Yeni Birlik Gazetesi
İstanbul
Parçalı az bulutlu
11°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Yeni Birlik Gazetesi Dünya Venezuella gerçeği!

Venezuella gerçeği!

Millileştirme siyasetinin ilk adımı olarak, petrol sektörüne, ilk defa 2001'de el atan Chavez, Venezuela'daki bütün rezerv arama, petrol üretim, satış vb. işlerini hükümete bağladı.
Dünya

Millileştirme siyasetinin ilk adımı olarak, petrol sektörüne, ilk defa 2001'de el atan Chavez, Venezuela'daki bütün rezerv arama, petrol üretim, satış vb. işlerini hükümete bağladı.

Millileştirme siyasetinin ilk adımı olarak, petrol sektörüne, ilk defa 2001'de el atan Chavez, Venezuela'daki bütün rezerv arama, petrol üretim, satış vb. işlerini hükümete bağladı. Hükümete bağladı lafına takılmayın, eski albay ve darbeci geleneğin zihinsel kodlarıyla hareket eden Chavez, aslında bu sektörün bütün gelirlerini kendine bir biçimde bağlıyordu.
Bu, durum Venezuela'nın bilhassa tetkiki ve çıkarılması çok zor Orinoco Kemeri'ndeki ağır petrol rezervelerinde çalışan BP, Chevron, CNPC, Conoco, Exxon, Lukoil, Petronas, Repsol, Statoil, Total gibi büyük uluslararası firmaların yaptıkları yatırımların hesaplarını altüst eden ilk adım oldu. 
Alt üst olan hesaplar, aynı zamanda Chavez ile söz konusu şirketler arasında ciddi krizlerin de başlangıcı oldu. Venezuela’da çekişme, Chavez’in kurduğu milli petrol şirketi  ile çokuluslu şirketler arasında çetin bir ekonomik savaşa dönüştü.Bu çekişmenin ilk ciddi meydan şavaşı, aralık 2002'de PDVSA yönetimi ile Chavez arasında yaşandı.  
Millileştirme siyasetinin ve Chavez politikalarının ülkenin petrol üretimini olumsuz etkileyeceğini görerek PDVSA’a genel greve gitti. Ülkenin petrol üretimi, Kasım 2002'de 3.3 milyon varil/gün iken, Ocak 2003'te günde sadece 700 bin varile kadar düştü.
Ekonominin çökmesine rağmen bu protestoya ve arada bir de darbe girişimine direnen Chavez, karşılık olarak 19 bin PDVSA işçisini kovdu ve o zamana kadar özerk bir yapı olan PDVSA'yı Enerji ve Petrol Bakanlığı'na bağladı ve "Fonden" adında, petrol gelirlerinin toplandığı ve sadece kendisinin kullanabildiği bir fon kurdu.
Chavez'in Venezuela'nın petrol endüstrisine ikinci darbesi 2007'de devlet gelirlerini artırmak için ülkedeki bütün yabancı firmaların operasyonlarında çoğunluk haklarını PDVSA'ya devrederek geldi.
Sert devletleştirme adımları, işten çıkarmalar nedeniyle yaşanan tecrübe ve bilgi kayıpları, Venezuela'nın petrol endüstrisine yapılan yatırımları kesti ve büyük operasyonel kabiliyet kaybına yol açtı.
PDVSA, Venezuela'da benzinin litresinin geçtiğimiz yıla kadar devlet sübvansiyonu sayesinde Türk Lirası ile sadece 35 kuruş olması ve Fonden üzerinden yapılan karşılıksız sosyal yardım harcamaları nedeniyle Chavez iktidarının son yılında 44 milyar doları petrol üretimini arttırıp kalıcı gelir sağlayacak yerde Chavez'in popülist politikasının finansmanına aktardı. İşin ilginç yanı, "emperyalist batı" ve "devrim" söylemleri ile atılan bütün bu adımlar Venezuela'yı daha bağımsız bir ülke yapmadı. 
Tersine Venezuela iflas etmemek için Batılı petrol firmalarından doğan boşluğu, daha kötü şartlara Çinli ve Rus firmalara vermek zorunda kaldı.Çin, Venezuela'ya petrol karşılığı 2007'den beri 50 milyar dolardan fazla kredi verdi, bunun şimdiye kadar yarısına yakını petrol olarak Çin'e "ödendi". 
Çin'in en büyük petrol şirketi CNPC, Venezuela'da en büyük aktörlerden biri konumuna geldi. Rusya, Chavez iktidarı boyunca Venezuela'ya 11 milyar dolarlık silah sattı. PDVSA, Rus petrol devi Rosneft'e ortaklık ve Venezuela'nın Amerika Birleşik Devletleri'ndeki rafineri firması CİTGO'yu ipotek olarak verdi.Burada jeopolitik bir ironi de var: ABD tarafından yaptırımlara uğrayan Rusya ,Venezuela'nın borcunu ödeyememesi durumunda teorik olarak ABD'nin rafineri kapasitesinin %4'üne sahip olabilir.
ABD demişken, bütün bu siyasi serüven esnasında, ABD ham petrol ithalinin onda birini Venezuela'dan yaparak Venezuela'nın en büyük petrol müşterisi, bir anlamda en büyük gelir kaynağı olmaya devam etti.
ABD, hala Venezuela'dan günde 720 bin varil petrol ithal ediyor ve Venezuela'ya günde 110 bin varil ihraç ediyor.
Yukarıdaki bilgilerin ışığı altında ABD, Rusya ve Çin’in Venezuela krizinde neden taraf olduklarını anlamak çok mümkün. Her üç devletin de çok ciddi ekonomik çıkarları var. Peki ya Türkiye bu krize hangi çıkarlarından ötürü müdahil olmak istiyor. Perşembe günü bu soruya cevap arayalım.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *