen kaleyi de işaretlemiştir. Evliya
Çelebi 17. yüzyılda kaleme aldığı 'Seyahatnâme' adlı eserinde Mamure Kalesi ile
ilgili olarak şu cümleleri yer vermiştir: “Daha önce Venedik keferesi elinde
büyük şehir ve eski kale imiş. II. Selim zamanında Lala Mustafa Paşa fethedip
tamir edip Kıbrıs fethine geçiş yeri eder. Hala deniz kıyısında bir tepe
üzerinde sağlam bir kaledir. Silifke sancağında paşa hâssı ve voyvodalığıdır. 150
akçe Mamuriye kazasıdır ve 30 adet nahiye köyleridir. Bin guruş hâsıl olur
kazadır. Kethüdayeri, nakibi ve müftüsü yoktur. Ama yeniçeri serdarı, dizdarı
ve 150 neferi vardır. Bir hoş limanı vardır, Kıbrıs iskelesidir. Etrak kavmi
Mamuriye demeyip Anamur İskelesi derler. Kıbrıs, lodos tarafına 100 mil yakındır.
Camii, han ve hamamı vardır. Ama halkı daima yaylalarda otururlar, zira havası
pek ağırdır.”
İngiliz Amiral F. Beaufort, 1811-1812 yıllarında,
kaptanı olduğu Kraliyet Donanması'na ait Frederikssteen adlı gemiyle, Küçük
Asya kıyılarındaki antik kentleri incelemiş, plan ve resimlerini çizmiş,
yazıtlarını kopyalamış; antik kentler ile akarsu, köy ve körfezlerin eski
adlarını tespit etmiş ve haritalarına yerleştirmiştir.
Beaufort, Anadolu'nun güneyine yaptığı gezilerde
Mamure Kalesi'ne uğradığından ve kalenin harap durumda olsa da içerisinde bir
ağa bulunduğundan bahseder. Kalenin surları ve kuleleri hakkında bilgi verir ve
kalenin Britanya kalelerine benzediğini dile getirir.
Daha sonra 1966-1967 ve 1970-1973 yılları arasında
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından da Mamure Kalesi'nin restorasyonu
yapılmıştır. Son dönemde 2013-2014, 2015-2019 ve 2020-2021 yılları arasında da
kalede çeşitli onarımlar gerçekleştirilmiştir.
Kalede kazı çalışmaları ilk olarak 1988 yılında
Anamur Müze Müdürlüğü'nce gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaların sonucunda sur
duvarlarıyla bağlantılı yeni duvarlar açığa çıkarılmıştır. Bununla birlikte,
Roma dönemi ev temelleri, kule çevresinde de başka antik yıkıntılar ve kalenin
dışında, kuzeyinde yer alan düzlükte bir hamam yapısı tespit edilmiştir.
Uzunca bir aranın ardından 2020-2021 yılları
arasında Anamur Müze Müdürlüğü denetiminde kazılar gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar
kapsamında kaledeki avlularda kazılar yapılmış olup bu kazılar sonucunda da
konut yapıları, sarnıç, depo alanları ve kule yapılarına rastlandığı belirtilmiştir.
Mimari
Mamure Kalesi, mimari unsurları (sur, kule, hendek, cami,
hamam, çeşme, sarnıç cami, hamam, çeşme, sarnıç vb) bakımından kendi döneminde
askeri amaçla inşa edilen diğer kalelerle benzerlik göstermektedir. Ancak denizden
gelebilecek saldırıları engelleyecek mükemmel konumu, üzerine inşa edildiği
23500 m2'lik geniş alanı, görsel manzarası ve denize olan hâkimiyetiyle
birlikte yaşamsal açıdan gerekli yapıları bünyesinde bulundurması ve birçok
medeniyetin kültür izlerini taşıması noktasında farklılık göstermektedir.
Kale; etrafını çevreleyen sur duvarı, kuleleri,
sarnıçları, konutları ve cami gibi yapılarıyla günümüze oldukça sağlam vaziyette
ulaşmıştır. Kuzey tarafında köprü ile geçilen su dolu bir hendek ile çevrelenmiş
olup inşasında düzgün kesilmiş blok taşlar ve moloz taşlar birlikte
kullanılmıştır. Kalenin batı, doğu ve güney yönünde olmak üzere birbirinden
yüksek duvarlarla ayrılmış üç ana avlusu bulunmaktadır.
Kalenin iki girişi bulunmaktadır. Bunlardan ilki asıl
giriş kapısı olup kuzey avlunun kuzeybatısında yer almaktadır. Dört köşe planlı
iki kule arasında kalan bu kapı, günümüzde kullanılmamaktadır. Bu girişin üzerinde
altı satırlık bir kitabe vardır. İki ayrı parçadan oluşan kitabenin metni şöyledir:
“Bütün övgüler Allah'a aittir ki, büyük hükümdar ve yüce efendi, yeryüzünde
Allah'ın gölgesi (halifesi), hayır ve iyilikleri yayan. Melik ve Vedûd olan
Allah'ın yardımıyla zafer kazanan, dinin ve devletin tâcı. Karaman oğlu
Alaeddin oğlu Mehmed oğlu Sultan İbrahim Allah onun hükümdarlığını devamlı
kılsın ve onun önderliğini âlemlere göstersin. Allah yolunda gerçekten cihad
eden gazilere bir kale ve kimsesizlere bir sığınak olarak, zaferle kazanılmış
yüksek kaleyi ve imar edilmiş beldeyi bina ve inşa edip Allah'a hamdetti. Azîm
ve Melik olan Allah'ın yardımıyla bu eseri tamamladı. '(O), Rabbinin nimetlerine
şükrederdi.
Rabbi de onu seçti ve doğru yola eriştirdi (Kur'an-ı
Kerim, Nahl Süresi, 16/121).' Tarih olarak, 850 yılının aylarından mübarek
Şevval ayı yazıldı.” Kitabede özetle kalede Karamanoğlu Sultan İbrahim
tarafından Hicri 850-Miladi 1450 yılında büyük bir onarım yaptırıldığı ifade
edilmektedir.
Kalenin diğer kapısı ise günümüzde de halen
kullanılmakta olan doğu kapısıdır. Bahsi geçen her iki kapıya da ulaşım hendek
üzerine inşa edilmiş köprüler vasıtasıyla sağlanmaktadır.
Kalenin surları seyirdimler ve mazgallar ile çok
sağlam bir savunma sistemine sahiptir. Nitekim denizden gelen saldırılara karşı
oldukça iyi bir şekilde tahkim edilmiştir. Sur üzerinde kare, yarım daire,
yuvarlak planlı olmak üzere toplam 39 kule bulunmaktadır.
Bu kulelerden dördü diğer otuz beşine göre daha
büyük boyutludur. Bunlardan güneyde denize en yakın olan kule, en güzel
manzaraya sahip ana gözetleme kulesidir.
Bununla birlikte surlar üzerinde kaleyi bütünüyle
dolaşan ve bir taraftan bir tarafa geçişi sağlayan yol ağı bulunmaktadır.
Surlarda merdivenlerin bulunduğu beden duvarları,
sivri kemerli nişleriyle diğer Türk kalelerinin mimari özelliklerini
yansıtmaktadır. Ayrıca kalenin surlarında Karamanoğlu ve Osmanlı dönemlerindeki
onarımların izleri açıkça görülebilmektedir.
Selçuklu
Cami
Kalenin kuzeydeki avlusunda tek kubbeli bir cami ve
çeşmesi, depolar, sarnıçlar ve askerlerin konut yerleri olması muhtemel yapılar
bulunmaktadır. Cami, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat zamanında
yaptırılmıştır. Zamanla yıkılan cami, Hicri 973-Miladi 1565 yılında Osmanlılar
tarafından yeniden inşa edilmiştir. Daha sonra da 1795, 1968 ve 1970-1973
yıllarında onarım görmüştür. Son olarak da 2020-2021 yılında restore
edilmiştir. Cami, kare plânlı harim, son cemaat yeri, kuzeybatıda minare ve
şadırvandan oluşur. Caminin kuzeyini kaplayan son cemaat yeri, beş ahşap direğe
oturan sundurma çatı ile örtülüdür. Harime son cemaat yerinin ortasındaki cümle
kapısından girilmektedir. Harim, kare planlı olup üzeri iki kademeli kasnağa
oturan kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ağırlığı dört sivri kemerle beden duvarına
aktarılmıştır. Mihrap, kıble duvarının ortasında ve giriş ekseninde yer alır.
Tarihî kaynaklara göre caminin elli penceresi olduğu belirtilmekte, buna karşın
günümüzde on dört penceresi olduğu görülmektedir. Son cemaat yerinin önünde
dikdörtgen plânlı, üzeri basık tonozlu bir şadırvan yer olmaktadır. Minare,
caminin kuzeybatısında, yapıdan ayrı bir kütle olarak yapılmıştır. Minarenin
kaidesinde düzgün kesme taş; gövde, şerefe ve petekte tuğla, külah ve âlemde
ise kurşun malzeme kullanılmıştır.
Batıdaki avluda yapılan çalışmalarda da yine diğer
avlularda olduğu gibi konut ve sarnıç gibi yapılar ortaya çıkarılmıştır.
Kalenin su ihtiyacı ana giriş kapısının kuzey
doğusundaki burcun olduğu yerde bulunan ve hendek üzerinde iki sivri kemerle
geçişi sağlayan suyolu ile sağlanmıştır. Kalenin kuşatılması halinde su
ihtiyacı kalenin değişik kesimlerinde yer alan sarnıçlardan sağlanmıştır.
Hamam
Yukarıda bahsi geçen yapıların haricinde, kalenin
hemen kuzeyinde, dışında, Mersin-Antalya karayolunun hemen kenarındaki düzlük
arazide bir hamam kalıntısı yer almaktadır. 1988 yılı çalışmalarında ortaya
çıkarılan bu hamamın girişi tahrip olmuşsa da soğukluk ve sıcaklık mekânları
sağlam durumdadır. Moloz taşlarla inşa edilen hamamın güney cephesinin
ortasında yer alan bir kapı, soyunmalık kısmına açılır. Soğukluk mekânının kuzeyindeki
üçüncü kapıyla da sıcaklık mekânına geçilmekteydi. Sıcaklık mekânının karşısındaki
nişlerin her iki yanındaki simetrik olarak açılan kapılar ise dinlenme mekânına
açılmaktaydı. Hamamda, orijinal kalem işi duvar süslemelerinin çok az örneği
günümüze kadar gelebilmiştir. Duvarlar üzerinde yer yer yeşil, sarı, kırmızı ve
siyah renkte sekizgenler, rozetler ve birbirine geçen on iki köşeli yıldız
motifleri seçilebilmektedir. Hamamın ilk inşa tarihini gösteren herhangi bir
yazıt yoktur. Bununla birlikte Karamanoğlu İbrahim Bey'in 1450 yılında Mamure
Kalesi'nde onarımlar gerçekleştirdiği sürece paralel olarak hamamın da buraya
inşa edilmiş olabileceği düşünülmektedir.
Diğer
Hususlar
Mamure Kalesi, Akdeniz kıyısında oldukça iyi
korunmuş ve tüm ihtişamıyla ayakta kalabilmiş Orta Çağ kaleleri arasında yer
almaktadır. Roma, Bizans, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı gibi farklı
medeniyetlerin kültürünü temsil etmektedir. Birçok medeniyete ev sahipliği
yapması nedeniyle de tarihinin önemli aşamalarını temsil eden olağanüstü bir
örnektir.
Kaledeki cami, hamam, çeşme, depo, konut ve sarnıç
gibi yapılar farklı medeniyetler döneminde inşa edilmiş olup dolayısıyla o
kültürlere özgü mimari özellikleri yansıtmaktadır.
I. Derece Arkeolojik ve Tabiat Sit Alanı içerisinde
yer alan Mamure Kalesi, Adana Koruma Kurulu'nun 17.12.2004 tarih ve 303 sayılı
kararıyla taşınmaz kültür varlığı olarak listelenmiştir. Mamure Kalesi: mimari,
tarihi, estetik, kültürel, ekonomik, sosyal ve sembolik özellikleri sebebiyle
2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır.
Mamure Kalesi yaklaşık 1500 yıllık zengin
geçmişiyle, tarihin önemli bir tanığı olarak Akdeniz'in hemen başucunda durmaktadır.
Bugüne kadar yapılan restorasyonlar bu heybetli kalenin günden güne yok
olmasının önüne geçilmiş ve bölgenin sosyal, ekonomik ve kültürel tarihine ışık
tutacak önemli bilgiler elde edilmiştir.
Sonuç olarak Mamure Kalesi'nin sahip olduğu
stratejik konumu, eşsiz doğa manzarası ve farklı dönemlere ait tarihi
yapılarıyla ülkemizin en önemli kültür ve turizm merkezlerinden birisi olacağı aşikârdır.